'Dil Yarası'

'Dil Yarası'

'Dil Yarası', Kürtçe eğitim sorunu üzerine yapılmış kapsamlı bir araştırmanın başlığı. Araştırma, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü'nün (DİSA) damgasını taşıyor.


Alanlarında uzman üç akademisyen, Vahap Coşkun, M. Şerif Derince ve Nesrin Uçar, sorunun farklı boyutlarını üstlenerek, ortaya mutlaka müracaat edilmesi gereken çok önemli bir araştırma raporu çıkartmışlar. Bu önemli araştırma, geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır'da bir basın kokteyli ile tanıtıldı.

DİSA, Galip Ensarioğlu, Şah İsmail Bedirhanoğlu gibi Diyarbakır'ın tanınmış sivil toplum önderlerinin önayak olması ile vücut bulmuş bir düşünce kuruluşu. Bu isimleri, geçtiğimiz son altı ay zarfında şiddetin sona erdirilmesi için bölgede yükselen sivil toplum inisiyatifinden hatırlayacaksınız. Toplumun sağduyusunu yüksek düzeyde temsil eden bu sivil gücün önerilerine, adil bir çözüm arayanların mutlaka kulak kesilmesi lâzım.

Kürt sorunu, özünde bir Kürtçe sorunu. Kürt sorununun karşımıza çıkan bütün farklı veçhelerinin temelinde Kürtçenin kullanımına dair yasaklar ve sınırlamalar var. Araştırmada yer alan mülakatlardan birinde Lezgin'in sözleri, karşımızda duran sorunu yalın bir şekilde özetliyor: '...Anadilim Kürtçe. Bununla gurur duyuyorum. Bir insan anadiliyle vardır.' Çözüm bu yalın ifadelerin içinde yer alan insanî ihtiyacı karşılamakla mümkün.

Dil, insanın insan olarak varoluşunun vazgeçilmez bir parçası. Havadaki oksijeni teneffüs etmemiz, benzerlerimizle ünsiyet kurmamız kadar doğal. Anadilimizle dünyaya ve insanlara dokunup, anadilimizle düşünüp, yaşıyoruz. Bu kadar doğal insanî bir ihtiyaca engel olunca, aynı ölçüde doğal sosyal ve siyasal sorunlar ortaya çıkıyor. 'Dil Yarası', benim gibi anadil sorunu yaşamayanlara, bu doğallığın tahrip edilmesiyle ortaya çıkan sorunlar kümesini anlatıyor. Dil yasaklanınca veya asgarî saygıyı ve ihtimamı görmeyince ortaya bir yığın psikolojik ve sosyal tahribat çıkıyor. Anadilde eğitim sorunu, topluma ve siyasal alana yayılan sonuçlar doğuruyor. Öğretmenlerin öğrenciler üzerinde kurduğu baskılar, eğitime geriden başlama, eğitimde ve hayatta başarısızlık, aile ilişkilerinin zedelenmesi ve şiddetin her türü...

Araştırma, temel olarak üç önemli alanı aydınlatıyor. Birincisi anadil sorununun Türkiye'deki tarihsel karşılığı, ikincisi bu sorunun tarafları Kürt gençler, aileleri ve öğretmenler arasında yapılan mülakat tekniğine dayanan saha araştırması ve son olarak dünyada üç farklı örneğin karşılaştırma amacıyla incelenmesi. Korsikaca-Fransa, Baskça-İspanya ve Uygurca-Çin örnekleri en katı ve en esnek örnekleri ve Türkiye'nin bulunduğu yeri öğrenmek isteyenler için ölçüler veriyor. Özellikle Fransa'nın bugün vardığı noktayı, merkeziyetçi ulus-devlet yapısını örnek aldığımız için mutlaka bilmemiz gerekiyor.

Tekrarlayalım: Kürt sorununun temelinde Kürtçe sorunu var. Kürtçe sorununun çözüm menzili ise anadilde eğitime uzanmak zorunda. 'Dil Yarası', anadilde eğitim yerine 'çiftdilli eğitim' ve 'anadilin eğitimde kullanılması' kavramları ile yelpazeyi genişletiyor. İnsanî bir ihtiyaç karşılanmayınca sosyal bir soruna dönüşüyor. Sosyal sorun çözülmeyince siyasal düzeye taşınıyor. Siyasal düzeyde işler kilitlenince basınç birikmeye başlıyor. Kürt sorunu bütünüyle bu basıncın tezahürlerinden oluşmuyor mu?

Türkiye Cumhuriyeti bir ulus-devlet olarak kuruldu. Bu cumhuriyeti bölünme, parçalanma korkuları üzerine inşa edenler, diller başta olmak üzere bütün farklılıkları yasaklayarak devletin ihtiyaç duyduğu ulusu yaratmaya giriştiler. Zorlamalarla varılacak yer kalmadı. Eğer bugün mesele ulusun devletini yaşatmak ise bunun yegane yolu artık farklılıklara saygı göstermekten, daha ötesi saygıyı da bir eyleme dönüştürüp farklılıkları yaşatmak için ciddi işlere girişmekten geçiyor. Anadilde eğitim gibi.

Anadilde eğitim hakkı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni tek parça halinde yaşatmanın artık vazgeçilmez şartlarından biri olarak görülmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi