İllegal muhalefet ve 301'in tılsımı

İllegal muhalefet ve 301'in tılsımı

Kapatma davasına maruz kaldığı andan itibaren Türkiye'de yeniden bir “egemen güçler” veya “iktidar seçkinleri” sendromu bütün siyaset alanını kuşatmaya başladı. Demokratik-siyasal alan ne kadar genişlemiş olursa olsun bu muhayyel “egemenler” bir anda siyasetin kendi imkânlarını kullanmaktan men eden, kendi güçlerini işlemez hale getiren, adeta kendi kendini kapatan bir mekanizmaya dönüşüyor. Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatıp kapatmayacağı tabii ki, en azından resmen, henüz belli değil, ama AK Partililer siyaseten kendi kendilerini çoktan kapatmış gibiler.

Doğrusu partinin üst yönetiminin, daha da önemlisi Başbakan Erdoğan'ın henüz kapatma davasına karşı nasıl bir yol izleyeceği netleşmiş değil. Netleşmemiş olan bu yol aslında zannedildiğinin aksine kapatmacı tarafta çok daha büyük bir tedirginlik yaratıyor. Ellerinden kayıp giden iktidarı nafile bir çabayla sahiplenmek üzere yaptıkları hamle kabul etmek gerekir ki, AK Parti cenahında büyük bir moral bozukluğuna yol açmıştır. Ancak bu hamleyi yapanların da kendi hamlelerinden sonraki süreci kontrol etme konusunda mutlak bir güce sahip olmadıklarını unutmamak gerekiyor.

Siyasette hiç kimsenin gücü göz ardı edilemez. Herkes kendi çapında bir güce sahiptir. Siyasette tehlikeli ve sahte bir duygu kendini mutlak güçlü olarak görmek ise bundan daha da tehlikeli olan karşısında yine mutlak belirleyici bir güç tahayyül etmektir.

AK Parti iktidara geldiği günden bu güne ona açıktan ve meşru kanallarla muhalefet etenlerin dışında kendisine sistemin sahipleri payesi yakıştırılanların illegal muhalefetiyle hep karşılaşmıştır. Şimdiye kadar AK Partinin illegal muhalifleri AK Partinin birçok alanda atmak istediği birçok adımı yavaşlattı, engellemek istedi ve birçoğunu da engellediler. Ama çok daha açık bir gerçektir ki, onlar hiçbir zaman kendi yapmak istediği her şeyi yapmak istediği gibi yapamadı. çünkü demokratik sürecin bir tezahürü olarak karşılarına dikilen AK Parti'nin gücü de siyaset sahnesinin en önemli belirleyenlerinden biri oldu hep.

Bu sayede elimizde “sistem” diye veya “egemenler” diye neredeyse kutsanan güçlerin de bir iki siyasal maharetle çalımlanabildiği gerçeği bir kazanç olarak kaldı. Bu kazanç kitlelerin siyasete açılmalarını, siyasetle barışmalarını büyük ölçüde sağladı.

Bir de elimizde şu an için çok daha büyük bir kazanç kapatma davası da dahil olmak üzere “sistem” adına yürütülen muhalefetin hiçbir yasal zemininin olmadığı tamamen “illegal” bir suç örgütlenmesine dayanıyor olduğu gerçeğinin birkaç ucundan birden yakalanmış olmasıdır.

Bir yandan bu illegal muhalifler diğer yananda arkasına almış olduğu yüzde 47'lik temsil desteği AK Parti'nin muhtaç olduğu en önemli ve en meşru kudret kaynağı olması sözkonusudur. Diğer yandan bu kudrete ulaşmışken ve karşı tarafın da cürm-ü meşrut konumlarını da gösterme fırsatı bulmuşken, AK Parti'nin sanki elinde hiçbir savunma imkânı yokmuş gibi davranmaya hakkı yoktur.

Bugün AK Parti'yi çalışmaz hale getirmek isteyenlere karşı yapılması gereken en önemli manevra siyaset yapma alanını alabildiğine geniş tutarak, meşru sınırlar içinde nelere yetkin ve yetkili olduğunu bir uyarı şeklinde hatırlatmaktır.

İçine kesinlikle parti kapatmayı zorlaştıran maddeleri de koyan çok geniş bir demokratikleşme paketi bu uyarılardan sadece biridir.

Ancak 301. madde konusunda daha radikal bir çıkış bu uyarı rolünü çok daha iyi yapacaktır. Mevcut haliyle yapılan değişiklik maalesef bu hatırlatmayı yapmaktan ziyade, hala bu kendinden menkul “sistem”in egemenliğini tanımaya devam etmekten onun gönlünü hoş tutup, hoş tuttukça da gücünü artırmaktan başka bir etki yapmayacaktır.

Oysa iyice açığa çıkmıştır ki, 301'de diretenler (TBMM'nde meşru yollarla muhalefet edenleri kast etmiyorum) bu yolla ne Türklüğe hakareti engellemekle ilgilidirler ne de bunu bu yolla başarabileceklerine inanıyorlardır. Onlar, adına bazen 301, bazen 312, bazen 141-142 dedikleri rakamlar üzerine kurdukları oyun tarzıyla siyasetin üzerinde kendi güç denemelerini yapıyorlar.

Esasen Türklüğe hakaretin yasayla engellenebilecek bir şey olmadığını anlamak sadece bir olgunluk meselesidir. Hakaret veya aşağılama için şartlar oluşmuşsa bunu hiçbir güç yasayla veya silah zoruyla sadece zahiren engelleyebilir. Ama yasayla veya zorla engellenmiş olmak size olan bakıştaki istihzayı, aşağılamayı ve nefreti daha da arttırır. Sizi sadece komik duruma düşürür.

301. maddenin İtalyan Barış Gelininin Türkiye topraklarında hem tecavüze hem hunharca cinayete kurban giden İtalyan barış gelinin olayıyla ayın günlere denk gelmiş olması bile bize bir ders olsun.

301'i radikal bir kararla tamamen ilga ederek hem bu derse kulak vermek hem de siyaset üzerine bu yolla kurulmak istenen büyüyü bozmak gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi