Katsayı darbesi

Katsayı darbesi

Elimizde kalan sonuç bu. Bir cinayet. Eğitime, yani gençlerin umutlarına yönelik taammüden işlenen bir cinayet. Eğitim sisteminin cansız bedenini, milyonlarca öğrenciye yerlerde sürütmek.
Danıştay 10. Dairesi'nin önceki kararları ile çelişkili biçimde, YÖK'ün katsayıyı kaldırma kararını iptal etmesinin anlamı bu. YÖK katsayıyı kaldırarak, eğitim sistemimizin toparlanmasını sağlayacak çok hayatî bir karar vermişti. Şöyle tarif edelim: Eğitim sistemi ayaklarından yere bağlanmıştı. Bu yüzden kanatlanıp uçamıyor, yükseklere çıkamıyordu. YÖK katsayıyı kaldırarak bu bağı çözdü. Danıştay ise bu kararı iptal ederek, ülkenin geleceğini yani eğitimi ayaklarından yere çiviyle çakmış oldu.

Sorunun tanımının eğitim konusundaki uzmanlıkla ilgisi yok. Yani, bu sorun uzmanlarına bırakılmayacak kadar ciddi. Çünkü sorun eğitimin, hepimiz için geçerli varlık sebebiyle ilgili. Eğitime, hayatın ihtiyaç duyduğu becerileri ve donanımı kazandırma görevi yüklüyoruz; öyle değil mi? Canlı bir şekilde ilerleyen toplumsal, kültürel ve ekonomik hayat talep edecek ve eğitim sistemi bu talebi karşılayacak şekilde kendisini organize edecek. Elimizdeki ne? Ortaöğretimi bitirdiği halde hiçbir beceriye ve donanıma sahip olmadan üniversite kapılarında bekleyen yüz binlerce genç. Daha ötesi talep baskısını karşılayabilmek için genel kültür öğretimine yönelen ve gençleri aynı şekilde donanımsız biçimde üniversiteden mezun ederek kapının önüne koyan bir yükseköğrenim sistemi. Pek telaffuz edilmeyen bir gerçeği hatırlatalım: Üniversiteden mezun olan gençlerin % 85'i eğitim aldıkları alanın bütünüyle dışında kalan mesleklere girerek hayatlarını sürdürüyor. Kısaca eğitim sistemi ile eğitimin varlık sebebi olan hayatın ihtiyaçları arasında derin bir uçurum var. Peki sebebi ne? En başta gelen sebep meslek liselerinin, hem nitelik hem de nicelik olarak ara işgücü ihtiyacını karşılayamaması. Üniversiteye girmeyi başaran genç bile, onca emek ve zamana rağmen bir meslek lisesi mezununun sahip olabileceği nitelikleri bile kazanamıyor. Çünkü gençler meslek liseleri yerine genel liselere ve genel kültür eğitimi veren üniversitelere yöneliyor. Bu tablonun sebebi de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Meslek liselerinin cazibesi yok. Çünkü, meslek liselerine yönelen genç peşinen üniversite okuma umudunu kaybetmiş oluyor. Üniversiteye giden kapı, meslek lisesine başladığı gün kendisine kapanıyor. O yaşta en değerli şeyini, yani umudunu kaybetmek istemeyen gençler ve onların üzerine titreyen ebeveynler de genel liseler ve üniversiteye hazırlık kursları ile şanslarını denemeye karar veriyor. Meslek liselerinin cazibesini kaybetmesine yol açan sebep ise, Danıştay'ın yeniden can verdiği katsayı uygulamasından başka bir şey değil.

Eğitimin tek gayesi ideoloji aşılamak mı?

Dünya çapında eğitimin yerli yerine oturmuş makul dengeleri var. Ortaöğretimin üçte ikisinin meslek liselerinden, üçte birinin ise genel nitelikli liselerden oluşması normal kabul ediliyor. Bizde ise katsayı uygulaması yüzünden durum tam tersine. Binanın temelinde bu esaslı sorun varken, bu temelin üzerinde hareket eden yükseköğrenim sisteminin makul bir dengeye ulaşması neredeyse imkânsız.

Nitekim YÖK katsayıyı kaldırır kaldırmaz meslek liselerine öğrenci akını başladı. Bazı meslek liseleri ikili eğitime geçti. Koç Grubu'nun, katsayının kaldırılmasına alkış tutması ve meslekî eğitime kampanyalarla destek vermesi, ülkenin reel ihtiyaçlarını gösteriyordu. Peki bu kadar hayati bir konuda Danıştay niçin direniyor?

Bu direnci açıklayan ve Danıştay'ın iptal kararının gerekçesinde yer almayan bir tek gerçek sebep var: İmam hatip liseleri.

Katsayı cinayeti, askerî vesayet mantığının somut göstergelerinden biri. Eğitim, üniforma giydirilmiş erat gibi tek tip kafalar ve birlikte uyum içinde aynı sesleri çıkartan insanlar yetiştirmek zorunda. Hayatın ve özellikle ekonominin ihtiyaçları bu vesayet mantığının çok uzağında; hele demokratik ve özgür bireyler yetiştirmek bu dar kalıpları çatlatacağı için zaten eğitim sisteminden uzak tutulmalı. Hepimiz silahlı gücün bizi kötülüklerden koruma yeteneğine ve ülkeyi yönetme ayrıcalığına boyun eğmeliyiz. Silahın üstünlüğünü kabul edince, zaten medenî bir topluma ulaşma şansınız peşinen ortadan kalkıyor. Bunun için de eğitimin tek tipleşmesi, ideolojik eğitimi veren ana gövdenin geliştirilmesi şart. Meslek eğitimi mi? Askerî vesayete bir faydası var mı?

Sorun varsa yasak koyarsınız. Sorun var mı? Din eğitimini devlet tekeline alan devlet, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun emri gereği imam hatip liseleri açıyor. Sonra vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine bu okulların sayısı hızla artıyor. Bu okullar, amaçlanan ideolojik eğitimi beklendiği gibi veremiyor. Devlet kendi müfredatını koyduğu, kendi öğretmenlerine eğitim verdirdiği ve genel lise eğitimini uygulattığı bu liseleri, askerî mantığa göre bir tehlike olarak görmeye başlıyor. O zaman bu okullardan yetişenlerin önünün kapatılması gerekiyor. Çare askerî mantığa uygun genel bir yasak koyarak bulunuyor: Bütün meslek liselerinin önünü kapatmak. Katsayı uygulamasını havan ve topçu atışları olarak görürsek, imam hatip liselerinin de içinde yer aldığı meslek liselerinin başına geleni anlayabiliriz. Bütün meslekî eğitim sistemi, konulan katsayı ile çökertiliyor. Böylece imam-hatip liseleri, eğitim sistemini bütünüyle işlemez hale getirme pahasına devreden çıkartılmış oluyor.

Halbuki, katsayının kaldırılması sadece meslekî ve teknik eğitimin önünü açmıştı. İmam hatipler büyük ölçüde tarihî misyonunu tamamladı. Bu durum katsayı kalktıktan sonra da, imam hatiplere kaydolan öğrenci sayısında ciddi bir artış görülmemesinden belli. Ortaöğretimdeki özel okullaşma, toplumun eğitim talebini karşılamaya başladı. İmam hatiplere karşı sürdürülecek savaşın hiçbir anlamı kalmadı.

Katsayı uygulaması bir cinayet. Üstelik seri bir cinayet. Bu seri cinayetlerin önünü alabilmek için eğitimin tek taraflı bir ideolojik savaş alanı olmaktan çıkartılması lâzım. Katsayı uygulaması, mesleki eğitime tam olarak askerî mantıkla yasak getirmek demek. Dünya ile rekabet bu ilkel yasaklarla yürümez. Bu yasakları koyanların dışımızda akıp giden hayatı kavramaları galiba çok zor. Hiç olmazsa Koç Holding'in sesine kulak verseler.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi