Che Guevara ve darbeciler

Che Guevara ve darbeciler

Onun bir ermiş kişi, örnek bir insan veya bir destan kahramanı olduğuna inananlar var.

Sadece siyahın ve beyazın kullanıldığı, ara tonların olmadığı bir resmi, Atatürk posterleri kadar meşhur. Bu resim, küçük bir kalıp yardımıyla, sol sloganlarla birlikte ülkemizin sokaklarına, duvarlara çizilirdi. Kafasında bir bere, berenin ortasında bir yıldız, kirli sakallı, aşağıya doğru inen ince bıyıkları, uzun dalgalı saçları, sert ama müstehzi görünen yüz ifadesi ile bir Hoolywood yıldızına benzerdi. 70'li yılların sosyalist devrimcileri, Marksist-Leninist bir teorinin değil, bu resme indirgedikleri hayallerin peşindeydi...

Aslında bir masal kahramanı değil, epeyce kan dökmüş profesyonel bir devrimciydi. Dünyada en uzun süre iktidarda kalan liderlerden biri olan Fidel Castro ile birlikte 1959'da Küba'da iktidarı ele geçiren dar gerilla ekibinin önde gelen bir üyesiydi. Devrim yapmayı sevmiş, Küba'da kendisine verilen sanayi bakanlığından sıkılmış ve tekrar yola düşmüştü. Latin Amerika'da, Afrika'da, sonra tekrar kendi kıtasında karışık bağlantılarla devrim peşinde koştu. Sonunda su testisi su yolunda kırıldı: 1967'de Bolivya'da hükümet güçleri tarafından ele geçirildi ve öldürüldü. Talebelik yıllarımda, nezarethane gibi istisnaî durumlarda Che hayranı devrimcilerle muhabbet fırsatı bulmuşluğum oldu. Huşu içinde anlattıkları Che'yi, Gazavât kitaplarındaki kahramanlarla karıştırdıklarını düşünürdüm. Gerçi belki biraz kirliydi. Hacettepeli bir Kurtuluşçu'nun "Biliyor musun, astım hastalığını iradesiyle yenmişti." diye heyecanla anlatırken, olağanüstü kişiliğine ve devrimci fedakârlığına dair verdiği bir örnek hiç hoşuma gitmemişti...

Che Guevara gerçekte, devrimci şiddetin teorisyeni ve kendi hayat pratiği ile somut bir modelidir. "Gerilla Savaşı" isimli kitabında "Sosyalist Devrim"in, silahlı-dar bir öncü grubun eylemleri ile başarılacağını savunur. Silahlı, küçük bir gerilla grubunun uyguladığı şiddetin öncülüğünde (foco), halk ayaklanması gerçekleştirilecek, iktidar devrilecektir. Bu model, Türkiye'de 1960'ların sonlarında başlayan ve 1970'ler boyunca devam eden siyasal şiddetin ilham kaynağıdır. Birçok sol terör grubu bu yüzden "fokocu" olarak anılmıştır. Che efsanesi aynı zamanda hem silahın ve şiddetin tek çözüm olduğu fikrinin ve bu şiddeti içselleştiren "gerilla romantizmi"nin temelidir. Aslında, Che Guevara'nın bir "gerilla önderi" olarak kısa zamanda yayılan şöhretinin arkasında acımasızlığı yatar. Yakaladığı kişileri anında, bizzat kendisinin infaz ettiği ve bu yolla çok sayıda cinayet işlediği onu göklere çıkartan kaynaklarda da yer alır. Türkiye'den bakalım: 1970'li yıllarda cinayet işleyenlerin örnek aldıkları kişi Che'dir. öldürülen binlerce kişinin üzerinde Che'nin hayaleti dolaşmaktadır. Efsaneler bir tarafa Che Guevara, bizim canımızı çok fena yakmıştır.

Son anayasa değişikliklerini protesto edenlerin Atatürk ve Che'nin fotoğraflarını yan yana taşımaları, aslında bu cinayet işleyen "öncü sosyalizm"in yeni bir sentezidir, uyanık olmak gerekir. Geçtiğimiz akşam, "32. Gün"de, ümit Zileli'nin, Emre Aköz'e saldırırken Che ile İlhan Selçuk arasında kurduğu benzerliğin korkutucu olması gibi. Che'nin öldürüldükten sonra çekilmiş meşhur bir resmi var. Zileli, belden üstü çıplak, bir masaya yatırılmış Che ile İlhan Selçuk, çevresinde ikisi silahlı duran üç askerle de Emre Aköz arasında benzerlik kuruyor. Sonra o basmakalıp hükmü tekrarlıyor: "Che'yi herkes hatırlıyor, o askerleri ise kimse hatırlamıyor."

İşte cinayeti mantık gibi çoğaltan "gerilla romantizmi" denilen şey bundan ibaret: çok hatırlanmak. çok cinayet işlersen çok hatırlanırsın. Bu arada Che ile İlhan Selçuk arasında kurduğu benzerlik, Emre Aköz'ün bir tipleme olarak çizdiği darbeci portresine ne kadar da uyuyor.

Şöhret olmak ve hatırlanmak için cinayet işlemeye hazır daha kaç darbeci var?

Che Guevara bir cani idi. Bugün işlediği cinayetlerin sebebi, yani sosyalizm dünyanın hiçbir yerinde kalmadı. Darbecilerin hatırlanmak için sarıldıkları gerekçeleri ne?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi