Yargıcın silahı, teröristin kalemi

Yargıcın silahı, teröristin kalemi

Dün Şemdinli'de şehit olan 11 askerin hesabını neden Yargı'dan sormuyoruz? Terörist silahını kalem gibi kullanıp bize kanlı mesajlar yazıyor. Yargıç ise kalemini silah gibi kullanıyor, adaleti alt-üst ediyor.

Her ikisi de içinde güvenle yaşamayı umduğumuz şu güzel ülkemizi korkuya, endişeye ve güvensizliğe mahkûm etmiyor mu?

Ergenekon soruşturmaları güç ve kudret sahiplerini hedef aldı. Hepimiz "Savcılarımız ve yargıçlarımız nereye kadar gitmeye cesaret edecekler?" diye sorduk. Cesaretle sonuna kadar gittiler. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin, Ergenekon yargıçlarına verdiği tazminat cezalarından sonra, aynı cesareti bekleme hakkımız var mı? Yargıtay içindeki hukuk yargıçları, görülmekte olan bir ceza davasının sonucunu etkileyecek bir karar veriyor. Yargı, yargı üzerinde baskı kuruyor. Ne anlamalıyız? "Bu kadar güç ve kudret sahiplerine kimse dokunamaz." Dokunursa? Eli yanar.

Koskoca bir orduyu, bir terör davasının bir numaralı sanığı komuta ediyor. Ve Türkiye bu ordusu ile terörü durdurmaya çalışıyor. Kimi inandırabilirsiniz? O orduda görev yapan subay kadrosunu mu? Terörden bizar olan kamuoyunu mu? Terörist, halka dönüp, "biz komutanınızla aynı dili konuşuyoruz" propagandası yaptığı zaman ne cevap vereceksiniz?

Hepimizin gözü önünde bir tiyatro oynandı. Yine güç ve kudret sahiplerinin sanık olarak yer aldığı Erzincan davası görevli mahkemenin elinden alındı, Yargıtay'a getirildi. Gerekçe, Başsavcı'nın ancak Yargıtay'da yargılanabileceği idi. Bu gerekçenin peşine diğer sanıklar eklendi, dosya birleştirildi ve Yargıtay ordu komutanının tutuklanma riskini ortadan kaldırdı.

Şimdi, bütün yargıçlar bağlı oldukları tek otorite olan vicdanlarının üzerine ellerini koysunlar ve şu soruya cevap versinler: Bu tablo canımızı en çok yakan sorunu, yani terör belasını ne hale getirir?

Bir ülkenin en etkili gücü, en kapsayıcı gücü, en caydırıcı gücü hukuktur. Bunu kavrayamayan bir devlet görevlisinin eşkıyâdan farkı kalmaz. Çünkü hukukun emrinde olmayan bir kamu gücü, kendisine bu yetkiyi veren devleti çürütüp yok eder. Terörle mücadele mi? Eğer katillere, teröristlere karşı bile bağlı olduğunuz bir hukuk yoksa terör eninde sonunda amacına ulaşır. Çünkü terörün etkilemeye çalıştığı halk devleti, elinde silahla kan kusan terör örgütüyle aynı gördüğü zaman, terör amacına ulaşmış olur.

Terör, ülkenin bir parçasını kopartmak için çaba harcarken, devlet teröristi güvenlik güçleri ile durduracak, halkı ise ancak hukukla yanında tutacaktır. Yargıya inancın bittiği tabloya bakarak söyleyin: Türkiye'nin bütünlüğünü bu hukukla mı sağlayacağız? Bir terör davası sanığı, terörle mücadele eden bir ordunun başında görev yaparken kime hangi hukukun güvencesini vereceğiz?

PKK askerlerimize saldırıyor. Bizi canevimizden vuruyor. Ateş sadece düştüğü yeri değil hepimizin ciğerini yakıyor. Bizi öfkeye, daha ötesi çaresizliğe ve umutsuzluğa sürüklüyor. Güveneceğimiz, sırtımızı emniyet içinde dayayacağımız bir duvara ihtiyacımız var. 26 yıldır bu belayı yaşıyoruz. Bu ülkenin birliğini bütünlüğünü, dirliğini düzenini sağlayan asıl gücün vatandaşların bu devletin hukukuna güvenle bağlanmaları olduğunu hâlâ anlayamadık mı? Bu güveni bize kim verecek? Hassas terazisi ile haklıyı haksızdan ayıran, şaşmaz biçimde adalet dağıtan bir yargı düzeni dışında neye güveneceğiz? Bu devletin dağıttığı hukuktan başka çare olmadığını gören Kürt vatandaşların terör örgütünü yalnızlığa mahkûm etmesi dışında, terörün insan kaynağını kurutma imkânı var mı?

Darbe yapmayı amaçlayan, darbe şartlarını oluşturmak için terör eylemleri planladığı iddia edilen asker kişiler ve sivil ortakları, yani güç ve kudret sahipleri hakkında yargılama sürüyor. Ancak ve ancak bu lekeden bütünüyle temizlenmiş bir devlet terörle mücadelede başarılı olabilir. Tersine şaibeli ve tartışmalı kararlarla vatandaş hukuka olan güvenini yitirirse, hep birlikte terörün ocağına odun taşımış oluruz.

Yargı dünyası, bugün kaldırılacak cenazelere bir de bu gözle bakmalı. [email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi