Mehmet Talu

Mehmet Talu

Ramazan bitti, amma vazifelerimiz bitmemiştir VI

Ramazan bitti, amma vazifelerimiz bitmemiştir VI

Yukarıda zikredilen, A'lâ suresi, 14 ve 15. Ayet-i celilesinden, insanların felaha ermesinin başlıca üç şeye bağlı olduğu güzelce anlaşılmaktadır. Bu üçü de; Tezekki yani iyice temizlemek, arınmak, ALLAH Teâlâ'yı zikretmek ve namaz kılmaktır.

Tezekki'den maksat: İnkâr ve isyandan arınmak, ALLAH Teâlâ'nın emrettiklerini tutup yasaklarından kaçınmaktır. Şirkten, kötü ahlâktan temizlenmek, ALLAH Teâlâ'nın Resûlü'ne indirdiği hükümlere tabi olmaktır. Salih amelleri yapmaktır. Zekâtı, fitreyi vermektir. Küfürden, batıl inançlardan uzaklaşmaktır.

Şüphesiz ki, gerçek arınma, her türlü maddi ve manevi kirlerden, lekelerden sıyrılıp kalbi ve vicdanı, duygu ve düşünceyi berraklaştırıp tertemiz tutmaktır. Böylesine kapsamlı ve anlamlı bir arınmanın mükâfatı ise, Cennette ebedî mutluluğa erişmektir.

Hakiki imân, kalbi her türlü şirkten, inkârdan, şüphe ve nifaktan boşaltıp arındırır ve orayı ilahî tecellinin aynası haline getirip feyiz ve rahmet kaynağı kılar. Hiç şüphe yok ki, insan aslında düzgün bir tabiata sahiptir. Uluhiyet fikrini kavramıştır. Artık insana, bu düzgün tabiatına aykırı bir harekette bulunması, kötü inanç ve ahlâkla kendini kirletmesi hiç yakışır mı?

İnsan, kendisini batıl inançlardan temizlemeye çalışmalı, ahlâkını da düzeltmeye gayret göstermelidir. Kimi insanlar derler ki: Ahlâk denilen ruhi melekeler, yaratılıştan gelmektedir; bunları değiştirmek mümkün değildir. Fakat bu fikir doğru değildir. Ahlâk; ister yaratılıştan gelsin ve ister kimilerin dediği gibi insandaki gelişimin neticesi veya kabiliyetinin bir eseri olsun herhalde düzeltilmesi mümkündür.

Bilindiği üzere, bir meyve çekirdeğinin büyük bir kabiliyeti vardır. Bu çekirdek, nice ağaç ve meyve verme gücüne sahiptir. Bu çekirdek yetiştirildiği taktirde nice ağaçlar elde edilir, o ağaçlar yeşil yapraklar, rengarenk çiçeklerle bezenir ve çeşit çeşit meyveler verir. İşte insanda da tohum halinde ahlâk kabiliyeti vardır. İnsan çalışır, nefisle mücadelede bulunursa kendisindeki bu kabiliyet açığa çıkar, güzel ahlaklar meydana gelir ve kötü ahlaklar yok olup gider veya pasif halde kalıp aktif hale geçmez.

Düşünmelidir ki, bir takım vahşi hayvanlar bile terbiyenin tesiriyle adeta tabiatlarını değiştiriyorlar ve evcil hayvanlar arasına giriyorlar. Bir takım yabani bitkiler dahi terbiye sayesinde başka bir renk ve canlılık ile bahçelerimizi süslüyorlar.

Yine bazı adi taş parçaları da kapkara bir halde iken yapılan işlemler sayesinde parlıyor. Birer pırlanta ve elmas olarak gözlerimizi kamaştırıyor. Öyleyse en seçkin varlık olan insanın ahlakı niçin düzelmeye müsait olmasın?

İnsanların ahlâkı değişebilir. Çirkin huyları güzel huylara değiştirmeye "Tehzibi ahlâk" denir. Bu değiştirme, mümkündür. Mümkün olmasaydı, Nebiyyi Zişan Efendimiz: "Ahlâkınızı güzelleştiriniz." diye emretmezdi.

Nefisleriyle mücadele eden bir nice zatların ne güzel huylar kazandıkları daima görülmektedir. Riyazet, terbiye; hayvanlara, otlara, çiçeklere, hatta taşlara tesir edip dururken insanlara tesir etmez mi?. "Huy canın altındadır, can çıkmadıkça huy çıkmaz" sözü her yönüyle doğru değildir. Gerçi bazı huyları değiştirmek güçtür. Fakat imkansız değildir. Tedavi sayesinde bazı hastalıklar, tesirsiz bir hale geldiği gibi, terbiye ve mücadele sayesinde de bazı huylar, hiç olmazsa tesirini gösteremez bir hale gelir, güzel huyların karşısında siner, kalır.

Güzel inanç ve güzel ahlaktan mahrum olmak ne büyük bir felakettir! Beşeriyetin saadeti, güzel inanç ve güzel ahlakla ayakta durur. Beşeriyetin felaketi de güzel inanç ve güzel ahlaktan mahrum olmanın kaçınılmaz bir neticesidir.

ALLAH Teâlâ'yı bilen ve O'na inanan insanlar, kendilerini bir takım dini hükümlerle sorumlu bilirler, bunlara uyar ve kötülük işlemeye o kadar cesaret edemezler, bazen etseler de hemen tevbe ve istiğfar ederler. Çiğnedikleri hakları yerine getirmeye çalışırlar.

Evet olgun bir Müslüman başkalarının mallarına, canlarına ve namuslarına tecavüz edemez. Herkesin emniyet ve huzur içerisinde yaşamasını ister. Halbuki ALLAH Teâlâ'yı inkâr eden birisi, kendi nefsinin isteklerine uyar, bu sebeple de her türlü kötülüğü mübah görür, insanların malına, canına ve mukaddesatına el uzatmaktan geri kalmaz, kendi alçak duygularını tatmin etmek için her türlü ahlaksızlığı meşrulaştırır. Çevrenin saadet ve selametini düşünmez. Onun yegane gayesi kendisinin hayvanca yaşamıdır.

Böyle bir kimse, dinden ve ahlaktan mahrum olduğu için bütün insanları da kendisi gibi bu mukaddesattan mahrum görmek ister. Bu alçak hedefi uğrunda, insanlık aleminde bir arsızlık devri başlayana, namus ve fazilet kalkana ve de mukaddesattan eser kalmayana dek didinip durur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi