Hüseyin Koç

Hüseyin Koç

Üretim yetersizliği mi, israf mı?

Üretim yetersizliği mi, israf mı?

“Pakistan’da 500.000 insan açlıktan ölmek üzere…”
“Haiti’de, açlık kol geziyor…”
“Dünyada her 3 saniyede bir insan açlıktan ölmektedir…”
“… ilimizde çöplükten ekmek toplayan çocuklar…” Benzeri haberleri izlerken, onların da birer hemcinsimizin olduğunu hatırlamamız, halimize şükretme ve sorumluluklarımızı bir kez daha düşünmeye ne dersiniz?
HATIRLATMA: Daha evvelki yazılarımızda, tarımsal üretim açısından ülke potansiyelimizin yeterli, hatta ülke gerçeklerine uygun ve ihtiyacımızı yerel kaynaklarımızdan karşılamak amaçlı yapılacak bir düzenleme ile, sürdürülebilir net ihracatçı bir ülke olmamızın da mümkün olduğu vurgulanmıştı. Dolayısıyla, bu yazıda, konu başlığının ikinci bölümü üzerinde durulacaktır. İhtiyacımız; mevcut potansiyelimizi bilen, üreticisine güvenen ve buna iman eden siyasi iradedir.
Tespit: Açlığın yegane çaresi, yeterli miktarda gıda tüketebilmektir. En temel gıda da ekmektir.
Ekmek; un, su, tuz ve maya karışımının yoğrulma sonucu oluşan hamurun fernantasyona uğratıldıktan sonra çeşitli şekilde işlenmesi ve pişirilmesiyle elde edilen bir gıda maddesidir. Yapım teknolojisi, üretim şekilleri, içerikleri ülkelerin gelişmişlik durumlarına göre değişmekle beraber ekmek, tarihte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de insanlığın temel besin maddesidir. Ülkelere, coğrafyaya, yaşa, cinsiyete, çalışma koşullarına, beslenme alışkanlığına, eğitime, gelişmişlik düzeyine ve ekonomik yapıya bağlı olarak kişi başına ekmek tüketim miktarı değişmektedir.
Ekmek, her gün tüketilen ve zevkle yenen bir gıda olmakla beraber bileşiminde bulunan protein, mineral madde, B grubu vitaminleri yanında, enerji ihtiyacını da karşılayan bir kaynaktır. Orta yaşta, 70 kg ağırlığında ve orta ağırlıkta işte çalışan kişinin, dengeli ve yeterli beslenme şartlarında tükettiği günlük enerjisinin (2200 cal.) %55-65’ini karbonhiratlardan karşılamalıdır. En temel karbonhidrat kaynağı da, ülkemiz gerçeğinde ekmektir. Dolayısıyla, kişinin günde 300 g, yılda 110 kg ekmek tüketmesi gerekmektedir. Ekmeğin, kepeği alınmamış undan yapılması halinde 300 g ekmekle aynı zamanda protein ve kalsiyum ihtiyacının %40’ı, demirin %35’i, B vitamininin %45’i, B2 vitaminin %20’si, niasinin %22’si de karşılanmaktadır. Ülkelerin büyük çoğunluğunda (%53’ünde) günlük tüketilen enerjinin yarıdan çoğu ekmekten sağlanmakta, %47’sinde ise bu oran %30’dan fazlasını oluşturmaktadır. Dünya’da ekmek tüketimi, kişi başına yılda ortalama 41-303 kg arasında değişmekte ve buna alışkanlık, beslenme şekli, ekonomik koşullar etkili olmaktadır. Ülkemiz için ekmek tüketimi 180-210 kg/kişi/yıldır.
İsraf, malı, faydasız hale getirerek helak etmek, faydalı olmayacak şekilde sarf etmektir. İsraf, sadece malla olmayacağı gibi canda, zamanda, konuşmada, düşüncede vs olmak üzere hayatın her türlü fonksiyonunda olur. Mesela; malı kullanılmayacak hale sokmak, kırmak, dökmek, meyveyi zamanında hasat etmeyip kalitesini düşürmek, iyi muhafaza etmeyip çürütmek, ürünü telef etmek, hayvanları soğuktan, sıcaktan korumamak, yeterli beslememek ve sağlıklı bir ortamda barındırmamak nedeniyle ölümlerine ya da verimsizliklerine sebep olmak, gereksiz yere sert fren yapmak, muslukları gereği gibi kapatmamak, lüzumsuz şekilde elektrik kullanmak, sigara, alkol ve diğer maddelerle vücudu zamanından önce yıpratmak, kaloriferi gereğinden fazla yakmak, elbiseleri yıpranmadığı halde modası geçti gerekçesiyle kullanmamak, eğlencelerde maytap-havai fişek patlatarak atmosferi kirletmek, insanlığa faydalı olmayan konularda yapılan harcamalar, malı kıymetinden aşağı satarak veya kiraya vererek ve kıymetinden yukarı fiyatla satın alarak aldanmak, doyduğu halde yemeye devam etmek, acıkmadan yemek, sofrada yemekleri ihtiyaçtan fazla alıp tüketmemek, ekmekleri bayatlatıp çöpe atmak… hepsi birer israftır.
Görüldüğü gibi israf, sadece yukarıda tadat edilen konularda olmamakta ve hayatın her türlü aktivitesinin bulunduğu durumlarda mevcuttur. Dolayısıyla, bu yazımızda her türlü israfı sayıp dökmek, nedenlerini açıklamak, önlemlerini belirlemek mümkün olmadığından sadece ekmek israfıyla sınırlı tutulacak ve israfa dikkat çekilecektir. Burada maksadımız, “bir benim gayretimden ne olur” diyenlerin doğru düşünmediklerini, israf korkusuyla titreyen bir yürekten kopup gelen insani duygunun herkesi kuşatıvermesinin zor olmayacağına da dikkat çekmektir.
İsraf, sadece şu ya da bu dinin, o ya da diğer millet veya toplumun çirkin gördüğü bir davranış biçimi olmayıp, “evrensel her insanın çirkin gördüğü bir davranış”tır. İki temel şablon: “Yiyin, için, fakat israf etmeyin”, “İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir”. Burada vurgulanmak istenen zenginlik, salt ekonomik-madde-materyalist zenginlik olarak algılanmamalıdır. Zira, tarih, nice hesapsız malı-mülkü olduğu halde paylaşmanın güzelliğini anlayamadığından ruhsal sefalet içinde yaşayan ve ölenlere şahittir. Burada terazi, herkesin kendi elinde, zihninde ve vicdanındadır. Dolayısıyla, herkesin israfla olan münasebetini en iyi kendisinin bildiğinden, pekala kendisinin evrensel bir insan olup olmadığını da tespit edebilir. Değerlendirme sonuçlarınız sizi memnun ediyorsa sorun yok, ancak kendi değerlendirme sonuçlarınız kendinizi memnun etmiyorsa da derde gerek yok. Zira, çare yine sizsiniz. Çare, israftan vazgeçmektir. Çözüm de, vazgeçtiğiniz anda başlar.
İsrafın hiçbir şeklini küçük görmeme alışkanlığını kazanmak lazımdır. Çünkü, “damlaya damlaya oluşan göl”, sızıntılarla da boşalır. Yapılan bir hesaplamaya göre, dakikada on damla sızdıran bir musluk, ayda 170 litre su akıtmaktadır. Buradan hareketle, israf edilen zaman, enerji, ekmek, su ve diğer hususlarla ilgili benzer bir hesap yapılsa, yapılan israfla, muhtemel ki, gezegenimizde yaşayan açlık ve yokluk içerisindeki milyonlarca insanın zaruri ihtiyaçları karşılanabilecektir. Kaldı ki, sofradaki ekmek kırıntıları ve yemek artıklarının çöp kutusu yerine kedi, köpek, kuş gibi hayvanlara verilmesi bile bir adımdır. Bu tür çevremizi zenginleştiren ve çeşitlendiren canlılara karşı da sorumluluklarımız vardır. Bu davranışların her biri birer adımdır ve yollar da adımlanarak biter.
Ülkemizdeki ekmek israfı
Ülkemiz 75 milyonluk nüfusa sahiptir. Kırsalda yaşayan ve ekmeğini kendi yapanların tükettikleri ekmek miktarı ile yaptıkları israfla ilgili güvenilir bir veri bulunmamaktadır. Yapılan araştırmada, şehir ve kasabalarda yaşayan ve ekmeğini hazır alanların ülke genelinde tükettikleri günlük ekmek miktarı 120 milyon adet olup bunun da yaklaşık 12 milyon adedi israf edilmektedir. Üretilen ekmeğin yaklaşık %16’sı evlerde, %84’ü lokanta, öğrenci yurtları, hastane, otel vb gibi toplu yaşam alanlarında tüketilmektedir. İsrafın da %70’i buralarda yapılmaktadır. İsraf miktarının ekonomiye günlük yükü 2.6 milyon TL, yıllık 4.4 milyar TL’dir. İNSAF!!! Bu rakam akla durgunluk verecek büyüklüktedir. Bu; ülkesinde, çöplüklerden ekmek toplayan insanlarla birlikte yaşan bizlerin israfıdır. Lütfen bir empati (kendinizi onların yerine koyarak kendinizi sorgulama) yapar mısınız? Lütfen kendimize gelelim…
Öneri
Tasarruf yapmak ya da israfı önlemekle ilgili minik, basit, kolay fakat çok etkili birkaç kural: Raf ömrü uzun ekmek üretilmeli, uygun koşullarda muhafaza edilmeli, küçük gramajlı ekmek üretilmeli, toplu tüketim yerlerinde ekmek dilimlenerek servis edilmeli, günlük alışverişte ihtiyaç kadar alınmalı, bayatlamış ekmeği değerlendirme bilinci artırılmalı, muhafaza edilecekse mutlaka derin dondurucu tercih edilmelidir.
İbretlik bir duruş
Japonya, bir tarihte, düştüğü ekonomik darboğaz nedeniyle, içte ve dışta olmak üzere gırtlağına kadar borçlanmıştır. Zamanın başbakanı, meclisi toplar ve durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlattıktan sonra “bu andan itibaren; Japonya, iç ve dış borçlarını son kuruşuna kadar ödemeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim, şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim” der. Sözünde durur, dediklerini yaşar. Bu içten, tâ yürekten gelen samimi söz ve kararlı davranışlar insanların kalbinde makes bulur ve bir sinerjik etki ile ülkede herkesi sarar. Herkesin katılımıyla ve her konuda olmak üzere “israftan kaçınma kampanyası” uygulanır. Japonya, bu uygulamayla kısa zamanda borçlarının tamamını ödemeyi başarır. Aynı Japonya bugün ise, sürdürülebilir bir şekilde aşırı derecede bütçe fazlasıyla boğuşan bir ülke konumundadır. İlgililer dersini alsın!!!
Bu asil davranışı, bir ilke olarak hep birlikte ve bugünden itibaren yaşatmaya var mısınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Koç Arşivi