Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Yahudi Kissinger da "çok çocuğa karşı"ydı!

Yahudi Kissinger da "çok çocuğa karşı"ydı!

Daha önce de yazdım ama, bu konuya tekrar dönmeye mecbur kaldım... çünkü birileri, "ısrarla ve inatla" kendi görüşlerinin doğruluğunu savunuyor... Bunlardan birisi de, Süleyman Demirel... Bu ülkede "Başbakanlık" ve "Cumhurbaşkanlığı" yapmış Demirel'in neler söylediğini biliyorsunuz.
Pazar günkü Vakit'te yer alan haberi herhalde okumuş olmalısınız...
Haber, şöyleydi:
"Demirel, Rotaryenlerin toplantısına katıldı... Başbakan Erdoğan'ın 'en az 3 çocuk' talebini bir defa daha eleştiren Demirel, Rotaryenlerden büyük alkış aldı. Aile planlamasının önemine vurgu yapan Demirel, "Daha çok işsiz, daha çok yoksul, daha çok muhtaç bir toplum mu istiyorsunuz, o zaman çoğalın... Zengin, verimli bir toplum mu istiyorsunuz, o zaman bakabileceğiniz kadar çocuk yetiştirin" sözleri ile Rotaryenlerden alkış aldı."
Evet, haber özetle böyleydi.
Ne garip değil mi?..
"çoban Sülü" veya "Nurlu Süleyman" olarak anıldığı günlerde "Köprü" dergisine veya "Yeni Asya"ya konuşan, Baykal Hocaefendi"(!) gibi "ayet"lerden ve "hadis"lerden bahseden Demirel, artık "kökü dışarıda bir örgüt" olan "Rotaryenlerin toplantısı"nda boy gösteriyor!..
Belki de, sırf "iktidara muhalefet" olsun diye, "az çocuk" fikriyatını savunuyor!.. Buna karşılık, Başbakan Tayyip Erdoğan, "en az 3 çocuk yapın" çağrılarını her platformda sürdürüyor ve diyor ki;
- "Eğer Türkiye'yi seviyorsanız, bu milleti seviyorsanız, bu ülkenin nüfusunu diri tutarsınız, genç tutarsınız. Aksi taktirde batının şu anda ağladığı gibi, yarın biz de ağlamaya başlarız. Sene 2037, Türkiye ağlamaya başlar!.. Efendim imkansızlıklar, işte çok çocuk olursa tinerci olurlarmış!.. Bunu diyen siyasiler, cumhurbaşkanları var, bu ülkede. Onlara diyorum ki, siz niye tinerci olmadınız? Yoksa sizlerde mi yolsuzluklara bulaştınız."
DEMİREL'DEN İŞ TAKİPçİLİĞİ!
çok doğru... Demirel'in hangi yakını, hangi kardeşi veya hangi yeğeni "aç" kaldı, "işsiz" kaldı veya hangi akrabası "ele-güne muhtaç" oldu?..
"çok zor" durumda kaldıklarında hemen "amca"ları yetişti imdatlarına!..
Hele hatırlayın...
Demirel'in, Cumhurbaşkanlığı makamını da kullanarak, yeğeni adına iş takibi yaptığı ve tavsiye mektubu yazdığı belgelenmişti...
Koskoca Cumhurbaşkanı banka batıran ünlü yeğeni Murat Demirel'in Azerbaycan'da banka alabilmesi için Haydar Aliyev'e mektup yazmıştı. Bankayı batırdığı gün, "Benim ismimi taşıyanların hareketi beni ilzam etmez. Ayrıca, benim soyadımı taşıyan kişiler kendilerini savunacak güçtedirler" diyen Demirel, Aliyev'e, yeğenini öve öve bitiremiyor ve diyordu ki; "Banka sektöründe tecrübeli muteber bir işadamı."
Demirel, yeğenini ayrıca "saygıdeğer" olarak niteleyip, Azerbaycan Devlet Başkanı'ndan ilgi ve destek istiyordu. Demirel'in 12 Şubat 1999 tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'e yazdığı mektup, özetle şöyleydi:
Aziz kardeşim;
"Banka sektöründe tecrübeli, muteber bir işadamı olarak dürüstlüğünden şüphe duymadığım sayın Murat Demirel'den yakın ilgi ve desteğinizi esirgemeyeceğinizden eminim.
Bu vesileyle, Zat-ı Alileri'ne sağlık ve afiyet, kardeş Azerbaycan halkına esenlikler dilerim."
Bu belgeler, okuyan insanları "utançtan mosmor edecek" nitelikteydi.
Egebank'ı batıran Murat Demirel, Azerbaycan'da da banka sahibi olabilmek için torpil olarak çankaya'daki amcasını kullanıyordu.
Tayyip Bey de, bilmezmiş gibi soruyor:
"Siz niye tinerci olmadınız?!?"
Olur mu hiç?.. "Dolar koklayan" bir adam, hiç "tinerci" olur mu?..
KöKüMüZü KAZIMAK İSTEYENLER!
Her neyse... Burasını geçelim...
Tayyip Bey'in "çağrı"sının içinde bir de "uyarı" vardı ki, o da şuydu:
"Bunlar Türk Milleti'nin kökünü kazımak istiyor!.. Yaptıkları aynen budur!"
Tartışmalar esnasında, bu sözlerin "ayrıntı"larına pek girilmedi... Ancak, sayın Başbakan'ın sözleri arasındaki bu cümle, bana göre hayatî önemdedir!..
Cümleyi tekrar edelim:
"Bunlar, Türk milletinin kökünü kazımak istiyor!!! Yaptıkları aynen budur!"
Peki, "kimdir" onlar?..
Kimler "Türk milletinin kökünü kazımak" istiyor?..
Kimler, "genç nüfus" istemiyor?..
Sayın Başbakan'ın kimleri kastettiğini elbette bilmiyorum... Yalnız, "birilerinin kuyruğuna basmış" olmalı ki, sağdan-soldan "bağırtı"lar gelmeye devam ediyor.
İşin garibi, bunların çoğu "Atatürkçü geçinenler"!..
Evet, görünürde "Atatürkçü geçinenler" ama aslında "Atatürk'ten geçinenler"!..
"En az 3 çocuk" çağrısına karşı çıkıyorlar ama niye karşı çıktıklarını da bilmiyorlar!..
"İşsizlik, eğitimsizlik ve yoksulluk"tan dem vuruyorlar ama, "Atatürk çok çocuk yapma kampanyaları düzenlediğinde Türkiye'de işsizlik yok muydu?.. Yoksulluk yok muydu?.. Herkes eğitimli miydi?" soruları yöneltildiğinde apışıp kalıyorlar!..
AVRUPA VE İSRAİL'DE SON DURUM
Daha önce de, birçok defa ifade ettiğimiz gibi, "Avrupa ülkeleri"nde çok çocuk yapmak "özendirilmeye" çalışılmakta ve şu kolaylıklar sağlanmaktadır:
- Almanya: Hükümet, doğan çocuk başına aylık 100 Euro ödüyor. Kadınların çocuk sahibi olup, çalışabilmesi için yuvaların çoğu ücretsiz...
- İtalya: çocuk doğuran her kadına 1000 Euro, 2 ve daha fazla çocuk sahibi olan ailelere ise 5 yıl içerisinde 10 bin Euro "bonus" veriliyor.
- İspanya: çocuk sahibi olan aileler, yılda çocuk başına 1000 Euro daha az vergi ödüyor. Hükümet, "Bir kendiniz, bir eşiniz, bir de ülkenizin geleceği için 3 çocuk yapın" sloganıyla çiftlere çocuk başına yılda 3 bin dolar ödemeyi taahhüt ediyor.
- Fransa: çocuk sahibi kadınlar 4 ay "tam maaşlı bebek izni" alabiliyor. çocuklu ailelere ulaşım, kent ve eğitimde büyük fırsatlar sunuluyor. Hükümet ,"3 çocuk sahibi olun, otomobiliniz bedavaya gelsin" çağrısı yapıyor.
- İsveç: İsveç hükümeti, çocuk sahibi olan annelere 15 ay maaşlı izin imkânı tanıyor.
"Avrupa"yı vermişken, gelin, bir de İsrail'e bakalım... Beş yıl önce, şöyle haberler yer alıyordu gazetelerde:
- "Dünya Yahudilerinin nüfus oranlarını artırmak için İsrail hükümeti tarafından büyük bir kampanya başlatıldığı ve bu kampanyada ünlü Yahudilerin de rol alacağı belirtiliyor. İsrail, Yahudi nüfusunun artırılması işlevini bir devlet politikası olarak görüyor ve yıllardır da bunu titizlikle uyguluyor. Bir taraftan İsrail'e yeni Yahudi göçünün tesisi için çaba sarf edilirken, diğer taraftan da Yahudilerin doğurganlığının arttırılması yönünde inanılmaz bir çaba sarf ediyor."
Görüyorsunuz ya;
Elin oğlu; "Bir kendiniz, bir eşiniz, bir de ülkenizin geleceği için 3 çocuk yapın" diyerek, "3 çocuk sahibi olun, otomobiliniz bedavaya gelsin" diyerek; nüfusunu "artırmak", daha doğrusu "gençleştirmek" için adeta kıçını yırtıyor!..
DüNYAYA KAMPANYA, ABD'YE ŞAMPANYA
Hemen ifade edelim: Avrupa'yı, bir "ihtiyarlar kıtası" haline getiren olay, bir "Amerikan tuzağı" daha doğrusu "kendileri çoğalamayan" İsrail'in bir tuzağıdır!..
Avrupa'nın, ileride kendisine "rakip" olacağını düşünen Amerika, bir "Nüfus Planlaması" kampanyası başlattı ve bu kampanyanın başını da, Henry Kissinger gibi "Yahudi siyasetçiler" çekti!..
Amaç, "Avrupa'nın nüfus artış hızını düşürmek"ti!.. İsteniyordu ki; Avrupalı kadınlar, "kucaklarında bebeklerle" değil, "kucaklarında köpeklerle" dolaşsınlar!..
Uzatmayalım... Bu kampanyalar meyvesini verdi... Avrupa, "ABD tuzağı"na düştü!.. Batılı kadın, evinde "bebek" değil, "köpek" beslemeye başladı!.. Lâf aramızda, günümüz Türkiye'si de, Avrupa'dan pek geri kalmıyor!..
Peki, "ABD kıskacındaki Avrupa"da bunlar olurken, Amerika'da durum neydi?..
Prof. Dr. Toktamış Ateş; geçenlerde kaleme aldığı bir yazıda, bu soruya şu cevabı veriyordu:
"Nüfus planlamasının en hararetli savunucusu olduğum ve kimi ABD fonlarının da bunu desteklediği 1960'lı yıllarda; ABD nüfus idaresi, ABD'nin nüfusunun 200 milyon olduğunu bilgisayarda saptayınca derhal şampanyalar açılmış ve bu 'mutlu olay' kutlanmıştı. Doğrusu çok şaşırmıştım. Acaba 'bize verir talkını, kendi yutar salkımı' durumuyla karşı karşıya mıyız demiştim."
Bu "tesbit" çok önemli!..
Düşünebiliyor musunuz;
Avrupa başta olmak üzere, bütün dünyada "nüfus planlaması" kampanyaları başlattıran ABD, kendi nüfusunun 200 milyon olduğunu görünce, bu "mutlu olay"ı, hem de "şampanyalar patlatarak" kutluyor!..
Yani;
Dünya ülkelerine "nüfus azalsın" diye "kampanya!"
ABD "nüfus artışı"na "şampanya!"
Gel de, Tayyip Bey'e hak verme!..
KİSSİNGER'DAN ŞEYTANCA PLâN!
Şimdi de, "madalyonun öteki yüzü"ne bakalım..
Kendi ülkelerindeki nüfus artışını "şampanya"lar patlatarak kutlayan ABD, "başka ülkelerin nüfusu azalsın" diye, acaba nasıl "kampanya"lar düzenlemiş?..
İzninizle, birkaç yıl önce açıklanan ve ABD internet sitelerinde de yer alan bir "gizli rapor"dan söz etmek istiyorum!..
Efendim, olay şu:
1977’ye kadar "ABD Dışişleri Bakanlığı" görevinde bulunan ve "Yahudi kökenli" olmasıyla tanınan Henry Kissinger, ABD Hükümeti'ne "gizli bir rapor" sunmuş!..
Raporun başlığı şu:
"Dünyadaki nüfus artışının Amerika'ya olan olumsuz etkileri nedir, nüfus artışı nasıl önlenebilir?"
Evet, "gizli" damgalı raporun adı bu!.. "40 sayfalık" bir rapor!.. Henry Kissinger, özellikle "14 ülke"yi incelemiş... Bunlar arasında, Pakistan, Bangladeş ve elbette Türkiye gibi "halkı Müslüman ülkeler" ile, Meksika gibi, "ABD'ye sınır" ülkeler bulunuyor!.. Rapor, üzerinden “25 yıl” geçtiği ve “gizlilik” vasfı kaldırıldığı için, geçtiğimiz yıllarda açıklanmış!..
Efendim;
Henry Kissinger'ın "40 sayfalık raporu"nda, "hedef" seçilen ülkelerdeki "nüfus hareketleri" incelendikten sonra, şu "tavsiyeler"de bulunuluyormuş:
1- Kadının eğitimine ağırlık verilmeli!
2- Kadının çalışması teşvik edilmeli!
3- Kadınlara, doğum kontrol yöntemleri öğretilmeli!
4- çocuk ölümleri azaltılmalı!
5- Yaşlılara sosyal güvence sağlanmalı!..
Biliyorum, siz de aynı benim verdiğim tepkiyi verecek, "Eee, ne var bunlarda?.. Bu tavsiyelerin neresi kötü" diyeceksiniz...
Amaaa... "Kazın ayağı" hiç de göründüğü gibi değil!.. Bu tavsiyelerin altında öyle bir "hinoğluhinlik" yatıyor ki; bırakın bir "insan"ın aklına gelmesini, "şeytan"ın bile aklına gelmez!.. Ne var ki, "Yahudi"nin aklına geliyor işte!..
1, 2 ve 3. maddedeki tavsiyelerin amacı belli... "Eğitimli kadın, az çocuk yapar" diye düşünülmüş!.. "Strateji" de bunun üzerine geliştirilmiş!..
Peki; hem "nüfus artış hızını engelleme plânı", hem de "çocuk ölümlerini azaltma" çabaları bir "çelişki" değil mi?..
İlk bakışta öyle görünüyor... Ama Henry Kissinger, özellikle "halkı Müslüman ülkelerdeki insanların inanç ve düşünceleri" üzerine oturtmuş stratejisini!..
Diyor ki;
"Adı geçen ülkelerde, çocuk ölümleri bir hayli çoktur!.. Ve bu ülke insanları, 'Bu çocuğum da ölebilir' düşüncesiyle 'yeni bir çocuk' yapmakta ve hatta ölen bir çocuğun yerine 2-3 çocuk yapılmakta, bu da nüfusları artırmaktadır!..
çocuk ölümleri azaltılmalı ki; bu ülke insanları, garanti olsun diyerek, ikinci veya üçüncü çocuk yapma endişesinden kurtarılmalıdır!"
Gördünüz mü "hin"liği!.. Gördünüz mü "kampanyalar"ın temelinin nerelere uzandığını?..
YAŞLILARA GüVENCE... NİYE?
Şimdi de gelelim 5. maddeye... Yani, "yaşlılara sosyal güvence" sağlama çabasının perde gerisi sebebine!..
İlk bakışta, "nüfus kontrolü" amacına, bu tavsiye de ters gibi görünüyor!..
öyle ya;
Madem "nüfusu azaltmak" istiyorlar, o halde "yaşlı"lara niye "sosyal güvence" verilsin?!? "Bırak ölsünler, böylece nüfus da düşsün!" diye düşünmeleri gerekmez mi?..
Hayır, öyle düşünmüyorlar... "Gerekçe"sini de şöyle açıklıyor Henry Kissinger:
"özellikle geri kalmış ülkelerde, çok çocuk, anne-babalar için bir gelecek güvencesidir!.. çocuklar büyüyünce, anne-babalarına bakarlar!.. Bu da, anne-babaları, çok çocuk yapmaya sevk eder!.. Nasıl olsa, içlerinden biri-ikisi bize bakar diye!..
Eğer, hükümetler yaşlılara sosyal güvenceler sağlar ve onları gelecek endişesinden kurtarıcı tedbirler alırlarsa, bu durumda, anne-babalar da çok çocuk yapma düşüncesinden vazgeçer!.. çünkü; geleceğinin güvencesi, artık çocukları değil, devlettir!"
DEMİREL, BUNA NE DER?
Evet, aynen böyle;
Bakar mısınız; adamlar, "neyin hesabı"nı yapıyor ve nereden yakalıyorlar insanları?.. özellikle de "biz"leri!..
Herhalde fazla söze hacet yok... Sizi bilmem, ama şahsen ben; "29 yıl önce" hazırlanan bu "rapor"a bakıp, Türkiye'de uygulamaya konulan "nüfus"la ilgili kampanyaların ve "çocukları yaşatalım" söylemlerinin, pek de "masum olmadığını" ve kökeninin "nerelere dayandığını" daha iyi anlamaya başladım!..
Meğer, bu kampanyalar da "Henry Kissinger mahsûlü"ymüş!..
Bütün bunlardan sonra, şimdi kalkıp Demirel'i de "Türk Milleti'nin kökünü kazımak isteyenler" arasına elbete sokamam!..
Ancak, "az çocuk" tavsiyelerinin "Kissinger ile aynı paralelde" olmasını gözardı edemem!..
Sizce de enteresan değil mi;
Kendi ülkelerindeki nüfus artışını "şampanya"larla kutlayan ABD'nin Dışişleri Bakanı, bizim gibi ülkelerde, "az çocuk" için "kampanya" yürütmüş!..
Bana çok ilginç geldi, çoook!
Demirel, buna ne der acep?!?
------
Büyük İskender işbaşında!
Kendisini "Militan Demokrat" olarak niteleyebileceğimiz üAK Başkanı ve aynı zamanda Akdeniz üniversitesi Rektörü Mustafa Akaydın, kendi üniversitesindeki olayların neresindedir ve "gerileme zemin" hazırlamış mıdır bilmiyorum ama, önceki günkü olayları görünce, kafamda şüpheler oluştu:
Düşünebiliyor musunuz; bir yanda "döner bıçaklı solcu öğrenciler", öte yanda "eli silâhlı" bir adam!.. üstelik, "öğrenci" de değil!.. Ortalık, "savaş alanı" gibi!..
O an, "başörtüsü serbest bırakılırsa, kaos çıkar" diyenler geldi gözlerimin önüne... üAK Başkanı'nın üniversitesine "eli silahlı"lar girmişti ama "başı örtülü"ler giremiyordu... Ortalığı "savaş alanı"na çevirenler de "eli bıçaklı, beli silahlılar"dı!..
Besbelli ki; birileri, bir şeylere zemin hazırlıyordu!.. O an, Kurtlar Vadisi dizisindeki "Derin devlet-PKK işbirliği" geldi gözlerimin önüne... Orada da, "Nevruz kutlaması" yapanların üzerine bomba ve mermi yağmıştı!..
Acaba, Akdeniz üniversitesi'nde de "Büyük İskender işbaşında" mıydı?!?..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi