Y. Bülent Bakiler

Y. Bülent Bakiler

Olmaaaz! Neden olmaz? Çünkü Olmaaaz!

Olmaaaz! Neden olmaz? Çünkü Olmaaaz!

Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, bir konuşmasında demişti ki: “Biz, Türk Cumhuriyetleriyle birlikte bir altın borsası kurabilsek, yıllık kazancımız 25 milyar dolar olur. Bir pamuk borsası ise, bize bir yılda 27 milyar dolar getirir.”
Meraklılar için yazıyorum. Biz, Anadolu’da, bin yıllık bir devletiz. Merkez bankamızdaki altın stokumuz 140-150 ton arasındadır. Sadece Özbekistan’ın Zerefşan bölgesinden, yılda 75 ton altın çıkarılıyor. 20 yıllık Özbekistan devletinin, İsviçre bankalarında 1.500 ton altını duruyor.
Biz, bir yılda 1.5 milyon ton pamuk işleyerek, açık bavul ticaretinden 10 milyar $, ihracattan da ayrıca 10 milyar $ elde ediyoruz. Özbekistan, bir yılda 5.5 milyon ton, Türkmenistan 1.5 milyon ton, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan toplam olarak 3 milyon ton pamuk üretiyorlar. 1.5 milyon ton pamuktan 20 milyar $ kazanan Türkiye, 10 milyon ton pamuğun borsasından neden 27 milyar $ kazanmasın?
Bilinmelidir ki, Türkiye’nin, yeni kurulan Türk Cumhuriyetleriyle siyasî, iktisadî, kültür münasebetleri kurması sayılamayacak kadar faydalar sağlayacaktır. Bu işler, elbette çok zordur. Çünkü bizim bu beraberliğimizi önce Rusya, sonra ABD olmak üzere bütün Batı devletleri kat’iyyen istemiyorlar.
İşin bir de kültür cephesi var ki, iktisadî yönünden çok daha önemli. H.de Balzac’ın dediği gibi: “Millet, eğer edebiyatı olan topluluk” ise, bizim edebiyatımızın da, tarihimizin de, geleneklerimizin de kökü, Türkistan’da ve Azerbaycan’dadır. Mesela bizim Kültür Bakanlığımızın yayınladığı, Köroğlu kol destanları, 300 küsur sayfa. Halbuki bu halk kahramanımız Türkistan’da GOROĞLU, Türkmenistan’da GÖR-OĞLU, Azerbaycan’da KOROĞLU olarak biliniyor, çalınıp söyleniyor. Türkmenistan’ın GÖROĞLU kol destanları bizim KÖROĞLU’muzdan en az 10 misli daha zengin. Türkistan’daki NASRETTİN EFENDİ’yi, Azerbaycan’daki MOLLA NASRETTİN’i bilmeden bizim NASRETTİN HOCA’mıza gelemeyiz. Bizim KELOĞLAN’ımızın, Kırgızistan’da DAZ BALA olarak yaşadığını kaç kişimiz biliyor?
Bizim DEDE KORKUT’umuz, Türk dünyasında KORKUT ATA olarak anlatılıyor.
Komünist idareciler, KORKUT ATA’yı Sovyetlerde şiddetle yasakladılar. Türkmenistan’da Doç. Mehdi Köseyef ve akademisyen Muhammet Karrı, 1952 yılında KORKUT ATA çalışmalarını kitap haline getirdiler. Stalin basılan kitapları derhal toplatıp yaktırdı. Her iki ilim adamı, önce ölüm cezasına çarptırıldılar. Sonra bu ceza 25 yıl ağır hapse çevrildi. Azerbaycan’ın çok değerli şairlerinden MİKAİL MÜŞFİK, bazı şiirlerinde İstanbul Türkçesi kullandığı için, kurşuna dizildi. Aynı suçu (!) işleyen HÜSEYİN CAHİT, Sibirya’ya sürüldü ve orada öldü. Peki şimdi bizim Kültür Bakanlığımız ne yapıyor? Bir zamanlar, bütün kültür kökleri kurutulmak istenen o güzelim, o mazlum Türk Cumhuriyetlerine, sadece bir kaç kitap gönderiyor. Bu, milyar kere milyar yanlış bir uygulamadır. Kültür Bakanlığı, kendi elemanlarıyla 5-10 kişilik bir ekip kurabilir. Bu ekip, her yıl, Türk Cumhuriyetlerinden on önemli eseri Türkiye Türkçesine uygulayabilir. Bizim on eserimizi de O cumhuriyetlerimizin Türkçeleriyle bastırıp ilgili ülkelere gönderebilir. Ayrıca Kültür Bakanlığımız Türkiye’mizde, Türk Cumhuriyetleri üzerine yazılan kitaplara kol-kanat gerer. On yıl sonra, karşılıklı olarak yüz edebiyat-fikir ve sanat adamlarımızın eserleriyle bir araya gelir çok daha güçlü oluruz. Stalin’i ve Lenin’i yattıkları yerden sıçratacak bu çalışmalar yapılabilir mi? Yapılamaaaz! Neden yapılamaz? Çünkü yapılamaaaz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Y. Bülent Bakiler Arşivi