'Gerçek' PKK

'Gerçek' PKK

PKK cephesinde ateşkese ve müzakerelere karşı çıkan örgüt içi muhalefetin adı bundan sonra 'Gerçek PKK' olacak.


Bu ismi, uzun zamandır sükûnetin devam ettiği Kuzey İrlanda'da, hâlâ şiddeti savunanların kendilerine 'Real IRA' demesinden ilham alarak kullanıyorum. İllegalitenin kendine özgü bir doğası vardır. Devletin takibatından kurtulmak için her iş gizlilik içinde yürütülür. Aynı gizlilik örgütün varlık gayesinden uzaklaşmasına yol açar; denetimsizlik ve keyfilik doğurur. Birileri gücü ele geçirince kendine yontmaya başlar.

PKK'nın (doğrusu KCK'nın) 2001 seçimlerini kapsayan ateşkesi öncekilerden farklı. Aysel Tuğluk'un Öcalan'a atfen 'Diyalogdan müzakereye geçildi' sözü, inandırıcı bir başlangıç yapıldığını gösteriyor. Süre, yaklaşık olarak sekiz ayı kapsayan çok uzun bir süre. Örgütün bu kadar uzun süreli olarak kendisini ateşkesle bağlaması, beklentilerin çok güçlü olduğunu gösteriyor. PKK'lılar her fırsatta karşı çıkıyorlar ama artık resmen 'PKK'nın tasfiyesi süreci' başladı. PKK yerine şiddetin veya şiddet örgütlenmesinin ve aparatlarının tasfiyesi demek belki daha doğru. Nitekim PKK'yı tasfiye edenler zaten PKK'lılar. Ateşkesi PKK yerine KCK'nın ilan etmesi bu kendi kendini tasfiyenin kanıtı değil mi?

Süreç zor bir süreç. İçi boş retoriklerin, tabana selam gönderme gayretlerinin dışında yol almak lâzım. Başlangıç noktası olarak PKK şefi Murat Karayılan'ın itirafı hareket noktası olarak alınabilir. Şöyle diyor: 'Devleti yenemeyiz, ama yok da olmayız.' Bu söz PKK adına bütün politik hedeflerin kaybedildiği, geriye sadece bir var olma-yok olma gayreti kaldığını ifade ediyor. Öbür taraftan devlet de kemiksiz bir zaferin sahibi değil. Devlet otoritesini sarsacak, halkı korku ve endişeye sevk edecek şiddet eylemlerini planlamak ve uygulamak PKK'nın örgütsel gücünü göstermez, ama devletin zaafları hakkında fikir verebilir. Yine de bu nokta iyi bir başlangıç noktası. Çünkü iki taraf için de çözüm arayışını kaçınılmaz kılıyor. 'İki taraf' sözü birilerini rahatsız edebilir. Ne var ki, 'devleti yenemeyiz' itirafı ve silah bırakma iradesi ortaya gerçek bir taraf çıkartmıyor mu?

Süreç çok zor bir süreç. Birçok engelle karşılaşmak, umutsuzluğa kapılmak kuvvetle muhtemel. Herkes bu zorlukları bilerek yola çıkmalı. Boğazın dokuz boğumu olduğu ve her sözün her boğumda uzun süre beklemesi gerektiği, bu sürecin temel prensibi olarak benimsenmeli. PKK (artık KCK) dar alanda kuyruğu ve dişleri birbirine çarpan tilkiler dolaştırıyor. Ancak bu ince hesapların çözmeye çalıştığı asıl sorun örgüt içi hesaplar. PKK basit bir silahlı örgüt değil. Özellikle Avrupa'ya yayılmış bir organizasyona ve zengin para kaynaklarına sahip. Yani? Tasfiye edilecek PKK, aynı zamanda geniş istihdam ve gelir yaratan, kazandıran bir şirket. Bir sürü 'önemli' adamı ve 'örgüt ağası' var. Anlaşmazlıklar ve güç kaybı doğal olarak 'Gerçek PKK'nın ortaya çıkmasına ve desteklenmesine yol açabilir. Bu yüzden barış sürecinin önünde görünen en büyük engel henüz ortaya çıkmamış olan 'Gerçek PKK'.

Öcalan ziyaretine giden Aysel Tuğluk'a 'Devlet çözümden yana siyaset engelliyor' demiş. Bu doğru değil. Bu süreçte MHP'nin takındığı tavrın bile -çok zorlama olsa da- çözümden yana olduğunu fark etmek lâzım. 12 Eylül referandumundan son haftaya gelene kadar MHP Genel Başkanı, medyaya düşen pazarlık haberlerini diline dolayarak AK Parti'ye yüklenmedi. Ne zaman ki süreç tıkandı, MHP tartışmaya dahil oldu. MHP'nin taraftarlarının baskısına ve beklentisine rağmen böyle bir sükutu tercih etmesi çözüm konusunda pozitif bir rol üstleneceğinin, hiç olmazsa engel olmayacağının işareti. Yeter ki izah edemeyeceği bir çözüm önüne konmasın. Devlet sağlam durursa Devlet Bahçeli sağlam duracaktır.

Bu süreçte dikkatimizi 'Gerçek PKK'nın üreteceği provokasyonlara çevirmemiz lâzım. Taksim'deki bomba bir provokasyondu. Benim vardığım sonuç: Bu eylemi PKK yapmadı. 'Kim o zaman?' sorusunun cevabı ise: henüz adı konmamış 'Gerçek PKK'.

Daha işin başındayız. Kim bilir daha nelerle karşılaşacağız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi