'Askerî mahal'de kalan CHP ve MHP

'Askerî mahal'de kalan CHP ve MHP

Orduevleri ve askerlerin tatil köyleri dahil, bütün askerî bölgelerin etrafı dikenli teller veya aşılması imkânsız yüksek parmaklıklarla çevrilidir.
Elinde silah bir asker figürünün altında kırmızı zemin üzerine "Askerî yasak bölge: Girilmez" levhası birkaç metre ara ile asılı durur. Çoğu yerde bu ibarenin üç dilde karşılığı da yazılır. Girerseniz ne olur? Nöbet bekleyen asker sizi vurur. Veya şanslı iseniz tutuklanır, askerî bölgeye izinsiz girmekten yargılanırsınız. Çünkü orası "askerî mahal"dir.

AK Parti grubunun Meclis'e verdiği 26 maddelik anayasa değişikliği paketinin, Türk siyasal düzeninde yol açacağı devrimci değişiklik işte bu "askerî mahal" ibaresinde düğümleniyor. Bu ibare askerî suç tanımı için vazgeçilmez olmaktan çıkartılıyor. Böylece "yasak bölge" levhasının arkasında, askerlerin çete kurup bu milletin canına ve malına kastetmesi önlenecek. Asker anayasa hükmüyle, yargı denetimine açılmış olacak. Kimse bu "yasak bölge" levhalarının güvencesi altında darbe planları ve organizasyonları yapamayacak.

Anayasa paketinin özünde bu değişiklik var. Bu değişikliğin gerçekleşmesi, askerî vesayet düzeninin mezar taşının dikilmesi demek. "Askerî mahal" yargı için dokunulmaz olmaktan çıkınca, bu mezar taşına yazılacak cümle üç aşağı beş yukarı belli.

Yargı oligarşisi, Türkiye'de asker-sivil bürokratik hegemonyanın aslî unsuru değil. Aslî unsur asker ve yargı, son yıllarda somut örneklerini gördüğümüz üzere askerî vesayet düzeninin sadece yan desteği. Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısında yapılacak değişiklikler bu desteğin çekilmesi ve vesayet düzeninin dengesini kaybederek devrilmesi demek. Siyasî parti kapatmanın zorlaştırılması ise bu vesayet düzeninin AK Parti davasında görüldüğü üzere Parlamento ve hükümet üzerinde ipotek kurmasının yolunu kapatmak anlamına geliyor. Yargı oligarşisi ile askerî vesayet düzeni arasındaki bağlar kopunca, bu sefer yargı özgürleşiyor; yani hukuk ülkeye egemen oluyor. Anayasa'nın 145. maddesinin değişmesi, yargı oligarşisinin yapısı gereği denetleyemediği hukukun egemenliğini kurması demek. Suç askerî mahalde işlense bile, asker hukukun egemenliğine boyun eğmek zorunda kalacak. Yani, kapıda elinde silah bekleyen Mehmetçik ve dikenli telin üzerinde yazan "Askerî yasak bölge" yazısı, darbe teşebbüslerine koruma sağlayamayacak.

Hatırlayalım. Meclis'in gece yarısı çıkardığı kanun değişikliği, askere sivil yargı yolunu açmıştı. CHP, bu değişikliği Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açarak taşımış ve mahkeme de yasayı iptal etmişti. İptalin gerekçesi ise Anayasa'nın 145. maddesinde yer alan "askerî mahal" deyimi idi. Anayasa Mahkemesi hukukun özüne değil, Anayasa'nın şekli yorumuna dayanarak kanun değişikliğini iptal etti. Şimdi gerekçe olarak kullandığı anayasa maddesi değişince, yapacağı bir şey kalmıyor.

Anayasa paketi etrafındaki siyasî kutuplaşma bu "askerî mahal" ekseninde gerçekleşiyor. "Askerî mahal"in içinde darbe teşebbüsü planlamak mümkün olsun mu olmasın mı? CHP ve MHP bu levhanın arkasına mevzileniyor. Ama durum çok açık. "Askerî mahal" dünyada olduğu gibi bizde de daralmak zorunda. Kimse bu mahale saklanarak kendini ayrıcalıklı kılamaz. Bu mahalden güç alamaz. CHP ve MHP de dahil.

Anayasa değişikliği paketinin en kritik düzenlemesi 145. maddeden "askerî mahal" ayrıcalığının kaldırılması. Bu değişikliğe direnmek, karşı çıkanları dikenli tellerin ve "yasak bölge" yazısının arkasındaki dar alana mahkûm ediyor. Türkiye'yi kaba güçle ve yasaklarla yönetmeye kalkan dar kafalı darbecilerin planlar yaptığı alana.

Toplum değişti. Hem de çok hızlı değişti. Kaderinin kendi iradesine bağlı olduğunun farkında. İşte bu irade, "askerî mahal"e saklanan CHP'ye ve MHP'ye dünyayı dar edecektir.

Dikenli tellerin içinde bir şey yok; hayat dışarıda.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi