Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Her nesnenin bir sahibi VARdır elbet YOK değil

Her nesnenin bir sahibi VARdır elbet YOK değil

Ol sahib ki bila emsal, BİRdir elbet ÇOK değil
BESMELEdir Müslümanın en müstesna silahı
O silahtan neş’et eden kurşun değil, OK değil.
Tarih böyle bir savaş kaydetmedi
“Hangi savaş” diye soracağınızı tahmin ediyorum..
Merakınızı gidermek için anlatayım..
Türk halkı, ya da Necip Millet ile son 15-20 yıl süresince yetkili azınlık hukukçuları arasında süren savaştan söz ediyorum..
Yok denecek kadar az’dılar..
Amma azdıkça azdılar..
İğrenç bir “bizden” ve “ötekilerden” tesbiti-tasnifi ile adaleti maalesef duvara astılar..
Silahları güçlüydü...
Ötekilerden kimini hapis silahı ile, kimisini tazminat silahı ile, kimisini meslekten ihraç silahı ile, kimisini yurdundan-yuvasından sürgün silahı ile vurdular..
Ben boş yere yazmamıştım o mısraları:
Ölürsen de hak yedirme hak yeme
Ak’a kara, karaya da ak deme
Adaletten ayrılırsa mahkeme
Bir hakime bir de kanuna tükür..
Kimseye ne dinletebildik, ne anlatabildik.. Hak yiyen de, adaletten ayrılan da gözle görülür derecede çoğaldı..
Türk hukuk sisteminde yer alan adil ve dürüst; siyasetçiler adına karar vermeyen, eli öpülesi hakimler, savcılar ekseriyet teşkil etmelerine rağmen ideoloji bezirganlığı yapanlar ile mezhepçi fanatiklerin önemli noktaları işgal etmelerinden zarar görmeyen kaldı mı?
Bir örnek vermek isterim:
Şikayet edilen şahsın aylık geliri beyanı ile anlaşılır..
Aylık geliri 700 lira olan kişiye yazdığı yazıdan dolayı 25 bin lira tazminata hükmeden, davayı ise açıldığından 28 gün sonra nihayete erdiren sevgili hakimin adilliğinden, tarafsızlığından söz edebilir miyiz?
Meşhurlaşan bir şiirimde şöyle diyorum..
Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldı hakim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına
Siz sağ olun o da öldü hakim beğ..
Demek ki insafsızlık etmişim.. Baksanıza 28 gün içinde, şikayetçinin talep ettiği rakama hükmeden hakim mi, hakime mi her ne ise, savcılık yapabilmeye muktedir imiş.. Şikayet edileni huzura davet etmeden 28 gün içinde şikayetçiyi zengin, şikayet edeni müşkül duruma düşürmenin kapılarını açmış olmuyor mu?
Başbakan ve anamuhalefet partisi liderleri arasındaki tazminat davasında 6-7 bin lira tazminata hükmeden hakim mi kanunları yanlış anlayıp yorumluyor, 700 lira emekli maaşı alanı 25 bin liraya mahkûm eden mi?
Yetkisini ideoloji silahı olarak kullananlardan çok çekti benim neslim..
Biz geldik gidiyoruz.. Kalanların aynı dertlerden müşteki olmamaları, haksız tasarrufların yaygınlaştırılmaması için az-buz yazılıp çizilmedi.. Amma fanatizm tehlikeli bir hastalıktır..
Hele hele inanca dayalı fanatiklik ilaç kabul etmez bir yaradır..
Nereden mi aklıma geldi?
Hiç aklımdan çıkmadı ki bu gibi adaletsizlikler..
Son olarak anayasa değişikliği hususunda yapılan referandumdan bazı çürük dallar sarktığını görmediniz mi?
Adına bakar mısınız?
“Yüksek yargı...”
Benim indimde yanlış bir değerlendirme..
Hani “alçağı” da mı var yargının?
Referandum sonrası yargı mensubu 11 bin civarında hakime soruldu:
Tabii cevabı alındı..
Kimi bayram etti, kimi figan eyledi..
Halbuki yargı mensubu hangi görüşü beğenirse beğensin, vereceği karara yansıtmamalı görüşlerini..
Yine Anadolu hakimleri ve savcıları yetişti Türkiye’yi kurtarmaya..
Tıpkı Kurtuluş Savaşında çifte koşulu öküzlerini, kağnı çeken hayvanlarını olduğu yerde bırakıp savaşa koşan insanlar gibi..
Savaş bitti mi?
Ne münasebet.. Adamlar “mücadelemiz devam edecek” diye bangır, bangır bağırıyorlar.. Amma ipin ucunu kaçırdıklarının farkında değiller..
Biz, böyle bir savaşın ortasında bulduk kendimizi..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi