Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Baykal’a biat, Bahçeli’ye itaat... Bu mu ilke?

Baykal’a biat, Bahçeli’ye itaat... Bu mu ilke?

Gazeteleri okuyor, televizyonları izliyor olmalısınız... Ellerine kalem tutuşturulan birileri veya kendilerine “sufle” edilen cümleleri “papağan” gibi tekrarlayanlar, son günlerde “aynı cümleleri” kullanıyorlar... Ya “aynı metin”den yazıp-konuşuyorlar, ya “ezberletilmiş”ler!.. Tıpkı, “organize örgüt” gibiler!.. Yazılarına veya sözlerine; “ihanet, hıyanet” diye başlayıp, “Hükümet terörle mücadele etmek yerine, terörle müzakere yapıyor” diye devam ediyorlar!.. Kimi “bölünme endişesi”ni dile getiriyor, kimi “nine”ler de, doğrudan giriyor söze: “Bölünelim!.. Zaten bölündük de, bir referandum yapıp, bunun adını koyalım!”
Gazete köşelerinde ve televizyon ekranlarında böylesine “tehlikeli ifadeler” kullanılıyor... Ne gariptir ki; “Ergenekon Dosyası’ndaki telefon konuşmaları”nı yayınlayan “gazetecileri” sıkı takibe alan, haklarında “soruşturma” açan ve hatta onları “mahkûm” eden savcı ve hakimlerimiz; “Zaten bölündük!.. Referandum yapıp, adını koyalım” diyen “gazeteci-uzmanlar” ve onlara çanak tutan “programcılar” hakkında kılını kıpırdatmıyor!.. 
“Siyasallaşan yargı” veya “yandaş yargı” dedikleri bu olsa gerek!..
AÇILIM MESELESİ, 80 YILDIR VAR!
Tabiî; “ihanet”ten, “hıyanet”ten, “terörle müzakere”den dem vuranlar, “muhalefetten besleniyor”lar!.. Çünkü, benzeri lâfları, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yapıyor.
Onlar da hükümeti suçluyor!..
Ama, “kendi geçmişleri”ne bakmadan!..
Çünkü, kendi geçmişlerinde öyle söylemler, öyle eylemler var ki; Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Hükümet’in yaptıkları, onların yanında solda sıfır kalır!..
Öyle sanıyorum ki; 
“Tayyip Erdoğan’ın isyanı” da buna!.. Dün, “asıl bölücülüğü” kendileri yapıp da, bugün “vatansever” pozlarına bürünenlere, fena içerlemiş Tayyip Bey...
Dün, AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda; “tam bir gözü dönmüşlük içinde Türkiye’nin huzuruna kastedenleri” tek tek deşifre eden Tayyip Bey, “Baykal ve Bahçeli’nin geçmişi”nden örnekler verip, diyordu ki; 
“Açılım meselesini gündeme ilk taşıyan biz değiliz... Gazi Mustafa Kemal de, İnönü de, Menderes de, merhum Özal da, bugün Meclis çatısı altında bulunan siyasi parti liderleri de bu meseleyle ilgili zaman zaman görüş bildirdiler. Çözüm önerilerini ortaya koydular.”
BUNLARI, BAYKAL SÖYLEMEMİŞ MİYDİ?
Sonra, “dün”den örnekler verdi.
¥ “Ana dil yasağıyla ilgili her türlü yasal düzenleme yürürlükten kaldırılacak, yurttaşların ana dillerinde serbestçe konuşabilmeleri, yazabilmeleri, öğretebilmeleri, bu dillerde değişik kültür etkinliklerinde bulunabilmeleri güvence altına alınacaktır...”
Kim söylüyor bunu?.. Baykal!..
‘Ana dil yasağının kalkmasıyla, ana dillerin yurttaşların yaşamında özgürce kullanılması ve bu dillere yayın yapılması olanağı sağlanmış olacaktır’ diyor. 
Bu ifadeler Erdoğan’a ait değil... Bu ifadeler 1990’da SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal tarafından hazırlanmış olan SHP Raporu’ndan aynen alınmış ifadeler...
Buyrun, bir başka örnek:
¥ “Kürt yurttaşlarımız da dil, kültür, folklor ve kimliklerini koruma ve geliştirme ve açıklayabilme...”
¥ “Kendi ana dillerinde yazılı basın, radyo ve tv dahil her türlü medya aracılığıyla yayın yapabilme.”
¥ “Özel okullarda kendi ana dilleriyle eğitim yapabilme, Kürt dil ve kültürü üzerinde araştırma yapacak enstitüler ve benzeri kurumların kurulabilmesi haklarına kavuşmalıdırlar.”
Bu ifadeler de Erdoğan’a ait değil... Bunlar da 1996 CHP Tunceli Raporu’ndan alınmış ifadeler.
¥ “İsteyenlerin kendi ana dillerinde Milli Eğitim Bakanlığı kuralları içinde özel eğitim görebilmeleri, üniversitelerde ilgili araştırma enstitüleri kurabilmesi, her türlü iletişim, yazılı basın, yayın ve medyadan bu amaçla ve bu çerçevede yararlanabilmeleri sağlanmalı, bu konudaki tüm yasaklar ve tüm fiili engeller kaldırılmadır.”
İşte, bu ifadeler de; Haziran 2001’de yine CHP tarafından hazırlanan “rapor”dan.
Söyleyin Allah aşkına;
“Baykal’ın geçmişi”nden örnekler verip, onun “maskesi”ni düşüren Tayyip Erdoğan, şu sözleri söylemekte haksız mıdır;
¥ “Bu raporlar orada öyle dururken bu raporların altında Sayın Baykal’ın imzası dururken, Sayın Baykal çıkıyor; dil konusunda yapılanları bölücülük olarak değerlendirmek gibi bir gaflet sergiliyor. 
Tamam da; o raporda ifade ettiğiniz görüşleri nereye koyacağız?.. O gün ‘özel okullarda kendi dillerinde eğitim yapsınlar’ diyorsun. Bu kadar ileri gidiyorsun ama bugün dil konusunda atılan her adıma sert bir şekilde karşı çıkıyorsun!..”
¥ “Sıkıştıkları her yerde Atatürk’ün arkasına saklanıyorlar, kendi köhne zihniyetlerini Atatürk’ü istismar ederek perdelemek istiyorlar.
(Atam İzindeyiz) pankartlarının arkasına gizlenince, milletin görüş alanından çıktıklarını zannediyorlar. Eminim ki benim aziz milletim bu istismarın cevabını en güzel şekilde verecektir.”
¥ “Allah aşkına soruyorum, bir şehit annesini 13 Kasım’da çok önemli bir meselenin görüşüldüğü TBMM’ye getirmek, oradan ona slogan attırmak provokasyon değil de nedir? 
Gençleri alıp, ellerinden tutup, izleyici tribününe getirmek suretiyle, orada slogan attırmak bir provokasyon değil de nedir? 
Şehit ailelerini yalanla, iftirayla galeyana getirip, onların üzerinden toplumun tamamının hissiyatını zedelemeye gayret etmek tahrik değil, istismar değil de nedir?”
ALTINDA BAHÇELİ’NİN İMZASI VAR!
Tayyip Bey’in hedefinde, sadece Deniz Baykal yoktu... Erdoğan’ın, Devlet Bahçeli’ye de söyleyecekleri vardı... Çünkü; bugün “hıyanet”ten dem vuran Bahçeli, dün “Apo’nun idam cezası”nı kaldıran Ecevit Hükümeti’nin Başbakan Yardımcısı’ydı!..
İşte bunları hatırlatan Tayyip Bey, DSP-MHP-ANAP Hükümeti’nin hayata geçirdiği Avrupa Birliği Uyum Paketleri’nden örnekler verdi... Bu hükümet döneminde Radyo ve Televizyonların Kuruluşu Hakkındaki Kanun’da yapılan değişiklikle, Türk vatandaşlarının, günlük hayatlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasının önündeki hukuki engellerin kaldırıldığını ifade etti. 
Erdoğan, ayrıca, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Türk vatandaşlarının günlük hayatlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçeleri öğrenmelerinin önündeki hukuki engellerin de aynı koalisyon döneminde kaldırıldığını hatırlattı.
Ve, dedi ki;
“Bunlar ortada dururken, bu paketlerin altında Sayın Bahçeli’nin imzası orada öyle dururken bugün attığımız adımlara karşı çıkmak tutarlılık mıdır, dürüstlük müdür, dik bir duruş mudur? 
Bu zikzakların Türkiye’ye bir yararı olabilir mi? 
Bu tutarsızlık siyasete bir şey katar mı, bir seviye kazandırır mı?” 
ÇAĞLAYANGİL’LE GÖRÜŞEN, KILIÇDAROĞLU!
Tayyip Bey, hangi “tutarlılık”tan ve hangi “seviye”den söz ediyor bilmiyorum ama, “geçmişten örnekler” vermesine hiç gerek yoktu!..
Sadece “CHP’deki Dersim Krizi”nden söz etse ve Onur Öymen’in; “Terörle Mücadelede Dersimvari yöntemler” öneren konuşmasını “Ankara’da alkışlayan” Kemal Kılıçdaroğlu’nun, aynı Öymen’i Tunceli’de “istifa”ya davet etmesini örnek verseydi, yeterdi!..
Öyle ya;
Müslümanları “biatçı kültür”le suçlayan Bay Kemal Kılıçdaroğlu, “Baykal’ın ikazı” üzerine “çark” edip, “Öymen’in istifası”nı istemekten vazgeçmiş, yani “Baykal’a biat” etmişti!..
Bundan alâ “tutarsızlık” mı olur?.. Bundan alâ “ilkesizlik” mi olur?.. 
“Koltuk sıcak” gelmiş olmalı ki; “Onur’u harcayayım” derken, “kendi onurunu” beş paralık etti!..
Hem de, “haklı” olduğu bir konuda!..
Efendim, bilenler bilir, duymayanlar için tarihî bir anekdot aktarayım...
Hani; 1937-1938 Dersim Olayları’nı anlatırken “İnsanlar mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu, onlara karşı mağaraların kapısının içinden zehirli gaz kullandı. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler” diyen eski bakanlardan İhsan Sabri Çağlayangil vardı ya; Çağlayangil bu sözleri kime söylemiş biliyor musunuz?..
Kemal Kılıçdaroğlu’na!..
Evet evet, kendisi de Tuncelili olan CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’na söylemiş!..
Ses kaydı internet sitelerinde bulunan röportajı, iddiaya göre, Kılıçdaroğlu; eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel aracılığıyla 1987 yılında Çağlayangil’in Bursa’daki evinde yapmış!..
İddia sahibi olan Tunceli eski Baro Başkanı Hüseyin Aygün, bu bilgiyi bizzat bir yıl önce Tunceli’ye gelen CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’ndan duyduğunu söylemiş!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bu “bilgi”ye sahip olan bir adam, “Dersim katliamını onaylar ve bugün de uygulanması ister tarzda” konuşan bir Onur Öymen’i alkışlar mı?..
Hadi, boş bulundu alkışladı diyelim!..
Ankara’da “alkışladığı” bir adamı, Tunceli’de “istifaya davet” eder mi?..
Hadi istifaya davet etti diyelim, bu sözünün arkasında durmaz mı?..
Arkasında durmayacağın bir sözü neden söylersin be adam?..
Dahası; genel başkan “sus” deyince neden susar, niye “yan” çizersin?..
Dedim ya, Tayyip Bey’in “geçmiş”ten örnekler vermesine hiç gerek yoktu... Kılıçdaroğlu ekseninde, “CHP’nin yürekler acısı hali”ni anlatsaydı, yeterdi...
Ama yine de, “Demirel’i taklit” edip, “dün dündür”cülüğe soyunmalarını örneklerle gözler önüne sermesi iyi oldu!..
Gerçekten de; “Tayyip Bey’in çağrısı”na uyup muhalefet mensupları konuşurken, “çocukları televizyon ekranlarından uzak tutmak” gerek!..
Öyle ya; çocuklar “kıvırma figürleri”ni öğrenip, ileride “dansöz” olmaya falan kalkışabilir!.. 
Oysa, memlekette yeteri kadar “dansöz” var!..
Memleketin, “dik duruşlu” insanlara ihtiyacı var!..
Aydın Doğan, listede niye yok?
Alın size bir “tartışma konusu” daha... Öyle zannediyorum ki; önümüzdeki günlerin “gündem maddesi” bu olur!.. 
Önümüzdeki günlerde; “Aydın Doğan Müslüman değil mi ki, listeye giremedi?” soruları sorulmaya başlanırsa hiç şaşmam!..
Efendim, olay şu: “kanaldhaber.com”un haberine göre; ABD’nin uluslararası üne sahip Georgetown Üniversitesi ve Ürdün merkezli Stratejik Çalışma Merkezi, dün “Dünyanın En Güçlü 500 Müslümanı” listesini yayınlamış... “En Güçlü Müslümanlar” listesinde 3’ü ilk 50’de, 17’si ise ilk 500’de olmak üzere Türkiye’den toplam 20 isim varmış!..
Türkiye’den; Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Necmettin Erbakan gibi isimlerin bulunduğu listede, “olması gereken birçok isim” yokmuş!..
Tayyip Erdoğan’ın “5. sırada” yer aldığı listede, meselâ Fethullah Gülen Hocaefendi 13. sırada bulunuyormuş!..
Listede Ahmet Davutoğlu, Ali Bardakoğlu, Mehmet Aydın’ın yanısıra, yazarımız Ali Eren, Hayrettin Karaman, Harun Yahya ve Fatma Benli ile Rabia Yalçın gibi isimler de yer alıyormuş!..
Ama, dedik ya; listede “bazı isimler” yok!.. 
Meselâ, “Türkiye’nin medya imparatoru Aydın Doğan” bu listede yok! 
Merak ediyor insan; Georgetown Üniversitesi’nin “kıstas”ları mı farklıdır, yoksa Aydın Doğan’ı “güçlü” mü görmüyorlar?.. 
Hadi bakalım, ayıklayın pirincin taşını!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi