Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Rakamların büyüsü

Rakamların büyüsü

Üniversitede ders verdiğim yıllarda öğrencilerime şunları söylerdim: Bir şeyin bir niteliğini ölçüp rakamla ifade ettiğiniz zaman bu şeyi anlamış olduğunuzu düşünürsünüz. İktisattaki ölçüler kilo ya da metre gibi değildir. Buradaki ölçüler lastik gibidir, çekerseniz uzar, gevşetirseniz küçülür der ve bir ülkede üretilen mallar aynı olsa bile döviz kurundaki değişme milli gelir rakamlarını değiştirir derdim ve daha bir çok örnekle rakamlarla yapılan değerlendirmelerin yetersiz olduğunu söylerdim.

Ülkelerin ekonomilerini mukayese ederken petrol ihraç edenleri küçümser, bunların zenginliğinin geçici olduğunu, başka bir enerji kaynağına geçilirse aç kalacaklarını söyler hatta petrol fiyatlarını belirleme şansına sahip olmadıkları için zengin ya da fakir olmalarının başkalarının iradesine bağlı olduğunu söylerdim. Hayatım boyunca herkes ekonomiyi rakamlarla değerlendirirken ben rakamları değerlendirme ölçülerinden biri kabul eder ve farklı açılardan da değerlendirme yapılmasının gerekli olduğunu düşündüm.

Batılıların petrol üreten ülkeleri sömürdüğünü söyleyenlere “Eğer Karl Marx sağ olsaydı uçağa binen, otomobil kullanan, lüks içinde yaşayanların diğer ülkelerin işçilerini sömürdüğünü söylerdi. Çünkü bu mallar emeğin eseridir, petrol fiyatında ise emeğin payı yok sayılacak kadar azdır” derdim.

Bugün Müslüman ülkelerin ekonomik büyüklüklerinden söz ediliyor ve bunların önemli zenginliğe sahip olduğu düşünülüyor. Bunlar kısa dönem için doğru olsa bile uzun dönemde anlam ifade etmez. Çünkü zenginliğin kaynağı petroldür ve bundan kaynaklanan zenginlik güvenilmezdir. Bugün petrol fiyatlarında gözlenen yüksek düzey ekonomik sebeplere bağlı değildir ve siyasi ihtiyaçlara göre belirlenmiştir. Çünkü arz ve talep şartlarında önemli bir değişiklik olmadığı halde petrol fiyatı birkaç katına çıkmıştır.

Nedenler şunlar olabilir: Rusya’yı küresel sermayenin egemenliğinden kurtarmak için onun en önemli ihraç malı olan petrol ve doğalgazın fiyatını yükseltmek, ayrıca Çin ve Japonya başta olmak üzere bazı ülkelerde oluşan ve küresel sermaye olarak adlandırılan tasarruflara bir alternatif yaratmak. Küresel sermaye dışında kalan bu fonları ABD’nin siyasi gücünü kullanarak gerekli yerlere yönlendirmek.

Türkiye’nin geçmişte küresel sermayeden gelen fonların yerine petrol üreten ülkelerdeki fonlara yöneldiği gözleniyor. Bu fonlar nitelik olarak küresel sermaye fonlarından farklıdır ve ABD’nin bu ülkeler üzerindeki etkileri nedeniyle onun siyasi hedeflerine uygun olarak yönlendirilir.

Enerjide petrol dışındaki alternatiflere hızlı bir yöneliş gözleniyor. Çeşitli alanlarda petrol dışı ürünler, özellikle elektrik kullanımı hızla artacak gibi görünüyor ve elektriğin de nükleer yakıttan ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesine çalışılıyor. Petrol üreten ülkelerin zenginliğinin sonuna geliniyor olabilir. Bu durumda orada yaşayan insanlar, başka bir şey üretmiyorlarsa, bugün yapacakları yatırımların gelirleriyle yaşamlarını sürdürebilirler.

Yıllar önce yazdığım bir yazıda, petrolcü ülkelerdeki göz kamaştıran yapıların çölün kumları altında kalmasının kaçınılmaz olduğunu yazmıştım. Eğer o ülkelerden birini yönetiyor olsaydım elimdeki fonları Afrika’daki bir ülkeye yatırır ve nüfüsumun oraya kaymasını sağlardım diyordum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi