AYİM kararı Cumhurbaşkanı'nı bağlamaz

AYİM kararı Cumhurbaşkanı'nı bağlamaz

Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ile sivil irade arasındaki bilek güreşi devam ediyor. AYİM üç generalin terfi ettirilmemesi ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı vermişti.


Hükümetin açığa alma işlemi de tekrar AYİM'de; bakalım inatlaşma devam edecek mi? Başbakan Tayyip Erdoğan, gerekirse kanun çıkarmaya kadar gidebileceklerini beyan ederek kararlılık vurgusu yaptı. AYİM'in generalleri göreve iade kararı vermesi kördüğümü büyütecek. Mahkeme ve önceki kararıyla ilgili düşüncelerimi aşağıda yazacağım ama önce kısa yoldan çözüm teklifimi dile getireyim. Hükümet kararname hazırlayıp Cumhurbaşkanlığı'na arz ettiğinde alacağı 'ret' cevabı konuyu kapatır. Hiçbir güç hükümet ve Meclis bile cumhurbaşkanına imza dayatmasında bulunamaz. AYİM de buna dâhildir. Bürokratik atamalarda son söz cumhurbaşkanına aittir ve bu göstermelik bir yetki değildir. Nitekim son Yüksek Askerî Şûra krizinde Köşk, Orgeneral Aslan Güner'li kararnamenin gelmemesi işaretini vermiş ve sorun bu iradeye uygun çözülmüştür. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, üç generalle ilgili değerlendirmelerde bulunurken temayülünü belli etmiştir. Bu saatten sonraki ısrarlar hem Karargâh'ı hem de adı geçen askerleri daha fazla yıpratacaktır.

"Yasama ve yürütme organı dayatma yapamaz ama yargı kararları herkesi olduğu gibi cumhurbaşkanını da bağlar" diyenler çıkabilir. Doğru bir yaklaşım değil, zira yetkisini ve tercihini belirleme noktasında yargı da Köşk'e empoze yapamaz. Kaldı ki AYİM'in verdiği yürütmeyi durdurma kararı da beni haklı çıkarıyor. AYİM, YAŞ toplantısından sonra üç generalle ilgili kararname hazırlanmayışını 'idari işlem' şeklinde görüp kararını oluşturmuş. Hükümetin bazı itirazlarını ise 'bunları YAŞ toplantısında gündeme getirebilirdiniz' diye kabul etmiyor. Hükümet bu karara inkıyat edip kararname hazırlarsa, mahkemenin söyleyeceği bir şey kalmaz. Ama kimse Cumhurbaşkanı'nın iradesine ipotek koyamaz. Köşk geri çevirdiğinde üç general açıkta da kalamaz, doğrudan emekliye ayrılırlar.

Gelelim mahkemenin yürütmeyi durdurma kararının eleştirisine. Yapılmamış bir işlem için 'yürütmeyi durdurma' vermek düz mantığa da hukuk mantığına da aykırı. Ayrıca Yüksek Askerî Şûra kararlarının yargı denetimine kapalı olduğuna dair açık anayasa hükmü var. Burada hukuka karşı hile anlamına gelebilecek yorumla, 'hükümetin YAŞ kararına uymadığı/uygulamadığı' ileri sürülüyor. Yüksek Askerî Şûra kararlarını doğru tanımlamak gerekiyor. Cumhurbaşkanı tarafından onaylandıktan sonra hukukî statü kazanan metinler ancak 'YAŞ kararı' diye nitelenir. Aksi halde cumhurbaşkanının süreçteki rolünü etkisiz elemana indirgemiş oluruz. Parlamentonun usulüne uygun ve 550 vekilin oyu ile bile olsa kabul ettiği metinlerin kanun haline gelmesi ve hukukî nitelik kazanması için cumhurbaşkanının onayı şarttır. Meclis'le Köşk arasındaki bir aşamada o metne kanun denmediği gibi yargısal denetime tabi değildir. Anayasa Mahkemesi'ne götürülemez. Aynı şekilde Genelkurmay Başkanlığı Çakmak Salonu'ndan çıkan bir metnin YAŞ kararı olarak nitelenmesinin şartı cumhurbaşkanı tarafından imzalanmasıdır. Bundan önce varlık âlemine çıkmadığı, hukukî bir nitelik kazanmadığı için zaten herhangi bir yargısal denetime tabi tutulamaz. Örnek olayda olduğu gibi henüz varlık âlemine çıkmamış ve hukukî statü kazanmamış bir 'taslak' metni YAŞ kararı kabul edip, uygulamayan idareyi mahkum etmek hukuka karşı hiledir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi