AK Parti'ye karşı 'Av Mevsimi' başladı

AK Parti'ye karşı 'Av Mevsimi' başladı

Medeni toplumlar şiddete teslim olmaz, şiddeti hoşgörmez. Çünkü şiddet, farklılıklarla bir arada yaşamayı mümkün kılan bütün değerleri ve kurumları imha eder. Geriye ilkel bir zorbalık kalır.


Son günlerde izlediğimiz manzara ne öğrenci olayları ne de gençlik eylemleridir; reklam için şiddet kullanan marjinal bir grup var karşımızda. Bunlar üniversiteleri de gençliği de temsil etmiyorlar. Sayıları birkaç yüzü geçmez. Konferans basarlar, katılımcıları ve konuşmacıları taciz ederler.

Ancak bu marjinallerin sayıları ne kadar olursa olsun, varlıkları normaldir ve meşrudur. Ama varlıklarını başkalarının düşüncelerini susturmak biçiminde gösterdiklerinde de 'hoşgörü' alanının dışına çıkarlar. Kendilerini ifade etmenin yolu olarak başkalarını susturanlar kendi meşruiyetlerini de sorgulanır hale getirirler. Konuşturmadıkları siyasilerden birini 'cesaretinden dolayı tebrik etmek' ise SBF'deki olayın bir şiddet gösterisi olduğunun itirafıdır.

Türkiye'nin en eski siyaset bilimi okulunda siyasilerin görüşlerini açıklamalarına birileri zor kullanarak engel oluyor, 'anayasa' konulu bir panelde iki anayasa profesörü siyaset adamı konuşturulmuyorsa bu, açıkça zorbalıktır. 'Burası üniversite, olur böyle şeyler' demek en hafifinden üniversitenin ne olduğunu bilmemektir. Üniversiteler zorbalık yapılan, zorbalığın da meşru görüldüğü kurumlar değildir. Hür düşüncenin kaleleri olan üniversiteler, devletin veya üç-beş zorbanın baskı ve terörün girişimlerine tabii ki teslim olmayacaktır. Kampüse şiddet girdiğinde üniversite, her türden düşünce ve inancın serbestçe ifade edildiği ve bir arada yaşadığı 'evrensel şehir' olma özelliğini kaybeder.

Daha genelde ise şiddet kullanımı ve şiddetin teşviki demokratik siyasetin bittiği yerdir. Demokrasilerde şiddete müsamaha gösterilmez, sempati beslenmez.

Olaya 'gençlik eylemleri' olarak bakıp nostalji yapmanın da âlemi yok. Üç-beş marjinalin şiddet kullanımından ve bunun medyatik reklamından 27 Mayıs benzeri bir 'ordu-gençlik el ele' durumu yaratmak da bugün için mümkün değil; meraklısına duyurulur. Milyonlarca öğrencinin eğitim aldığı, milyonlarca ailenin çocuklarını göndermek için büyük fedakârlıklar yaptığı üniversitelerin huzurunu bozanlar hem toplumda hem de siyasette destek bulamazlar.

Bu tür şiddet içeren eylemler konusunda iktidar kadar CHP ve medyanın tutumu da önemli. Kılıçdaoğlu'nun 'şık olmadı' sözü hiç yeterli değil. Şiddetle arasına kalın bir çizgi çekmeyen CHP bu tutumundan siyaseten zarar görür. Sokakta veya üniversitelerde şiddeti hoşgören veya teşvik eder görülen bir siyasal partinin bu ülkede geleceği olamaz. Hükümeti zorda bırakma hesabı da tam tersine döner; şiddetin babasını görmüş, bir nesli kaybetmiş ve ardından 12 Eylül balyozu yemiş bir toplum şiddete karşı dik durmayan siyasal hareketlere prim vermez. Sadece CHP değil, medyanın da şiddeti bir reklam aracı olarak kullanan gruplar karşısında dikkatli olması beklenir. Sansasyonel haber şehvetiyle memleketi bir şiddet sarmalına çekmek çılgınlık olur. Hükümete çakmak dürtüsüyle marjinal bir gruptan bir üniversite ve hatta gençlik hareketi çıkarmaya kalkışmak hem yanlıştır hem de hedeflenen sonuca ulaştırmayacaktır bunları.

Olup bitenler yaklaşan seçimlerle alakalı. Birileri, bazı marjinal öğrencileri kışkırtarak veya reklamını yaparak hükümeti sert tedbirler almaya zorluyor. İstanbul'da polisin asla onaylanmayacak davranışının başka yerlerde ve olaylarda da tekrarlanmasını istiyorlar. Polisin kaba kuvvet kullandığı fotoğrafların hafızalara yerleşmesinin ardından 'sivil dikta', 'AK Parti'nin otoriterleşmesi', 'Putinleşme' tezleri yeniden gündeme gelerek tablo tamamlanacak.

Peki hükümet kışkırtmalar karşısında tuzağa mı düşecek? Başbakan dahil AK Partililer tansiyonu düşürüp kendi gündemlerine bakmalı ve de polisin göstericilere karşı şiddet kullanmasına kesinlikle izin verilmemeli. 'Av Mevsimi' gösterimde, AK Parti'ye karşı sürek avı da devam ediyor. Bakalım AK Parti'yi bu mevsim avlayabilecekler mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi