Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

ABD, Osmanlı’ya benziyorsa...

ABD, Osmanlı’ya benziyorsa...

ABD'nin Osmanlı'ya benzeyen birçok yönünün olduğu, ciddi araştırma mahsulü makale ve kitapların; ama daha çok özel sohbetlerin konusudur.

Kimine göre, ABD'nin şu anda dünyanın en önemli devletlerinden birisi olmasının ardında, Osmanlı'yı taklit ediyor olması yatmaktadır, mesela...

Bunlar tartışılabilir şeylerdir şüphesiz.

Dünya Bülteni internet sitesinde: 'Bir imparatorluk nasıl kaybedilir?/ ABD ve Osmanlı benzerliği' başlığını taşıyan makale dikkatimi çekti.

Eamonn İngleton isimli yazarın 'The American Conservative'de yayınlanan makalesini Ertuğrul Aydın dilimize çevirmiş.

İngleton, ABD-Osmanlı benzerliğini ABD'nin başarıları ve bulunduğu konum üzerine oturtmaktan çok, Osmanlı'nın yıkılışı öncesi yaşadığı halleri bugünlerde ABD'nin yaşıyor olduğu tezi üzerine kurmuş.

Makalenin sonunda belki de birçok insanın beklediği haber (müjde mi demeliydim?) veriliyor: Osmanlı İmparatorluğu'nun, ABD'nin bugünkü ticari açığına çöküşünden sadece 10 yıl önce yakalanmış olduğunu vurguluyor İngleton. Başka bir anlatımla; ABD'nin önümüzdeki 10 yıl öçerisinde çökebileceğini belirtiyor... Önemine binaen sonundan başlamış olsak da, makelenin girişi daha ilgi çekici.

Eamonn İngleton, bazı sorular sorarak başlamış makalesine: "Serbest uluslararası ticaret doğrultusunda seküler trendin öncülüğünü yapan Büyük Güç hangisiydi? / Savaş masraflarını karşılamak için ilk kez dış borca müraacat eden Büyük Güç hangisiydi? / Ülke sanayisi ve altyapısına büyük ölçekli dış yatırım yapılmasına ilk kez izin veren Büyük Güç hangisiydi?"

Sorulara cevaplarını ABD ya da İngiltere şeklinde verenlerin 'sınavdan çaktıklarını' belirten yazar, her üç soruda da cevabın Osmanlı Devleti olduğunu söylüyor.

İngleton, 'ABD'nin şu anki gidişatının Osmanlı filminin hızlandırılmış versiyonu olduğu' kanaatinde.

Osmanlı'nın ithalat tarifelerinin düşük oluşu ve özellikle 19. yüzyılın ortalarında, yükselen borçlara aldırmadıklarına vurgu yapan İngleton, ABD'nin de son otuz yıldır böyle davrandığının altını çiziyor.

Osmanlı Devleti'nin 1840'larda bazı Avrupalı devletlerle imzaladığı tek yönlü ticaret anlaşmalarında ithal mallara normal gümrük tarifeleri dışında vergi koymaktan vazgeçip, satacağı mallara benzeri muamele talep etmeyişini: "Uluslararası ticaret bir ulusun ekonomik performansının belirleyicisi olarak öne çıkarken, Osmanlılar kendi ellerini bağlamanın bir yolunu bulmuşlardı" şeklinde yorumluyor yazar...

İngiltere başta olmak üzere diğer gelişmiş devletler korumacı yöntemlere başvururken; sanayileşen ve üretimi artan Avrupa'dan, gelişen nakliye sektörü sayesinde, akın akın gelen mallar ortalığı kaplar. Yerli sanayi geriler ve oluşan ticaret açığı sebebiyle, Osmanlı, Londra'dan kredi talebinde bulunur.

İlk krediyi diğerleri takip eder ve bu bir hayat tarzı haline gelir. Sloganı da 'üzülme, mutlu ol!'dur.

Ticaretteki yanlış adımlar ve bu arada savaşlar sebebiyle iyice artan askeri harcamalar, akibeti çabuklaştırır...

O zamanın İstanbul'u ile bugünün Washington'ı arasındaki en korkunç benzerliğin, ihracatçılara yapılan muamele olduğunu söylüyor, İngleton ve Osmanlı'nın yapısı, bu yapıda meydana gelen değişiklikler ve bunların çöküşü hızlandırması sürecinin, daha da hızlı bir şekilde ABD'de yaşanmakta olduğunu anlatarak, ilgilileri uyarıyor...

Bu onların meselesi...

ABD'nin bugünkü halinin Osmanlı'nın son zamanlarına benziyor olması, dediğimiz gibi ABD'nin meselesi. Ama çizilen tabloda, bizleri de ilgilendiren hususlar var...

Bizim bugün içinde bulunduğumuz durum Osmanlı'nın son zamanlarına ne kadar benziyor acaba?..

Üzerinde düşünmeye değer...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi