CHP kürsüsünde sanki Demirel konuşuyordu…

CHP kürsüsünde sanki Demirel konuşuyordu…

Deniz Baykal'ın CHP Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmanın özeti şu:

Ergenekon mergenekon diye bir şey yok..

Hükümetin şeysi..

Yani, fasa fiso..

Acaba öyle mi?

Dün Hasan Cemal köşesinde yazdı..

Kendisinin rol aldığı 1971'deki 9 Mart'çı cuntayı anlattı..

Kimler yoktu ki cuntada…

Cemal Madanoğlu, Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Uğur Mumcu, vs.

Devrimci gençler sağda solda bomba patlatıp darbeye zemin hazırlıyorlardı..

“Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım” kitabında genişçe yer vermişti zaten..

Ben de bu konuyu yazacaktım..

9 Martçı cuntanın Mahkemede beraat ettiğini hatırlatacaktım..

Cunta munta yok muydu peki?

O da mı fasa fisoydu?

Oysa sonraki yıllarda, yargının suçsuz bulduğu kişiler kirli çamaşırları ortaya dökmüşlerdi..

Artık 9 Mart'ın icüğünü cücüğünü biliyoruz.

* * *

Hadi onu geçtik..

1970'lerde Bülent Ecevit, “Kontrgerilla” deyip durdu..

Baykal, Ecevit'in en yakınındaydı, iyi bilir..

Başta Süleyman Demirel olmak üzere sağcı siyasetçiler “Ne Kontrgerillası canım!” deyip durdular..

Ecevit'in vehmiydi..

CHP'lilere göre İzmir'de Ecevit'e suikast girişiminin arkasında da bu örgüt vardı..

İşbaşına geldiğinde elini taşın altına koyamadı Ecevit..

Sağcı siyasetçiler “Hadi bakim, iktidardasın, çöz” diye bağırdılar..

Ecevit'i mayına bastırmak istiyorlardı..

Aradan yıllar geçti..

Kontrgerilla'nın NATO üyesi ülkelerde kurulduğu ortaya çıktı..

Yani, varmış.

İtalya'da olan bitenleri biliyoruz..

Cesur bir savcı çıktı da kirli ilişkiler çözüldü..

Ecevit ve arkadaşları eski iddiaları bir kez daha gündeme getirdiler..

Tarih haklı olduklarını göstermişti..

Göstermiş de ne olmuştu?

Hiç.

* * *

Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir hükümet ciddi olarak elini taşın altına soktu..

Ortada fol yok yumurta yokken mi ortaya atılmıştı Ergenekon?

Ergenekon'u ortaya atan Solcu yazarlar değil miydi yıllar önce..

O Ergenekon ayrı, bu ayrı diyenler de oldu..

Herneyse..

Ortada cinayetler, suikastler, bombalar var..

Şunlar var, bunlar var..

Yargı üzerine düşen görevi yapacak..

Baykal'ın demokrasiye kastetmeyi amaçlayan teşekküllerin ortaya çıkarılması için Hükümet'e tazyik yapması gerekmez miydi?

Tam tersine Baykal, soruşturmaya gölge düşürecek açıklamalar yapıyor..

Olan-biten bize nasıl gösterilmek isteniyorsa, öyle görmemizi istiyor..

önüne arkasına bakmaya gerek yok yani..

Masal dünyasında mı yaşıyoruz ne..

Sanki kürsüde Baykal değil de 1970'lerin Demirel'i konuşuyordu..

Gözlerimi bile kırpıştırdım.

* * *

Adım gibi eminim..

Yirmi yıl sonra anılar, hatıralar okuyacağız..

Kirli çamaşırlar ortaya serilecek..

Yok denen pek çok şeyin var olduğunu öğreneceğiz..

O günkü hükümetler başka çetelerle mücadele ediyor olacak..

Bu böyle devam edecek..

çocuklarımızın daha güvenli bir Türkiye'de yaşamalarını istiyorsak..

Kirli ilişkilerin ülkemizin geleceğini ipotek altına altına almasını istemiyorsak..

Herkes düşünmeli..

Elini taşın altına sokmalı..

Tarih hiçbir şeyi karanlıkta bırakmaz.


Emine Abla bizi çook güldürecek…

Türkiye'nin en önemli İslami kadın dergilerinden birini çıkardı. Kitaplarıyla gündem oldu, roman da yazdı, hapis de yattı.. Dobra dobraydı. Hala da öyle ya.. Emine Şenlikoğlu'ndan bahsediyorum. İnsan yaşamı boyunca hep aynı kalmaz, sürekli bir devrim içinde evrilir. Siz asıl “ben hiç değişmedim” diyenlerden korkun. Aslında böyle diyenler de değiştiklerinin farkındadırlar, ama itiraf edemezler. Şenlikoğlu bir zamanlar kimsenin konuşmaya cesaret etmediği konulara giriyor aynı dobralıkla. Yıllar Şenlikoğlu'nun sert çizgilerden oluşan fotoğrafını hayli değiştirmiş. Neşe, keyif, mizah arayan bir dindar kadın portresiyle çıktı karşımıza. Sit-com yazıyormuş Ablamız, “çok komik, neşeli bir senaryo hazırlıyorum. İçinde İslami öğeler de olacak” diyor Hürriyet'ten Sema Denker'e. Yazdığı sit-comda Komedi Dükkanı'ndaki Tolga çevik'i oynatmayı çok istiyormuş. Sinemaya da merak sarmış, Sinan çetin'den yönetmenlik dersleri alıyormuş, iyi mi!

Emine Abla sana güveniyor, bekliyoruz, yaz bir an önce sit-com'unu.

Şevki Yılmaz da stand-up yazarı olarak karşımıza çıkarsa şaşırır mısınız, şaşırmaz mısınız? Siz bakmayın sert ağbi gibi durduğuna. O sertliğin altında mizah yeteneği zengin, yumuşacık bir insan yatıyor. Bakın İlhan Selçuk gibi bir adam bile gözaltında gülecek birşeyler bulmuş. At kuyruklu saçlı, genç, nazik polisleri görünce “Yanlış yerde miyim” şaşkınlığı yaşamış, “Nerde o Sansaryan Han'daki Parmaksız Hamdi'ler, nerde o Ziverbey Köşkü'ndeki kemikkıran gardiyanlar” diyecek olmuş. Arkadaşları “İlhan Ağbi sen içerdeyken tirajımız iki kat arttı” dediklerinde, “O zaman geldiğim yere geri döneyim” diye espriyi patlatmış. İnsan bu, su misali işte. Hayatı biribirimize zehir etmeye ne gerek var.. Biraz mizah hepimize yarar. Gün gelir Hıncal Uluç'un o bıktırıcı kahkahasını bile mumla ararsınız, söylemedi demeyin..


Boşnak kardeşlerimizi üzmeyin..

“ölüm çiçekleri” dizisi Boşnak kardeşlerimizin tepkisine neden olmuş. Dizi Bosna savaşını anlatıyor, ancak Boşnaklardan tek kelime söz etmiyormuş. Konsept danışmanları Sırp ve Hırvat faşistlere karşı ölüm-kalım mücadelesi veren Boşnakların milliyetini değiştirip Türk etmişler. üstüne üstlük seçilen karakterler Boşnaklara hiç benzemiyormuş. Sırplar ve Hırvatlar Boşnaklara “Türkten dönme” anlamında “Turcin” derlermiş.. Hem hakaret etmek hem de Boşnak kimliğini yok saydıkları için.

Avrupa'lılar ırkı ve milliyeti ne olursa olsun müslümanlara “Türk” derlerdi.. Boşnak kardeşlerimiz biraz fazla alınganlık mı gösteriyorlar acaba? Mesela bir Sırp, bir Hırvat bana “Boşnak” dese alınmam, göğsümü gere gere “Boşnakım” derim. Sanırım konsept danışmanları “Türk” kelimesini Sırp-Hırvat Hıristiyan bakış açısını göstermek için tarihsel kültürden gelen anlamıyla kullanmış olmalılar. Telafi edileceğinden eminim. Madem dizi Bosna'yı anlatıyor, Boşnaksız olur mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi