Yıldızı parlayan Gürsel Tekin

Yıldızı parlayan Gürsel Tekin

Siyasette yükselmek kolay değil. Türkiye gibi, sivil siyasetin itibarsızlaştırıldığı, lider egemenliğinin sürdüğü, parti içi demokrasinin olmadığı ve ayak oyunlarının sık görüldüğü ülkelerde yükselmek zor, yükseldiğin yerde kalmak daha da zor.
Ama tüm engelleri aşıp, koltuğa oturduktan sonra oradan inmek de indirilmek de zor.
Bu durumu, Türkiye'deki bütün siyasi yapılarda görmek mümkün ama işin anası CHP olduğu için en çok orada karşımıza çıkıyor.
Koltuğa yapışan bir daha kalkmıyor.
Bırakın genel başkanları, genel sekreterler de aynı durumda. Bunun en son ve somut örneği Önder Sav'dı...
Sav'ı Deniz Baykal bile yerinden edemedi.
Şimdi Sav tam da gücünün doruğundayken inanılmaz bir darbe yedi ve koltuğu bırakmak zorunda kaldı.
Peki, bu nasıl oldu?
Herkesin, başta Yargıtay Başsavcılığı olmak üzere Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun, hatta eski genel başkan Deniz Baykal'ın da katkısı var ama son vuruşu, son yılların yıldızı parlayan siyasetçisi Gürsel Tekin yaptı...
Tekin, parti tabanından gelen bir isim. Kadıköy'de en genç belediye meclis üyesi seçildiğinde yaşı küçük olduğu için üyeliği elinden alındı ama o işin peşini bırakmadı. Hırslı bir siyasetçi olduğunun ilk işaretini o zaman vermişti. Belediye başkan yardımcılığı, il başkanlığı derken bugün partinin ikinci adamı oldu.
Ama siyasi hayatının dönüm noktası kuşkusuz CHP İstanbul İl Başkanlığı'ydı.
Onun bu noktaya gelmesinde 1999 seçimlerinde Meclis dışı kalan Deniz Baykal'a sahip çıkmasının, ihmal etmemesinin büyük katkısı oldu. Baykal da bunu unutmadı, vefasını CHP'ye döndüğünde Tekin'in elinden tutarak gösterdi.
Elbette bu bir siyasetçinin yükselmesi için yeterli değildi. Aslolan siyasetçinin kendi vizyonu ve hedefiydi. Tekin bu özelliğini İstanbul il başkanlığını bir fenomene çevirmesiyle gösterdi.
İki şeye çok önem vererek bunu başardı; Medya ve toplumla ilişkilere... Bir anlamda "pragmatik siyasetçi" geleneğinin 2000'ler versiyonuydu. Bir sorunu çözsün çözmesin, karşısına çıkan hiç kimseye "Hayır" demezdi. Bu, halkın gönlünü kazanmasını sağladı.
Daha önce de yazdım, Tekin, bir ayağı Ümraniye'de, bir ayağı Büyük Kulüp'te olan farklı bir CHP'liydi. Bu farklılığı, halktan kopan ve dar alana sıkışan CHP içinde, onun hareket kabiliyetini artırdı. Yükselişinde elde ettiği pozisyonları "her şeye rağmen" elinde tutmasının etkisi vardı. Sıkışınca terk edip gitmedi. Gelgitlere, iniş çıkışlara rağmen parti içinde kaldı.
Deniz Baykal'ı genel başkanlıktan eden "kaset skandalı" patladığında hem ağladı hem de ilk kez "ağabey" rolü üstlenmesi gerektiğini söyleyerek ilginç bir tespit yaptı.
Sonra da kararsız kalınca rolü Önder Sav'a kaptırarak, bugün açığa çıkan parti içi kavganın 6 ay gecikmesine yol açtı. Dahası parti dışı kalmanın kıyısından döndü. Çünkü Parti Meclisi'ne ucu ucuna seçilebilmişti. İstanbul siyasetinden Türkiye siyasetine geçerken "Kurtlarla Dans"ta tökezlemişti.
Sendeledi ama yıkılmadı. Medya ve kamuoyu desteğiyle parti yönetimini zorladı. Nihayet 12 Eylül referandumu sonrası CHP Genel Başkan yardımcısı oldu.
Sav'a rağmen o göreve gelmesi önemliydi ama onunla yetinmedi. Kafasında ilk adım olarak "ikinci adamlık" netleşmişti. Siyasi zeminin olgunlaşmasını bekledi. Beklerken de süreci hızlandıran girişimlerden sakınmadı. İşte bu dönemde, Baykal'ın ağabeyliğinde Kılıçdaroğlu-Tekin birlikteliği ekseninde "Yeni CHP" formülü hazırlandı.
Genç siyasetçi, bu kez "Kurtlarla Dans"ın ikinci perdesinde 53 yıllık Sav'ı oyun dışı bırakmıştı.
Gürsel Tekin'i uzun yıllardır tanıyorum. Her kurultay öncesi hep aynı şeyi söylerdi:
"Bunu bir yere yaz. Bu kurultayda ciddi değişim olacak ve CHP gençleşecek..."
Doğrusu biraz geç oldu... Şimdi karşımızda Kılıçdaroğlu dahil hepsi değişmiş hatta hepsi olmasa da bir kısmı gençlerden oluşan "Yeni" bir CHP yönetimi var.
Merak ediyorum, bu "Yeni" CHP sadece yönetim düzeyinde mi kalacak, yoksa siyaseti de kapsayacak mı?
Artık mazeret bitti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi