D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Cumhuriyetin zorunlu dönüşümü

Cumhuriyetin zorunlu dönüşümü

Cumhuriyetin ilanının 86. Yılı kutlanırken, Türkiye’nin geleneksel seçkinleri gerçek bir zihnî sarsıntı geçiriyor. Cumhuriyetin temel mitlerinin önemi veya değeri konusundaki zihni yapılar alt üst oluyor. Bunun en açık olarak ifade edildiği metin, TSK içinde 22 temmuz 2007 seçimlerinden sonra hazırlanan “Bilgi destek planı”dır.
Eylül 2007 tarihli beş sayfalık belgede seçim sonrası durumla ilgili tespitlere ve değerlendirmelere yer veriliyor. Son sayfadaki ibareye göre, “Genelkurmay Başkanı’nın emriyle” hazırlandığı anlaşılan metinde, 22 Temmuz seçimlerinin “Türkiye’nin ılımlı İslâm’a dönüştürülmesi gayretleri bakımından milat olduğu” iddiası dile getiriliyor ve TSK’ya duyulan güvenin zayıfladığı vurgulanıyor.
22 temmuz seçimlerinin cumhuriyet muhafazakârı zihinlerde ciddi bir tedirginliğe yol açtığını görmemek mümkün değildir. Bu tedirginliğin asıl sebebi, 1920’lerde batıyla sağlanan ittifakın temelini teşkil eden İslâm karşıtlığının batı tarafından terk edildiğine dair belirtilerdir. Batının bu kesimlerce çok iyi bilinen İslâm karşıtlığının yaygınlığına rağmen, “islâmcı” olarak niteledikleri bir hükümeti bu ölçüde desteklemelerinin dikkat çekici olduğu kaydediliyor. Ilımlı İslamı gerçekleştirmek isteyenlerin amaçlarına ulaştıkları, Türkiye’nin müslüman ülkeler için ‘bir model’ olarak görülmeye başlandığı, bu eğilimi ve “İslâmi demokrasi” bağlamında kazanılmış olan ivmeyi, halen gelmiş olduğu noktadan çevirmenin son derece zor olduğu ifade ediliyor.
Seçim sonuçlarının Büyük Ortadoğu Projesi’nin tekrar canlanmasını sağladığı, Türkiye’ye biçilen “yeni Osmanlı” rolünün yeniden gündeme getirilmesine yol açtığı iddia ediliyor. Atatürk’ün özverili, planlı ve bilinçli gayretleri sonucu cumhuriyetin kurulması ile birlikte başlayan çağdaşlaşma, aydınlanma ve kültürel değişim sürecinin mevcut iktidar ve irticaî kesimlerin işbirliği ile, durdurulduğu ve etkisiz kılındığı görüşü öne sürülüyor.
Metinde, seçimlerden sonra, sistemi sürdürmek için başvurulan yollarla ilgili bilgilere de yer veriliyor. Bu meyanda, Başbakan’a yapılan telkinlerin sonuçsuz kaldığı, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçildiği, bunun parti içi dengelerin ve partinin prestijinin korunmasının bir gereği olarak görülmesi mümkün olsa da Gül’ün cumhurbaşkanlığının yaratacağı sıkıntıları sineye çekmeye ve göğüslemeye de hazır oldukları şeklinde anlamak gerektiği belirtiliyor.
Tabiî, militarist zihnin neredeyse 30 yıllık bir dönemde sürdürdüğü sembolik bir tavrın, örtü karşıtlığının sınanması da metinde yer alıyor: “Cumhurbaşkanı, türban ve diğer hassas konularda başlangıçta dikkatli davranmış ise de yavaş yavaş türbanın davetler, karşılama, uğurlama törenleri vs. ile resmi mahaller ile günlük yaşama girmeye başladığı görülmektedir. Zaten bir müddetten beri esas kamusal alan olan TBMM’de yapılan çeşitli toplantılarda türbanlı ve hatta çarşaflı hanımlar boy göstermektedir.”
Tedirginliği büyüten hususlardan biri de, TSK’nın işbirliği yapabileceği kurum ve kuruluşların azalmasıdır. Basın, iş dünyası, sendikalar, üniversitelerin bir kısmı, sivil toplum kuruluşları, hatta kamuoyunun bir bölümünün artık TSK’nın yanında olmadığı belirtiliyor ve “buna rağmen yeni anayasa taslağının temel felsefesine ve özellikle de laikliğin aşındırılmasına bazı sivil toplum kuruluşlarının gösterdikleri tepkilerden istifade ile, görüşleri TSK ile örtüşen konularda işbirliği yapabilme imkânları aranmalıdır” deniliyor.
Metnin sonunda, ne yapılması gerektiği üzerinde duruluyor. Buna göre, TSK’nın yeni politikalar belirlemesi gerekmektedir. Çözüm teklifleri kısmındaki ifadelerden, TSK’nın etkili konumunu muhafazada güçlük çekeceği yönündeki tedirginlik açıkça hissedilmektedir.
Biz bu metinden hiçbir şekilde haberdar olmaksızın, 2007 seçimlerinden sonra kaleme aldığımız yazılarda, geleneksel cumhuriyet seçkinlerinin, Türkiye’nin demokratik sistemine, değişen ve gelişen ekonomik yapılarına rağmen iktidarını sürdürmesinin ancak anakronik bir durum olarak görülebileceğini belirtmiş ve Türkiye’nin akıl ve bilim ilkelerine göre yönetilmesinin zamanının geldiği bu süreçte, bürokrasinin (asker, sivil) de rasyonelleşeceğini, oligarşik yapılanmanın ortadan kalkacağını, bu kesimlerin de, bu kaçınılmaz sonu bildiklerini/gördüklerini ifade etmiştik.
Cumhuriyetin gecikmiş/geciktirilmiş zorunlu dönüşümünün zamanı geldi..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi