Şefik Dursun

Şefik Dursun

Önce üniversite, işini iyi yapmak zorundadır

Önce üniversite, işini iyi yapmak zorundadır

Yükseköğretim Kurulu Başkanı sayın Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan başörtüsü ile ilgili olarak, 28 Şubat döneminden kalan bu yasağın artık “üniversiteler arasında % 98 oranında sağlanan konsensüsle” çözüldüğünü ifade ediyor.

Ayrıca yönetime geldiklerinde diğer hayati bir problem olan ve meslek liseleri mezunlarının üniversiteye girişlerinde açıkça bir zulüm haline gelmiş bulunan farklı katsayı uygulamasının da, taraflarca kabul edilebilir şekilde çözüldüğünü memnuniyetle belirtiyor. Sayın Özcan insanı seven bir yönetici… İkna etmek ve yöneticilerin katılımını sağlamak hususundaki yeteneğini kullanarak başarılı bir dönem sergiledi... Bilhassa başörtüsü sorunu herhangi bir yasa değişikliği olmadan çözüldü kabul edilebilir... Kendisini tebrik ediyorum…

Gerçekten YÖK Kanunu’nun uygulanması kişilere bağlı olarak değişmektedir… Geçmiş dönemlerde de iyi bir yönetici, üniversitesinde sorun olarak ortaya çıkarmadan, diğer üniversitelerde kasırgalar esiyor olmasına rağmen, başörtülü öğrencilerin eğitimlerini sürdürdüler. Her şeyin kanunla düzenlenmesi söz konusu olamaz. Bazı konular var ki; insana değer veren yöneticiler bunların sorun olmadan çözümünü kolayca bulabilirler. Mesela yıllarca Boğaziçi Üniversitesi’nin yönetimi, başörtülü öğrencilerin de yardımlarını alarak, bunu sorun olmaktan çıkardılar… Ayrıca yasaklayan bir kanun maddesi de yok... Bunlara rağmen halen siyasi malzeme olarak kullananlar mevcut!.. Aslında 2547 sayılı kanunun kılık kıyafetle ilgili olarak getirdiği serbestlik, sadece öğrenciler için değil tüm çalışanlar içindir… Dolayısıyla öğretim elemanlarının da yasalara aykırı olmamak kaydıyla, kılık-kıyafet konusundaki tercihleri en tabii haklarıdır. Kanunun içeriğine bakılırsa bu görülebilir.

Kendi İşini En İyi Yapan Mükemmel İnsandır

Başörtülü veya başörtüsüz, dindar veya değil, inançlı ya da inançsız kim olursa olsun tüm insanlarımızın temel insan hak ve özgürlükleri açısından “eğitim” vazgeçilmez haklarıdır… Eğitimsiz kişinin kendine de, mensubu olduğu topluma da yararı olamaz. Evlatlarımız bizim geleceğimiz… Onları en az diğer ülke gençleriyle yarışacak kadar bilgi ile donatmalıyız… Bu nedenle bilgiye erişimi engelleyen her türlü tavır lanetlenmelidir… Bilginin çoğalması için de huzurlu bir ortama ihtiyaç bulunmaktadır… Bu ortam sadece birileri için değil, herkes için olmalıdır…

Doğrusu Yükseköğretimde milletin teveccühüyle sağlanmış bu son durumun siyaseten kullanılması da kabul edilemez. Hem öğrenciler hem de öğretim üyeleri hangi düşünce ve kanaatte olurlarsa olsunlar değerlidirler… Ayrıca bundan sonra üniversitelerin kendi işlerini yapabilmek için hem zemin hem de imkan sağlanmaya çalışılmaktadır… Artık elimizden geldiğince iyi eğitim vermeliyiz; yani işimizi iyi yapmalıyız…

Üniversitelerde Anarşi Hayat Bulmamalıdır

Dumlupınar Üniversitesi’nde geçtiğimiz hafta bir öğrenci bıçaklanarak öldürüldü… Son derece üzüntü verici bir olay. Ailesine başsağlığı diliyorum. Bir an 1968’li yıllardan başlayarak 12 Eylül 1980’e kadar devam eden olayları hatırladım… O süreçte binlerce genç insanımızı kaybettik… Sağcı da olsa solcu da olsa bu milletin evlatlarıydı onlar… Amaçları sadece mensup oldukları toplumun sorunlarını çözmek olan, ancak birilerinin siyasi heveslerine kurban giden insanları saygı ile anıyorum. O günlerde sağda ve solda bulunanlardan bu güne intikal edenler şimdi bir arada topluma hizmet ediyorlar… Doğru olan da bu… Herkesin kendi inanç ve değerleri ile yaşaması en doğal hakkıdır ve bu nedenle ülkenin herhangi bir imkanından mahrum edilemez.

Anlaşılan geçmiş dönemlerde öğrencilerin çatışmasından medet umanlar benzer şekilde gene sahneye çıkmak istiyorlar… Hiç kimsenin elinde değiştirme imkanı bulunmayan ırk ve dil farklılıklarını Allah(cc)’ın bir nimeti olarak görüyoruz. Bunların kavga sebebi yapılması, siyaseten kullanmak isteyenlerin oyunlarıdır. Geçmişte yaşadığımız olayların nasıl kurgulandığını bu günkü Ergenekon davasına bakarak daha iyi anlıyoruz… Yöneticiler ve öğretim elemanları, çocuklarımızın sahip olduğu değişmez değerlerinin kavga sebebi yapılarak telef olmasına engel olmak için hepsini kucaklamalılar… Bir gün geriye dönüp bakıldığında bu kavganın ne kadar anlamsız ve birilerinin amaçlarına hizmet için tezgahlanan oyun olduğu anlaşılacaktır. Tıpkı başörtüsü sorunu gibi… Yeter ki, toplumu temsil iddiasıyla ortaya çıkanlar, bizi millet yapan değerlerimize bağlı kalarak ve onları yaşayarak hizmet verebilsinler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi