Apoletli omuzda ağladığın sürece bu sorun bitmez!

Apoletli omuzda ağladığın sürece bu sorun bitmez!

Bazı okurlarımız PKK saldırısı ve şehitler hakkında niye yazmadığımı merak etmiş. Sebebi basit: 1984'ten bu yana benzeri şeyleri söylüyoruz.
Ben devletin (yani bürokrasinin ve onun merkezindeki askeriyenin) bu meseleyi çözmek istediğine epeydir inanmıyorum.
Eğer gerçekten öyle bir niyet olsaydı, geçen süre içinde net olarak ortaya çıkardı.
Geçmişi gözünüzün önüne getirin: Kürt ve PKK meselelerini "çözmek" için uğraşan bir Genelkurmay Başkanı geliyor mu aklınıza?
GK başkanları daima nasıl da "kararlılıkla" mücadele ettiklerini (yani savaştıklarını) açıkladılar.
Ve sürekli yenildiler!
(Çünkü "Bitireceğiz" dediler, bitiremediler.)
Bir de "Biz elimizden geleni yaptık, artık sıra ekonomik ve sosyal tedbirler alması gereken siyasetçilerde" dediler.
Dediler de kenara çekildiler mi? Hayır! Siyasetçilerin çabalarına taş koyup durdular.
Yine hatırlayın: Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit gibi siyasetçiler iyi niyetli biçimde bu soruna eğildiler ama elleri yanınca geri çekildiler.
Demokratik bazı ilerlemeler sağlamaya çalışan siyasetçilerin, "Elimizi soğutmayın" diye tehdit edildiğini biliyoruz.
"Bask Modeli" filan dediğinde, askeriyenin uzantısı olan medya, nasıl da var gücüyle Tansu Çiller'e yüklenmişti.
Bence Ankara'nın şahinleri bu sorunu, vesayet sistemini devam ettirmek için kullanıyor.

* * *

Mekanizma yaklaşık olarak şöyle işliyor: Hükümetler (bugünkü tabirle) "Açılım" yapmaya çalışıyor... Bunun üzerine askeriye, askerci medya ve nasyonalist partiler (CHP ve MHP) adeta ayaklanıyor...
Bir yandan medya ve partiler bağırırken, öte yandan PKK saldırıyor... Şehitler büyük törenlerle toprağa veriliyor... Askeriye operasyonlara başlıyor... Böylece başa dönülüyor... İş bir kez daha orduya terk ediliyor... Dümene geçen askeriye, siyasi alanda vesayetini sürdürüyor...
Peki, siyasetçi "Açılımda" niye direnemiyor? Çünkü bu patırtıda şehitlerin sorumluluğu Hükümete yükleniyor... Bunun üzerine vatandaş desteğini çekmeye başlıyor... Oy kaybettiğini gören iktidar partisi ister istemez milliyetçileşiyor...

* * *

Askeriye ile siyasetçinin arası böyle. Peki, çocuğunu şehit veren vatandaş ne durumda?
Şehitlerin çoğu fakir veya dar gelirli ailelere mensup gençlerden oluşuyor. Bu ailelerin bir başka özelliği, çevrelerinde "general, vali, siyasetçi" gibi etkili şahıslar bulunmadığı için torpil yaptıramamaları... (Yani ayıları-dayıları yok.)
Muhafazakâr, milliyetçi, dindar Türk ailesi, çocuğunu Silahlı Kuvvetler'e teslim ediyor ama şehidi geldiğinde Hükümeti suçluyor.
Türk ailesi bu ilişkideki tuhaflığı sorgulamadığı, siyasetçiye hakaretler yağdırıp "militanı, çoban sandım" diyen komutana sarılarak ağladığı sürece sorun devam edecektir.

* * *

Biraz da PKK'dan söz edelim.
Bu örgütü, diğerlerini kontrol etmek üzere 1970'lerde devletin (MİT, vs.) kurdurduğu söylenir.
Fark etmez: Neticede PKK, soydaşlarını da ezerek, Kürt siyasetindeki tek örgüt olmayı başardı.
Bölge halkının yaklaşık üçte birini kontrol eden PKK'nın bugün iki amacı var: 1) Tasfiye edilmemek, muhatap alınmak. 2) Abdullah Öcalan'ın resmen siyaset yapmasını sağlamak.
Yani PKK'nın "Kürt sorunu" diye temel bir derdi artık yok. Uluslararası kullanıma açık bir örgüt olarak varlığını sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi