Gülten Hanım, Gülten Hanım!..

Gülten Hanım, Gülten Hanım!..

Şu sıralarda bazıları sanki aklını tatile çıkarmış... Herkesin bildiği beşeri bir zaaftır: Bazen öfke ve duygusallık akıl ve mantığı geri plana iter. Ne var ki, sorumluluk taşıyan insanların her hal-u kârda sağduyulu olmak mecburiyeti vardır.
BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, Hatay-Dörtyol’daki olaylarla ilgili olarak hükümeti suçlayıp şöyle bir kıtır atıyor: “Devlet yoksa biz varız, biz oraya gider sükuneti sağlarız...” Sayın Kışanak, “olaylara seyirci kaldığı” şeklinde peşin bir yargı ile hükümete yükleniyor. Hatta daha da ileri giderek, “24 saattir olaylar durmadığına göre, Hükümet bu provokasyonun neresinde?..” gibisinden bir de komplo teorisi atıyor ortaya...
Düşünün bir hükümet, anarşi, kargaşa ve terörü önlemek şöyle dursun, nizam ve intizamını korumakla yükümlü olduğu ülkesinde, provokasyon yaparak kitlesel olaylar çıkaracak ha?.. Böyle bir zekâya bravo doğrusu!
Bu kadar sivri düşünceleri üretebilen, hem devleti hem hükümeti tefe koyan Gülten Kışanak, bir kez şaşırıp da terör örgütüne yönelik bir kelam etmiyor!.. Mesela demiyor ki, ‘Ey vicdansızlar, neden durup dururken Dörtyol’da vatandaşın can ve mal emniyetini korumak için görev yapan dört polis memurunu kalleşçe ve hunharca katlettiniz?’ Bunu asla demiyor. Bu vahşetin doğurduğu infiali hiç mi hiç görmüyor. Bu yönde tansiyonu düşürecek tek bir laf ağzından çıkmıyor.
Terör örgütüne ses çıkarmayınca, dahası her fırsatta terör örgütünün elebaşını muhatap olarak öne sürmeye kalkışınca; ne siyasetçi olarak bir inisiyatif ortaya koyabiliyorlar, ne de barış ve kardeşlik yönündeki çağrılarında bir samimiyet ve güven telkin edebiliyorlar...
Şurası açık: Yaşanan bu felaketlerden sadece Kürtler değil, toplumun bütünü elem duyuyor. Ama Kışanak sanki yalnızca Kürtler acı çekiyormuş gibi bir tablo çizmeye çalışıyor.
Dörtyol’da Kürt kökenli vatandaşların iş yerlerinin yakılması, BDP ilçe teşkilatının tahrip edilmesi vs., elbette hiç kimsenin tasvip edebileceği bir durum değildir. İkinci olarak, hiç kimse kendisini devlet güçlerinin yerine koyup, bizzat ihkak-ı hakta bulunma salahiyetine de sahip değildir. Bu noktada suç işleyenler, kanunsuzluk yapanlar her kim olursa olsun, yargı önünde mutlaka hesap vermelidirler.
Şu hususun da altını çizelim: İnegöl’deki olayların tırmanmasında amigoların rolü olabilir. Fakat onlar ancak maşa olabilir. Maşayı tutan eli yakalamak gerekiyor. Sayın Beşir Atalay herhalde meselenin üzerine gidecektir. Gitmelidir.
BDP eşbaşkanları ve sözcüleri de, ateşe benzin dökmekten vazgeçmelidir. Ama görüyoruz ki, böyle bir niyetleri yok. Eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak, ille de Dörtyol’a gideceğiz diye tutturmuşlar. Hangi sebep ve saikle böyle hareket ediyorlar bilemeyiz ama, şu sırada oraya gitmelerinin gerilimi tırmandırmaktan başka bir faydası olmayacaktır. Sahi, BDP Eşbaşkanları neyin peşinde? Esas soru şu: BDP, ne zaman bölücü örgütün gölgesinden kurtulacak? Böyle bir niyetleri var mı?



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi