Kısaca fikrim...

Kısaca fikrim...

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı, "psikolojik" boyutu aşan bir operasyon yürütülmektedir ve bu operasyonun iki hedefi var:a- İktidar denklemi içinde TSK'nın yerini yeniden tarif etmek,b- Bölgeye dönük uluslararası siyasi mühendislikte TSK'yı etkili faktör olmaktan çıkarmak.
Operasyon, sair zamanlarda bilmemize imkân olmayan ayrıntıları kamuoyuna sızdırmak taktiği ile yürütülüyor.

TSK, içerden bilgi ve delil sızdıran bu operasyon merkezine karşı tedbir alacak tarzda donatılmamıştır. (Başbuğ'un "asimetrik mücadele" tesbiti doğru!)

TSK, operasyona karşı eski savunma taktiklerinin işe yaramadığını geç de olsa fark ediyor.

Operasyonun çorap söküğü gibi gitmesinin sebebi, TSK'nın kendi zaaflarını algılayacak bir eğitim modeline sahip olmayışıdır.

a- TSK'ya siyaseti kollama misyonu yükleyen (kanuni veya geleneksel) uygulamalar TSK'ya büyük zarar verdi.

b- TSK, kendisine dışardan yöneltilen eleştirileri, eleştiri sahiplerini güvenilmez bulduğu için yok saydı, ciddiye almadı; hâlâ öyle yapıyor.

c- TSK, savunmakla görevli olduğu toplumun değerlerini yok farz eden kapalı bir ideoloji geliştirmiş ve bu ideolojik kabulleri evrensel doğrular saymak noktasında kendini zaafa düşürmüştür.

Şimdilik çapı, sair boyutları bilinmeyen bir tasfiye kaçınılmaz görünüyor. Bu tasfiyenin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin savunma gücü ve refleksini zedeleyecek boyutlara varmasından endişe edilir.

Bugünlerde Osmanlı ordusunun geçirdiği dönüşümleri örnek göstererek fikir yürütmek isabetli değildir. Orduların paradigma değişimi tarzında yeniden yapılanmaları büyük risk taşır. Tarihî örnekleri iç açıcı değil. İç çatışma olmaksızın başarmak çetindir. (Örnekleri vahim.)

TSK reorganize edilmeli, evvelemirde paradigması tashih edilmelidir.

Ordular, kendi kendilerini reorganize edecek iradeyi gösteremezler; sivil siyasi iradenin işidir ve geniş mutabakat gerektirir.

İşin demokratikleşme boyutu caziptir, gereklidir fakat bu süreç, ordunun zayıflamasına yol açmadan tamamlanmalıdır. Büyük hüner gerektiriyor.

Bugüne kadar TSK üzerinden iktidar mücadelesinde siyasi menfaat kollayan çevreler, orduya iyilik değil kötülük etmişlerdir; açığa çıkan gerçeklerden biri budur.

"Güçlü ordu" gereği ile "toplumuna karşı tasarlayıcı ve biçimlendirici güce sahip ordu" arasındaki farkın iyice ayrıştığı günler yaşıyoruz. İlk şıkkı desteklemek reelpolitiğin ve aklın emridir; ikinci anlayış ise bugün hükmen mağlup.

Bu durumdan sevinç duymuyorum, iyimserlik içinde değilim, "iyi oluyor, her şey güllük gülistanlık olacak" beklentisini safça buluyorum. Demokratikleşme lüzumuna inanıyorum, bu hedefin "Orduyu ve askeri itibarsızlaştırma" üzerinden sağlanacağı pek naif ve çocukça bir beklentidir.

Orduyu toplumun nazarında onursuzlaştıran ara politikalar tehlikelidir; çözümün bir parçası değildir. Ordu, onuru korunarak reorganize edilmelidir. TSK'nın muharip gücü asla zaafa uğramamalıdır.

Bu kriz üzerinden dar manada siyaset yapılmaz, yapılmamalıdır. Mesele milli varlığın özüne dairdir. Hükümetin meselede duyarlı davrandığına dair işaretleri olumlu buluyorum; muhalefet ve sivil toplum kuruluşları, bu krizde yüksek derecede hassas, sorumlu ve devlet bilincine riayetkar davranırlarsa krizi aşabiliriz; aksi ihtimal daha büyük krizler getirir.

Yanılmış olmayı yine de tercih ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi