Özlem Zengin

Özlem Zengin

Oldu, oldu ama sor niye oldu?

Oldu, oldu ama sor niye oldu?

HSYK atamaları, CMK 102 uygulamaları üzerine tartışmalar devam ederken, Adalet Bakanı Sadullah Ergin daha önce de defaatle hissedilen gerginliklerin son olaylarla birlikte sebeplerinin kısmen deşifresini yaptı. Meşhur replikten esinlenip, ‘Oldu, oldu ama sor niye oldu’ diyerek sorulması gereken soruları beklemeden hem soruları sordu hem cevapladı. Kadro olmasına rağmen, üç binden fazla hakim ve savcı açığı bulunduğunu, bu açık kapanmadan istinaf mahkemelerinin fiilen hayata geçmesinin imkansız olduğunu, bugünü görerek beş yıldır yoğun uğraş verdiklerini ve açılan davalarla dört kez yargı engeline takıldıklarını anlattı. Özellikle de hakim ve savcı alımıyla ilgili sınavlar için yapılan hukuk temelli engeller iki soruda düğümleniyor.
Birinci soru, Adalet Bakanlığı hakim ve savcı alımı sınavı yapabilir mi?
İkinci soru, yapabilirse sınav yapma usulü nasıl olmalıdır?
Birinci soru için komik kelimesi bile hafif, bu kadar yıldır sınavları hangi kurum yaptı, yaptığı torpilleri marifet gibi, ki artık darb-ı mesel oldu, ‘Tabii ki kendim gibi olanları aldım MHP’lileri mi alacaktım’ sözü hangi adalet bakanına ait? Sadece mesleğe girmek için değil yüksek yargıda yer bulmak için mezhep merkezli kulisleri kim yaptı? Adalet Bakanlığı sınav yapmadı ise Ergenekon sürecinde hakimler için fısıldanan ‘Bizdenmiş’ tanımlamasını, bizden hakim kovalama yöntemiyle tahliyeleri nereye koyacağız?
İkinci soruya gelince, bu konuda şahitliğim de vardır, ben de Adalet Bakanlığı’nın sınavına başvurmuş ama girememiştim. Sınava giren ve kazanan, yazılıda kazanıp mülakatta kaybeden arkadaşlarım oldu. Mülakata girecek arkadaşlara, ne sorulursa sorulsun, mutlaka laiklikten ve Atatürkçülükten sıklıkla bahset nasihati verilirdi. Yazılı sınavı dereceyle kazanan örtülü arkadaş, mülakatta başını açmasına rağmen tabiî ki elendi. Kazananların yaşadıklarına daha sonra değiniriz. Mülakatlara kamera konması istenmiş. Konsun fakat kamerasız seçilenleri ne yapacağız? Adalet Bakanlığı’nın bunca yıl içinde bu konuya dair hâlâ bir yasal temelli geleneğinin olamadığını iddia etmek ne kadar doğrudur? Sadece ‘Onlar alamaz ancak biz alabiliriz’ düşüncesiyle hareket etmek kime fayda getirir? Bu durumun adalet kavramına karşı toplumda yarattığı güvensizliği daha sonra nasıl ortadan kaldırırız?
HSYK atamalarına ilişkin eleştirilerde de aynı mantık geçerli. Bizim adam nereye atandı! O zaman sormak lazım, senin adam oraya nasıl gelmişti? Bizden sıfatını nasıl almıştı? Kendi ‘bizden’lerimizi kovalamak yerine, sisteme bir bütün olarak bakmak daha anlamlı olmalı. Sistem doğru olursa sizden bizden ayrımına gerek kalmadan hak eden insanlar bir yere gelir.
Yeri gelmişken, ben zaten merkezi sistemle yapılan bir sınavda bu tarz mülakatla eleme yapmaya karşıyım. Yazılı sınavda alınan puanların mülakatta kelimelerle rötuşlanmasından her zaman vicdanen rahatsızlık duydum. En azından alınacak personel sayısının en az yüzde onu kadar sayıda adayın, yazılıyı kazanan adayların aldıkları puana göre yapılan sıralamalarına binaen mülakatsız ya da mülakata ek puan alarak girmeleri gerektiğine inanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özlem Zengin Arşivi