7 Aralık mutabakatında sürpriz

7 Aralık mutabakatında sürpriz

Kritik evrede gerçekleştirilen Başbakan Erdoğan’ın Washington ziyareti, iki ülke ilişkileri bakımından dönüm noktasıdır.

Erdoğan’ın eski başkan Bush’la vardığı 5 Kasım 2007 tarihli Washington mutabakatı, 7 Aralık görüşmesiyle kapsamı genişletilerek güncellenmiştir.

Eğer verilen sözler tutulursa, somut sonuçlarını çok yakında görmeye başlarız. Böyle bir tablo, hem ilişkilere sıçrama yaptırabilir hem bölgesel sorunların çözümüne önemli katkılar sağlayabilir.

5 Kasım mutabakatında ağırlıklı olarak; terörle mücadelede işbirliği ve Irak’ın yeniden yapılandırılmasında Türkiye’nin aktif rolü masadaydı. Anlık istihbarat paylaşımı ve sınır ötesi operasyonlar, bu sürecin ürünü olarak ortaya çıktı.

Buna, PKK’nın kimi finansman kaynaklarının gözaltına alınması ve 3 PKK yöneticisinin uyuşturucu kaçakçıları listesine alınması gibi gelişmeler de eklenebilir.

Yeterli olmasa da bir yerde Türkiye, istediğini kopardı.

7 Aralık mutabakatıyla işbirliği, yeni bir boyuta taşınıyor. Sadece terörle mücadele odaklı değil çok boyutlu bir perspektiften söz edebiliriz.

Oval Ofis’te yaşanan şu kahkaha tufanı bile gelinen noktayı özetlemesi bakımından yeterlidir. Başbakan Erdoğan, görüşmeye başlarken terörle mücadeleden tutun İran, Afganistan, Irak, Suriye, İsrail, Filistin, Yunanistan’a kadar uzun bir ilişki sıralaması yapınca, ABD Başkanı Obama takılmış: “Ne kadar çok ortak konularımız varmış, siz sayarken ben yoruldum.”

Obama’nın bu esprisi bir anda Oval Ofis’i kahkahaya boğmuş. Görüşmeye katılan heyet üyeleri gülmekten bir süre konuşamamışlar. Belki gergin başlaması düşünülen görüşme, bu espriyle daha yumuşak zeminde ilerlemiş.

Hatta Obama’nın 30 dakika olarak planlanan görüşmeyi 1 saat 45 dakikaya çıkarması, Başbakan Erdoğan’la 45 dakika baş başa kalması, üzerinde durulması gereken önemli başka bir noktadır.

Nitekim Erdoğan’ın görüşmeyi Türk-Amerikan ilişkilerinde “milat” olarak tanımlaması, varılan mutabakatın kapsamından kaynaklanıyor.

Çünkü; sadece terörle mücadelede işbirliği değil, neredeyse her alanda model ortaklığın tesis edilmesi, sağlam bir temelde içinin doldurulması planlanıyor.

Ticaret hacminin 14 milyar doların çok üzerine çıkarılması, bu çerçevede Ali Babacan ve Zafer Çağlayan’ın koordinatör bakanlar olarak atanması, İran, Irak, Afganistan ve Filistin gibi bölgesel sorunlarının çözümünde işbirliğinin arttırılmasının ötesinde bilimsel ve kültürel ortak alanların oluşturulmasına kadar bir dizi unsur karşımıza çıkıyor.

Başka bir ifadeyle, ilk kez Obama’nın ortaya attığı model ortaklık projesine Türkiye’nin katkısıyla yeni bir kimlik kazandırılıyor.

Elbette, terörle mücadelede ABD’nin Türkiye’ye sağlayacağı katkının boyutu, ilişkilerin sıçrama yapmasında önemli rol oynayacaktır. Sürecin motor gücü, bu alandaki işbirliğinin seyridir.

Başbakan Erdoğan bu konuda çok umutlu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu da öyle... Beyaz Saray görüşmesinden sonra Willard Otel’de karşılaştığımızda Erdoğan ve Davutoğlu, Obama görüşmesini “kapsamlı mutabakat” olarak yorumladılar. Olumlu yansımalarının yakın tarihte görüleceği konusunda oldukça iyimserlerdi.

Anlıyoruz ki, eğer ABD sözlerini tutarsa, başbakanın ifadesiyle, 7 Aralık, Türkiye ve ABD arasında milat olacak.

Oldukça iddialı...

Herkes biliyor ki, demokratik açılımın terörle mücadele ayağında, daha somut ifadeyle PKK’nın tasfiyesinde ABD daha güçlü destek vermezse diğer alanlardaki dayanışma, iç kamuoyunu fazla heyecanlandırmaz.

Başbakanın açıklamalarından edindiğim izlenim, bu konuda çok önemli sürprizler olabilir, kimse şaşırmasın...

El yordamıyla şöyle yorumlar yapabiliriz; eğer PKK, demokratikleşme sürecini baltalamaya devam ederse, hem ekonomik hem güvenlik açısından daha sıkı bir kıskaca alınabilir. Kandil’deki lider kadrosu paketlenip Türkiye’ye iade edilebilir veya Kandil’den kaçmak zorunda bırakılabilir. Bu noktada Kuzey Irak bölgesel Kürt yönetimine yeni rol verilebilir.

O nedenle, önümüzdeki ilk 6 ay çok kritik...

Model Ortaklık

7 Aralık tarihli Oval Ofis buluşması, yukarıda belirttiğim gibi Model Ortaklık projesinin tanımlandığı ve içinin doldurulmaya çalışıldığı süreci de aktif olarak başlattı. Stratejik ortaklıktan model ortaklığa geçişinin püf noktası, kayıtsız şartsız güçlünün güçsüze dayattığı stratejik işbirliği anlayışının terk edilip eşitler arasında güvene dayalı dostluğun mümkün olan her alanda tesis edilmesidir.

Böyle bir işbirliğinde ABD’nin muradı ise bölgesel sorunlara katkı sağlamanın yanı sıra çoğunluğu Müslüman olan gelişmiş laik bir ülkenin az gelişmiş ülkelere model olacağı düşüncesidir. Görünen gerekçe böyle...

Bunun temelleri atıldı. Hatta ismi kondu. Türkiye adına Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Devlet Bakanı Zafer Çağlayan çalışmaları koordine edecek. Projenin şimdilik öne çıkan dört önemli boyutu var: 1- Ekonomik işbirliği, 2- Siyasi işbirliği, 3- Bilimsel ve kültürel işbirliği, 4- Terörle mücadele...

Ekonomik işbirliğiyle, 14 milyar dolar olan, son küresel krizle 12 milyar dolara inen dış ticaret hacminin arttırılması planlanıyor. Erdoğan, örnek olarak Rusya’yı gösterdi. Bu ülkeyle 38 milyar dolara ulaşan dış ticaret hacmindeki rekor artışın ABD ile yakalanması planlanıyor.

Nitelikli endüstriyel bölgelerin oluşturulması, tekstil başta olmak üzere birçok ticari alanda engellerin ortadan kaldırılması, hedefler arasında. Bu işbirliğinin bir başka önemli boyutu ise enerji yatırımlarıdır.

Siyasi işbirliğiyle, özellikle bölgesel sorunların çözümünde Türkiye’nin daha aktif katılımı öngörülüyor. Bir yerde “arabulucu” rolünün birçok siyasi sorunun çözümünde devreye sokulabileceği belirtiliyor. İran, Afganistan, Irak, İsrail, Suriye, Filistin ve Yunanistan başta olmak üzere bölgesel sorunların çözüm arayışında olduğu gibi...

Bilimsel ve kültürel alandaki işbirliğiyle, ilişkilerin zenginleştirilmesi arzu ediliyor. Özellikle uçak sanayi başta olmak üzere yeni yatırım projelerinde bilgi alışverişi ve araştırmaya önem verilmesi hedefleniyor. Kültürel alandaki işbirliğinin ise farklı dinlere mensup toplumlar arasında barış algısını güçlendireceği düşünülüyor.

Terörle mücadelede ise hangi dini, etnik veya ideolojik kaynaktan beslenirse beslensin her türlü teröre karşı ortak tavrın gösterilmesi öngörülüyor.

Başbakan, Washington ziyareti sırasında model ortaklığa sıkça vurgu yaptı, çok önemsiyor. 7 Aralık geride kaldı, süreç başladı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi