Avlarken avlanıyoruz

Avlarken avlanıyoruz

İnsan denize oltasını atıyor, balık yakalanınca çekiveriyor ve balığın sonu geliyor. Toprak da insana, ekmek, elma, domates, biber, et, süt, oltasını atıyor, insanın nasibi olanlar insana gelince toprak çekiveriyor ve sonumuz geliyor. Avlanırken avlanıyoruz.

Mekkeli müşrikler, Allah’ı devreden çıkarıp kendi kurallarını Allah’ın kitabının önüne geçirdikleri bir dönemde Rabbimiz, “En’am” suresini indiriyor ve insanlığın gözlerini gökyüzüne, yeryüzüne, gecenin karanlığına, gündüzün aydınlığına, küfrün, inkarın karanlığına, imanının aydınlığına, insanın topraktan yaratıldığına ve belirli bir zamana kadar yaşayacağına dikkatimizi çekiyor ve “Siz hâlâ şüphe ediyorsunuz” diyor. (En’am 1-2)

Şahlar, padişahlar, sultanlar, krallar, zenginler, fakirler getiriliyorlar ve götürülüyorlar.

Topraktan gelip toprağa gidiyorlar. Beyaz kefenlere bürünerek makam, rütbe, zenginlik, farkları kalkıyor ve hepsi için “Er kişi niyetine” diye namaz kılınıyor.

Keşke er olabilseydik.

“Onlar öyle er kişiler ki; hiçbir ticaret ve hiçbir alışveriş onları Allah’ın zikrinden (Kur’an’ından) namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamaz. Onlar (ancak) gözlerin ve gönüllerin altüst olacağı (ahiret) gününden korkarlar” (Nur 37)

çünkü gökleri ve yeri yaratan Allah, gizlimizi de açığımızı da bilmektedir. İyi veya kötü kazandığımız her şeyi bilmektedir. (En’am 3)

Televizyon kanallarından biri, yetkililerden izin alarak devlet dairelerinden birine gizli kamera yerleştirse ve memurların vatandaşa muamelesini görüntülese, müdür de memurlara el altından haberi ulaştırsa o gün memurların, vatandaşa güler yüz, tatlı dil, bal gibi sözle muamele ettiklerini görürüz.

Bu dünya dairesinde Rabbimizin gözetimi ve denetimi altında olduğumuzu, yaptığımız her hareketin, ağzımızdan çıkan her kelimenin kayda geçtiğini, gönlümüzden geçenlerin bilindiğini peygamberler aracılığıyla Rabbimiz bize bildiriyor ki meleklerin kamerasında görüntümüz güzel olsun.

öncelikle Hakka karşı görevlerimiz, sonra halka karşı görevlerimiz, daha sonra can taşıyan varlıklara, daha sonra ağaçlara, otlara, denizlere, dağlara karşı güzel davranmalıyız. Sevgili Peygamberimiz “Uhut” dağı için : “Bu dağ bizi sever, biz bu dağı severiz” buyurmuş.

İnsan sevdiğine kıyamaz. öyle ise Yaratanı ve O’nun yarattıklarını sevelim. Hayırla yad edilelim.

“Şişelerle rakıyı götürür “Cem’e lazım” demezdi.

Hazineyi tamtakır yapar “Halka lazım” demezdi.

Müslüman’a hor bakar Batıya şirin görünürdü “Nemelazım demezdi” diye anılmaktan sakınalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi