Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

'Dün dündür' mü diyecekler?

'Dün dündür' mü diyecekler?

Kılıçdaroğlu'nun Radikal gazetesince manşete çıkarılan 'Kızlar üniversiteye türbanla girecek!' şeklindeki sözlerinin ömrü, beklendiği gibi, kısa oldu.

Kendisiyle yapılan bir röportajda sarf ettiği sözlere istinaden manşet yapılan bu sözlerle alakalı olarak, İhtimal, partisi içerisinden gelen uyarılar sebebiyle, gazetenin yayınlandığı günün akşamı tavzih ihtiyacı duydu muhterem...

Böylelikle, başörtüsü meselesini çözeceğiz sözünün, başörtüleri çözdürmeye çalışacağız manasına kullanılmış olmasa da, öyle anlaşılmaya terk edildiğine şahit olduk.

Kadınların yüzde 70'inin başörtüsü kullandığı bir ülkede, bu tavır, biz zaten yüzde 30'a talibiz manasına geliyordur herhalde...

Kılıçdaroğlu'nun, inanılmayacak kadar güzel olup, toplumda da kısa süreli bir sevince yol açan sözlerinin, aslında bizim anladığımız gibi olmadığını belirten açıklamaları, çark etmek'ten daha vahim hatalar içeriyordu aslında. Başörtülü kızlarımızın üniversiteye girişi meselesini halletme konusunda söz vermediğini vurgulama ihtiyacı hisseden Kılıçdaroğlu, bunun neden mümkün olmayacağını beyan sadedinde bilinen bayat gerekçelere atıflar yaptı yine...

Bildiğiniz, Danıştay'ın, Anayasa Mahkemesi'nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yerleşmiş kararları... şeklindeki malum terane...

Teorik olarak iktidara niyetlenen bir ana muhalefet partisinin genel başkanı tarafından asla söylenmemesi gereken türden sözlerdi bunlar bizce. Çünkü, halkın büyük bir kesiminin oylarına talip olarak, TBMM'de mümkün olduğu kadar çok sandalye kazanmayı ve böylelikle Millet adına egemenliği kullanmayı düşünen bir parti liderinin, TBMM'nin yetkilerinin aslında başka organlar tarafından kullanılması gerektiği yönünde sözler sarf etmesi, akıl alabilecek iş değil...

Kılıçdaroğlu'nun, gazete manşetine çıkan 'Kızlar üniversiteye türbanla girecek!' şeklindeki sözünden çark etmek için yaptığı açıklamada yer alan "Bilindiği gibi Anayasa mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarıyla gerçek ve tüzel kişileri de bağlar." yorumu, Radikal'deki röportajda yer alan açık sözlerini reddetmeye çalışmasının, belki de en vahim yanı.

Çünkü, örnek olayımızda olduğu şekliyle, Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa'ya ve kanunlara aykırı bir şekilde, tamamen ideolojik olarak aldığı bir karara gerekçe olarak yazılmış satırlara sığınılarak yapılan bu yorum, Türkiye'nin halen yaşamakta olduğu akıl tutulması halinin devam etmesini savunmaktan başka bir şey değildir.

Yasama tarafından çıkarılan kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetlemekle görevli bir kurum olan AYM'ye; sırf orada bulunan hakimlerin ezici çoğunluğu kendileri gibi düşünüyor diye yasamanın ve yürütmenin üzerinde bir rol biçmeye kalkışmayı akıl ve mantıkla açıklamak imkansız.

Anayasa'da yer alan Anayasa Mahkemesi ile ilgili hükümleri ve mahkemenin bilhassa son zamanlarda bu hükümleri nasıl takmamaya başladığını tekrarlamanın gereği yok.

Ancak, toplumun önüne çıkarak büyük büyük laflar edenlerin, şimdi savundukları hususları yarın reddetmek durumunda kalacaklarını da hesap etmeleri ve dolayısıyla, hakkaniyete uygun davranmaları gerektiğini düşünüyoruz.

Bugün, hakimlerin çoğu bizden diye AYM'yi yasama ve yürütmenün üstünde, aslında olmadığı ve zaten olmaması gereken bir yere yerleştirmeye çalışanlar; yarın mahkeme heyeti kendileri gibi düşünmeyenlerden oluştuğunda da, bugünkü söylediklerini savunabilecekler mi acaba?.. Eğer savunamayacaklarsa, ki savunamayacaklar; o zaman şimdi artık tarih olmaya yüz tutmuş eski bir siyasetçi gibi 'dün dündür, bugün bugündür' sözünden mi medet umacaklar yoksa?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi