Şiddetin piyasası

Şiddetin piyasası

Taraf yazarı Roni Margulies'in Çanakkale'de bir panelde konuşma yaparken uğradığı saldırı, günün modasına uygun. Margulies, sosyalist bir partinin, DSİP'in mensubu.


Benzer bir saldırı ile, eski TKP'nin şöhretli isimlerinden Nabi Yağcı, Bodrum'da karşılaştı. SBF'deki yumurtalı saldırı ve öncesindeki Dolmabahçe eylemi de aynı damardan gelmişti. Şanlıurfa'da beni susturanlar da aynı meşrepten kişiler.

Kim bunlar? Ne yapmak istiyorlar? Yazarlara ve politikacılara saldırıp susturmakla ellerine ne geçiyor?

Sonuncu sorudan başlayalım. Türkiye, demokratik bir ülke. Yazarlar, aydınlar ve politikacılar üç beş kişinin parazit yapması ile susturulamaz. Hepimizin köşesi var. Politikacının sözü, mutlaka yankı buluyor. Televizyon kanallarından gelen davetlere hiçbirimiz yetişemiyoruz. Demek ki fikrimizi, sözümüzü dile getirmekte bir sorunumuz yok. O zaman mesele bizim susturulmamız değil. Bizim üzerimizden bir şiddet gösterisi sergilemek. Bizim seçilmemizin tek sebebi, reklâm değerinden ibaret.

Her ürünün olduğu gibi şiddetin de bir piyasası var. PKK'nın eylemsizlik kararı ve Kürt sorununun hal yoluna girmesi şiddet piyasasında bir boşluk yarattı. Bu boşluk 80 öncesinin silahlı sol geleneğini sürdüren marjinal sol örgütlerin iştahını kabarttı. Hepsi kendince bu piyasada tezgâh açıyor.

TKP, ÖDEP, EMEP ve Halk Evleri gibi örgütler, başlayan bu şiddet dalgasının arkasında yer alıyorlar. Neyse ki her şey şeffaf bir toplumda olup bitiyor da ne olup bittiğini takip edebiliyoruz. Bu ay içinde Kadıköy'de bu dört örgüt temsilcisinin katıldığı bir panel yapıldı. TKP temsilcisi 'dirençleri birleştirip kuvvetli vuruşlar yapma', bunun için de radikal sol örgütler arasında cepheleşme çağrısında bulunuyor. ÖDP Genel Başkanı, 'Fatsa'ya benzer örnekler yaratma'yı öneriyor. Halk Evleri Genel Başkanı ise 'öfke taşıyan her itirazın aynı yöne akması' gerektiğini söylüyor. Türkiye'nin Sosyalist Sol literatürüne az buçuk vâkıf olanlar bu sözlerin ne anlama geldiğini çok iyi bilir. 'Cepheleşme', 'Fatsa örneği' ve 'öfkenin sevk ve idaresi' sizi şiddet dolu bir topluma götürür.

Masum öğrenci gösterileri, bunlara uygulanan şiddet ve baskı, standart şiddet stratejisinin ön safhasıdır. Masum istekler şiddetle bastırılmış, gençler baskı altına alınmıştır. Geriye 'öfke'nin 'cepheleşerek', 'Fatsa örneği' gibi örgütlenerek aynı noktaya 'kuvvetli vuruşlar' yapması kalır.

Bunlar bayat teoriler. Günümüzün marjinal sosyalist örgütleri fikir dışında her şeye dayanıyor. Çünkü fosilleşmiş sloganlarının ne hayatta ne de dünyada bir karşılığı yok. Bu yüzden kapalı tarikatler gibi örgütleniyorlar. Buldukları her aykırı şeyi birbirine karıştırıp bir çorba yapıyorlar. Biraz Kemalizm, biraz Marksizm, biraz Ergenekonculuk ve darbecilik vs. Bu sosyalist tarikatlerin mürşidleri ve müridleri dayanışma içinde ispat-ı vücût etmeye çalışıyor. Tarikate anlam katacak eylemler lâzım. Öfkenin beslediği şiddetten daha elverişli yapıştırıcı bir unsur olabilir mi? Bu örgütlerin uyguladığı şiddet bir tür ibadettir. Şiddet doğal olarak gizlilik, gizlilik dayanışma, dayanışma disiplin ve hiyerarşi yaratır. Bomboş hayatlar enine ve boyuna derin anlamlar kazanır.

Şiddet dalgası birbirini besleyen iki ana mecrada ilerliyor. Yoldan sapmış olanları cezalandırmadan takipçilerinizi şiddete yöneltemezsiniz. Kitlesel eylemlerle birlikte Roni Margulies'in ve Nabi Yağcı'nın cezalandırılması bu yüzden. İkincisi, bu hasta dünyadan gelen suikastlar ve sabotajlar olur. Önceki gün Cebeci'de silahlarıyla birlikte yakalanan sol örgüt mensuplarını tam da bu alana yerleştirmek gerekir.

Peki sonuç. Bize düşen ne?

Siyasal şiddet, ısrarla vurguladığım gibi patolojik bir durum. Bir parazit vücuda girdiği zaman bağışıklık sisteminizi geliştirmek için bir fırsat yakalamış oluyorsunuz. Korkumuz ve endişemiz olmamalı. Türkiye bu parazitlerle, demokrasisini ve özgürlüklerini güçlendirerek baş edecek sağlıklı bünyeye sahip.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi