Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Ru’şenin başarısı Bahşinin ahmaklığındandır

Ru’şenin başarısı Bahşinin ahmaklığındandır

Şen yüzlü (ru’şenin) üst üste gelen başarı dalgaları kısmen kendi kurnazlığından olsa da aslında muhatabının veya muhatablarının ahmaklıklarından kaynaklandığı bir gerçektir...
Atalarımız her ne kadar “Akılsız dostum olacağına, akıllı düşmanım olsun” demişler, amma, küllümen yanlıştır...
Düşmanın akıllısı safkan Arab atını dahi yorar...
Akılsızı ise hem kendini yorar, hem çevresindeki bigünah insanları.
Yani iki ucu bulaşıklı bir urgan...
Akıl ile iman, iman ile samimiyet birleşmedikçe, devamlı olarak şeytanın değirmenine su taşınır...
Her insan kendisine yakınlığı olanları aldatabilir...
Yakınlık ne ki?
Propagandanın etkisiyle Firavun’a gönül vermektir...
Eh, bizim toplumun maşallahı var...
Her ferdin cüzdanında veya vicdanında düzinelerle Firavun var...
Bu sefer de “Benim Firavunum seninkinden büyüktür, beceriklidir” kavgası baş gösterir... Hadi bakalım ayıkla taşın pirincini...
Bir çuval taşın içinde var olan pirinç iki avucu geçmez.
Amma olsun... İnsanlar hep aldatılmak için yaratılmamışlar, fakat aldatılmayı sevmeyen dik başlı düşünürleri bulmak kolay mı?
Ayrık otu, yetişeceği toprağı bilir...
İki laf, üç caf caf, Türk toplumunda kahraman da yetiştirir, allame de...
Yıllar önce bir yazımda iddia etmiştim...
Demiştim ki:
“İnancımıza göre son peygamber gelmişti... Hatemül Enbiya olan Hz. Muhammed (sav)’den sonra peygamber gelmez... Amma ne yazık ki bir sapık çıksa da/ben peygamberim/dese, haşa, kendine yeteri kadar mürid bulur... Hatta bir değil, birçok sapık peygamberlik iddiasında bulunsa önüne kim durabilir... Basında destekçileri çıkmaz mı?”
Sahi ne olur dersiniz?
Kanunlarla mı önlersiniz? Yoksa kanun adamları marifeti ile mi?
Hele de karşınızdaki siyasi güç sahibi, yüksek kapital sahibi ise...
Cevap müşkül değil mi?
Hiç kimsenin canlı ve cansız putlarını yıkmak, yerine hak olanı ikame etmek sanıldığı kadar kolay değildir...
Varsa kusuru bana aittir...
Enayilikten gayri sanat sahibi olan, sanatıyla halka yalansız, dolansız hizmet sunan kaç kişi tanıyorsunuz?..
Bugüne bugün sanatçı saydıklarımızdan yüzde ne kadarı eşcinsel, kaç tanesi hırsız, kaç tanesi bu toprağın fidanıdır?
Hepsini bir araya getirmek fayda mı verir zarar mı?
Bir şiirimde şu mısralar geçmektedir:
Sen ak’a ak dersin, onlar kara der
Sen Allah dedikçe onlar para der
Bilemedim gitti bu ne biçim yer
Namusun kirine, kaymak diyorlar...
Değişen bir nokta göremiyorum... Söğütler yine söğüt, kâğıtlar yine kâğıt. Bu durum devam ettiği müddetçe biter mi namuslularda ağıt?
İbretle ve dehşetle görüyorum ki, çukurları zirve sayanlar normal düşünenlerden kat kat çoklar...
Diyelim yaşasın Türkiye...
Lakin, nasıl yaşayacak? Sürünerek mi, yuvarlanarak mı, çözülerek mi, büzülerek mi?
Kimseyi teessüre ve umutsuzluğa sevketmek niyetinde değilim...
Yüce Allah 300 mü’minin hatırı için belki 3 ay sonra, belki 3 yıl sonra, belki 3 asır sonra gidişatımızı kökten değiştirebilir...
Yalansız, hilafsız bebekler, geleceğin zulmüne atılmaz... Bizdeki cesaretsizliğin, yalanın, hilenin ebedi kalmayacağına inanalım yeter ki...
==================
Bakarım sağ yanımda “ulusalcı” taife
Bir dönerim geride “sulusolcu” taife
Annacımda yükselen, hissizlik yalın kılıç
Geleceği okuyan “kurnaz/falcı” taife

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi