Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

“Hayır”ların anlamı ne?..

“Hayır”ların anlamı ne?..

Konuyla doğrudan alakalı olmayan nutuklar ve çoğu zaman iki, bazen üç lider arasında gerçekleşen, yine konuyla alakasız polemikler eşliğinde yaşadığımız referandum kampanyası, nihayet sona erdi.

Evet referandum geride kaldı ve anayasada yapılan değişiklikler, insanımızın büyük bir bölümünün katıldığı oylama sonucu, yüzde 58 oranıyla kabul edildi.

Bu işin güzel tarafı... Ancak problem şurada: Referandumda 'Hayır' demeyi tercih eden yüzde 42, tam olarak neye hayır dediğinin farkında mıydı acaba?..

Bu önemli bir mesele. Çünkü bugün yüzde 42'lik bir kesimi, aslında bal gibi evet demeleri gereken bir hususta hayır demeye ikna edebilenlerin, yarın bir başka referandumda, biraz daha organize bir çalışma ile neler yapabileceklerini düşünmek, ürkütücü.

Meseleye siyasi bir karşıtlık havası vererek, insanları kendi menfaatine olana değil de bunun tam zıddı olana ikna edebilmek ve bunun için oy vermelerini sağlayabilmek, küçümsenebilecek bir şey değil.

Anayasa değişikliklerine hayır demeyi tercih edenlerin, böyle davranmalarını gerektirecek ne gibi sebepleri vardı acaba?

Sözgelimi, Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısının 17'ye çıkarılacak olması, onları neden rahatsız ediyordu ki?..

Ya da Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun büyük fedakarlıklarla yürütmek zorunda kaldığı(!) faaliyetlerini, biraz daha genişlemiş bir kadroyla yürütecek olmasına sevinmeleri gerekmez miydi, aslında?

12 Eylül darbesini yapanları koruma derdinde olduklarını söylemek mümkün değil, yüzde 42'lik kesimin içinde bulunanların... Ya da YAŞ kararlarının hukuki denetime açılıyor olmasının canlarını sıktığını söyleyemeyiz...

Kişisel hak ve özgürlükler hususunda getirilen birtakım yeniliklere karşı olduklarını düşünebilmek de mümkün değil...

Öyleyse ne?.. Nasıl oldu da Milletimizin yüzde 42'si, egemenliği ile ilgili kısıtlamaların belli ölçüde kaldırılmak istenmesine hayır demeye ikna edilebildi?..

Hayır denilmesi için çalışanların ehemmiyetli bir kısmı, mevcut statükodan doğrudan ya da dolaylı olarak faydalanabilen kesimlerden kişilerdi.

Bunlar, azımsanmayacak sayıda insanımızı, doğrudan ya da dolaylı olarak kendi menfaatlerine olabilecek bir değişikliğe hayır demeye nasıl razı edebildiler?

İnsanların belli konularda başkalarına vekalet vermeleri normal. Ama vekil olanların asil olanları kaale almamaları incitici bir şey. Hele egemenlik gibi önemli bir konuda, vekaletlerimizin tayinlerinde zerre kadar katkımız olmayan birilerine verilmiş olması, kabul edilemez bir durum...

Anayasada yapılan ve referandum sonrası itibariyle artık anayasa maddesi olan değişiklikler, hep söylendiği gibi daha iyilerinin yapılması hatta belki tümüyle yeni bir anayasa yapılması için bir tür başlangıçtı...

Bundan sonrası, milleti yok sayan, onu önemsiz addeden ve çoğulculuk adı altında, güya çoğunluğun azınlığa hakimiyetini önlemeye çalışıyormuş gibi gösterip, çoğunluğu küçücük bir azınlığın keyfine göre hareket etmeye zorlayan sistemi, ciddi bir restorasyondan geçirmek olmalı herhalde.

Referandumda hayırcıların sağladığı yüzde 42 oy, karşı karşıya olunan durumun ciddiyetinden Milletimizin önemli bir kesiminin haberdar olmadığı manasına geliyor. O zaman yapılacak şey, bundan sonra benzer niyetlerle harekete geçildiğinde, atılması düşünülen adımların aslında tam olarak ne olduklarını insanımıza anlatacak yeni yollar bulmak olmalı..

İnsanımızın, siyasi taraftarlık yaptığı zannıyla, hepimizin faydasına olan şeylere hayır demesine meydan vermemek için, bu gerekli bir şey.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi