Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ermenistan ile protokol… Ne getirir, ne götürür?

Ermenistan ile protokol… Ne getirir, ne götürür?

“Başa kakmak” gibi olacak ama; Erivan’da “protesto gösterisi” yapıp; “Türkiye’ye taviz yok!.. Soykırımın pazarlığı olmaz” diye slogan atan “Ermeni Ergenekonu”na hatırlatmakta fayda var: Türkiye’de “kaçak çalışan Ermeniler”in sayısı “150-200 bin” kadardır!.. Yani, onlar “aç” karınlarını Türkiye’de doyuruyorlar!.. Hem de, “karınları aç Türkler”e rağmen!.. Dahası, Ermenistan’daki marketlerin raflarında, “Türk ürünleri” satılıyor!.. Dahanın da dahası; “deprem”den büyük zarar gören Ermenistan’a “en büyük yardım”ı yapan, çuval çuval un ve buğday gönderen Türkiye olmuştu!.. Dedim ya; “başa kakmak” istemem, ama “Ermenilerin aç karınları”nı doyuran ülkenin “Türkiye” olduğunu belirtmek zorundayım… “Ermeni Diasporası”nın Erivan’daki uzantıları bunu bilmeli ki; neyi ve kimi “protesto” ettiklerine dikkat etsinler!..
Efendim, malûmlarınız olduğu üzre;
Cumartesi günü, biraz “sancılı” da olsa, Türkiye ile Ermenistan arasında “2 ayrı protokol” imzalandı… “Diplomatik İlişkilerin Tesisi” ve “İkili İlişkilerin Geliştirilmesi” başlıklı protokollerin imzalanması biraz zor oldu ama, sonunda imzalandı!..
DİASPORA’NIN ÇIKAR HESAPLARI
Tabiî, “protokolün imzalanması” demek hemen “uygulamaya geçmek” anlamına gelmiyor… Bu protokoller Türkiye ve Ermeni meclisleri tarafından kabul edildikten sonra yürürlüğe girecek.
Tabiî, “meclislerin onayı”na kadar geçecek süreçte; “Dağlık Karabağ’daki Ermeni işgalinin sona ermesi” gerekiyor!.. Çünkü, Türkiye’nin Azerbaycan’a sözü var: “Azerbaycan’ı üzmeyiz!..”
Bu söz, geçerliliğini halen koruyor...
Yani, “Karabağ’daki Ermeni işgali” sona ermeden, bu protokolü TBMM onaylamaz!..
Bu süreçte, “Ermeni Diasporası’nın ikna edilmesi” de gerekiyor!..
Ama, onları da herhalde ABD ikna eder!..
Bilmem hatırlar mısınız;
Başbakan Tayyip Erdoğan, 19 Ekim 2007 gecesi, Kanal 24’te katıldığı “Ankara Masası” programında diyordu ki;
“Ermeni soykırımı meselesi ile ilgili şu anda ABD’de Türkiye aleyhinde kampanya yürütenler, aslında ABD’nin Türkiye ile ilgili münasebetlerine kurşun sıkıyorlar. Diaspora, burada çok basit çıkar hesapları ile bunu yapıyor.
Bu girişimler, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin geleceğini kökünden olumsuz etkiliyor...”
Çok doğruydu... Ermeni Diasporası, "Türk-ABD ilişkileri"nin geleceğine "kurşun" sıkıyordu...
Peki, bu "kurşun"un sıkıldığı "tabanca"yı Diaspora'nın eline tutuşturan kimdi?..
Diaspora "tetiği" çekiyordu çekmesine de; ona bu "tabanca"yı, ona bu "kurşun"u veren kimdi?..
Demek istediğim şu:
Bu işte, "ABD onayı" ya da, daha hafif tabiriyle "ABD'nin göz yumması" olmasa veya bir başka ifadeyle, ABD; "tavşana kaç, tazıya tut" politikası gütmese, Ermeni Diasporası; değil parmağını oynatmak, kılını bile kıpırdatamaz!..
Hem "Amerika'da" oturacaksın, hem de "Amerika'ya rağmen işler kotarmaya" kalkacaksın!..
Mümkün mü bu?..
Belli ki;
Amerika'da; "yöneticiler"in de içinde yer aldığı bir taraf "Türkiye'nin yanında"ymış gibi görünürken, "Temsilciler Meclisi"nin de içinde bulunduğu diğer taraf, habire "Ermeni iddiaları"nı köpürtüyor!..
Hem de, "apaçık gerçek"lere rağmen!..
İSTANBUL'DAKİLERE NİYE DOKUNULMADI?
Hiç kimse, şu soruyu sormuyor:
Farzedelim ki, "Ermeni Soykırımı" diye bir olay yaşandı... İyi de, Anadolu'daki Daşnak ve Hınçak gibi "silahlı Ermeniler"e uygulanan bu "soykırım"(!) acaba niye "İstanbul'daki veya İzmir'deki Ermeniler"e karşı uygulanmadı?!?..
Anadolu'daki "isyancı gruplar" çeşitli "sürgün" ve "cinayet"lere maruz kalırken; İstanbul veya İzmir'deki "Ermeni"lerden bir teki bile niye sürgün edilmedi?..
Bırakın sürgün edilmeyi; onlar "Osmanlı devlet kademeleri"ndeki görevlerini veya sahnelerdeki "sanat"larını icra etmeyi sürdürdüler!..
Hepsi bir yana;
Bu millet, kendi bünyesindeki Ermeniler için yüzyıllar boyu "Millet-i Sadıka" derken, yani onları "sadık bir millet" olarak bağrına basarken, 1915'e gelindiğinde onları niye dışlasın, niye "sürgün"e göndersin?
Sadece bu soruları sormak bile, "olayın aslı"nı kavramaya yeterlidir!..
Olayın aslı şudur:
Ortada bir "soykırım" yoktur!..
Sadece ve sadece "siyasî hesaplaşma" vardır!..
"Osmanlı'yı tarih sahnesinden silen"ler, onun "küllerinden yeniden doğma" ihtimalini de ortadan kaldırmak için, "Türkiye Cumhuriyeti"ni hedef almışlardır!..
Kullandıkları "maşa"lar da;
Amerika'da "Ermenî Diasporası"dır, Güneydoğu'da "PKK"dır, Kıbrıs'ta "Rum"lardır!..
Yarınlarda, daha başka "çıban"ların patlatılması, ortaya yeni "maşa"ların, yeni "piyon"ların sürülmesi işten bile değildir!..
TÜRKİYE NE YAPMALI?..
Peki, tüm bu gelişmeler karşısında Türkiye ne yapmalıdır?..
Tablo, gayet net ve açık:
Türkiye, “gerilim siyaseti” uygulayarak “sorunları içinden çıkılmaz hâle getirmek” yerine, “sıfır problem” stratejisi uyguluyor!..
Bunda da, hayli başarılı oluyor!..
Hele düşünün; bundan 12 yıl öncesinde “Suriye sınırında savaş çığlıkları” atan bir Türkiye; bugün bu ülke ile “vize”leri karşılıklı kaldırmış durumda!..
İran’la ilişkiler de;
“Heyy molla, kendini kolla” noktasından, bugün “birbirine güven duyan” iki ülke haline geldi!..
Öyle sanıyorum ki; aynı Türkiye, “Suriye ile Irak arasındaki problemlerin çözümünde” de arabulucu olacak ve Başbakan’ın Perşembe günkü Bağdat ziyareti, “düşmanlık”ların “dostluk”lara dönüşmesine büyük katkı sağlayacaktır!..
Tıpkı, Ermenistan ile arasındaki sorunları “diplomasi” ile çözmeye çalıştığı gibi!..
BU BİR ABD PROJESİ Mİ?
Yazarımız Cüneyt Arvasi’nin de dün yazdığı gibi; “son 40 yılda” dünya çok değişti…
Köprülerin altından akan sular; “ideoloji”leri de, “siyasî blok”ları da yıktı geçti!..
“Sosyalizm ambalajı ile kapitalizm evrimini tamamlayan Çin, yüz milyonlarca işçisini köle gibi çalıştırarak devasa bir ekonomiye sahip oldu…
Müşterek menfaatler geliştiren ABD, Avrupa Birliği ve Rusya bloğu, yeni enerji ve ticaret yolları haritası oluşturmaya başladı...
Tabloya şöyle bir baktığınızda, gelecek elli yılın enerji haritalarının çizildiğini, Avrupa’dan Sibirya ve Çin’e uzanan daha güvenli ve daha ucuz alternatif ticaret yollarının açılmakta olduğunu görebilirsiniz...
Bu haritaya göre Türkiye ve Ermenistan, büyük çıkarlar üreten yolların üzerinde duran kavgalı taraflardan ibaretti...
Türkiye, yeni dönemin en mühim enerji ve ticaret köprülerinden birisi olacağından, mecburen çözüme de ortak olmak zorundaydı...”
Kimileri, Türkiye’nin uyguladığı “açılım politikaları” için, “ABD projesi” diyebilir… Çünkü, bu kafalara göre; adına “Kürt Açılımı” veya “Demokratik Açılım” denilen proje de, bir “ABD projesi”dir!..
Dolayısıyla, “ABD dikte etmekte, AK Parti iktidarı uygulamakta”dır!..
Böyle midir acaba?.. AK Parti iktidarı, gerçekten de “ABD projesi”ni mi uygulamaktadır?..
Dünyadaki gelişmeleri yakından takip edenler, bunun hiç de böyle olmadığını söylüyorlar!..
Burada, “yok” deyip de “ABD yalakalığı” yapacak değiliz… Gerek Ortadoğu’da, gerek Kafkasya topraklarında, elbette “ABD’nin ve Avrupa’nın hesapları” vardır… Bu topraklar üzerinde “22 ayrı devlet” oluşturmak da “BOP’un hedefleri” arasında olabilir!..
Peki, tüm bu “sinsî emeller” karşısında Türkiye ne yapacak veya ne yapıyor?..
Benim anladığım kadarıyla;
Türkiye, gelişecek muhtemel olayları “en az zararla atlatma”nın hesaplarını yapıyor…
Gerek “iç”te, gerek “komşu”larıyla “sıfır problem stratejisi” uyguluyor ki; BOP harekete geçirilse bile Türkiye’ye “teğet” geçsin!..
Yani, iddia edildiği gibi;
Türkiye, “ABD’nin projesi”ni uygulamıyor..
Tam aksine, içte ve dışta uyguladığı “düşmanlıklara son verme” politikası ile ABD ve Avrupa stratejileri karşısında “güçlü” kalmaya çalışıyor.
Şahsen ben, Ortadoğu’daki “arabulucuk” çabalarını da, Ermenistan ile imzalanan “protokol”leri de; “dünkü kavgalara son vermek”ten ziyade “yarınları inşa etme” çabası olarak değerlendiriyorum.
EĞER İLİŞKİLER DÜZELİRSE!
Tabiî, bu iş kolay olmayacaktır… Nasıl ki, imzalar “sancılı” atılmıştır, süreç de “sancılı” geçecektir!..
Bu işe, Türkiye’de nasıl ki “Ermenilere teslimiyet” diyenler çıkmıştır, Ermenistan’da da “Türklere teslim olduk” diyenler çıkacaktır!..
Öyle ya;
“Ergenekon” sadece Türkiye’de değil ki…
Ergenekon her yerde!..
Diaspora da bir “Ergenekon”dur!..
Nitekim, her iki ülkede de “kışkırtıcı sesler” yükselmeye başlamıştır!..
Ama, bu sesler de kesilecektir!..
Kesilmeye mecburdur…
Çünkü, yine yazarımız Cüneyt Arvasi’nin ifade ettiği gibi; eğer “ilişkiler düzelir” ise;
¥ Türkiye limanları ve demir yolu ağları transit kullanıma açılacak ve bölgeden Kafkaslar, Orta Asya ve Çin’e kadar taşımacılık fiyatları ortalama yüzde 35 oranında ucuzlayacak...
¥ 1993 yılında açık olan Kars-Gümrü-Bakü demiryolu üzerinden yılda 7 milyon ton civarında işlenmiş gıda maddesi, tekstil, kömür ve canlı hayvan taşınıyordu, bugün aynı hattın ticari potansiyeli yılda 15 milyon ton olarak hesaplanıyor...
¥ Türk firmaları yarı mamul ürünlerini Ermenistan’a gönderecek, burada işlenecek mallar ticaret anlaşmaları gereği Rusya ve ABD’ye gümrüksüz olarak ihraç edilebilecek...”
Yani, bu anlaşmadan her iki taraf da “kazançlı” çıkacak…
Ermenistan, “Türkiye üzerinden dünyaya açılma” imkânına kavuşacak ki, az şey değil!..
Tabii, “Avrupa” da kazançlı çıkacak...
En azından, “Kafkasya’daki enerji kaynakları”nı daha ekonomik kullanabilecek!..
Bütün mesele, “Türk ve Ermeni Diasporası”nı aşmak… Bu aşılırsa, “sıfır problem” stratejisinde bir büyük adım daha atılmış olacaktır!..
Yeter ki;
Ermenistan, “Karabağ’daki işgal”e son versin!..
Yoksa;
“İmza”ya rağmen “niza” devam eder!..
==================
İhmal büyük, Ceylan küçük!
Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, 9 Ekim Cuma günü düzenlediği, “akredite gazetecilere özel” toplantıda; “Ceylan Önkol’un parçalanarak ölmesi”ne yol açan olay için; “O gün havan atışı yapılmadığının tesbit edildiğini” ifade ediyor ve ekliyordu: “İncelenen mermi çukuru da, atış sonrası meydana gelen patlamaların oluşturduğu çukurdan farklıdır!”
Tuğgeneral Gürak; bölgedeki “PKK saldırıları”nı da sıralayıp, “PKK da öldürmüş olabilir” demeye getiriyordu!..
Ama, dün... Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekili Eyyüp Mutlu; “çok geç” de olsa, yaptığı açıklamada; Lice’de patlama sonucu ölen Ceylan Önkol ile ilgili olarak, bilirkişi raporu doğrultusunda; Ceylan Önkol’un “Daha önce araziye atılmış ancak patlamadan kalmış 40 mm’lik bomba atar mühimmatına elindeki tahra ile vurarak patlaması neticesinde hayatını kaybettiği kanaatine varıldığını” bildirdi.
Bu açıklama da gösteriyor ki, ortada; bir “kasıt” değilse bile, “büyük bir ihmal” vardır!..
Sormak gerekir;
“İnsanların yaşadığı” bir yerde “bomba atar”ın ne işi var?..
Bir “can”a malolan bu “ihmal”in hesabını kim verecek?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi