Süheyl Batum'un tek farkı 'takiye' yapmadan konuşması

Süheyl Batum'un tek farkı 'takiye' yapmadan konuşması

Başbakan Erdoğan, siyasete müdahale etmediği için orduya "kâğıttan kaplan" diyen CHP Seçim ve Hukuk İşleri Genel Başkan Yardımcısı, Anayasa Profesörü Süheyl Batum'a çok kızdı. "Senin her yerin Anayasa hukukçusu olsa ne yazar" dedi ki onunla aynı fikirdeyim.
Geçen yıllarda, hukuk uzmanlığını otoriter siyasete kurban eden Batumgilleri ben de çok eleştirdim.
Tuğla kadar kitapları okuyarak edindikleri hukuk bilgisini, hak ve adalet için değil, demokrasi karşıtı ideolojilerine gerekçe sağlamak için kullanıyorlar.
***

Evet, o konuda Başbakan ile hemfikirim ama "suç duyurusu" yapmasına katılmıyorum: Neticede Batum fikrini söylüyor. (Ergenekoncular gibi gizli tezgâhlar kurmuyor.)
Batum, 80 yıllık vesayet rejiminin devamını isterken yalnız değil ki! Aynı kelimelerle olmasa da, ekranlarda boy gösteren bazı emekli generaller de aynı fikri dile getiriyor.
Bitmedi! Çıkın sokağa, sıradan CHP seçmenine sorun. En demokratı bile şöyle diyecektir:
"Tamam, ordu darbe yapmasın ama gerektiğinde hükümete 'höt' dese iyi olur."
***
"Ordunun uyarı görevi" diye her yana çekilecek bir sözde misyon, nasıl çıktı ortaya? Vesayet rejimi dediğimiz düzen işte tam da bu!
2007'deki cumhuriyet mitinglerinin amacı da aynı değil miydi? "Paşam, masa hazır, buyurun yemeğe!"
Bazı rektörler "Ordu Göreve" yazılı pankartların gölgesinde yürümedi mi bu ülkede?
Rahmetli Türkan Saylan, "Siyasetçileri uyarmak ordunun görevidir" diyerek, 27 Nisan (2007) e-muhtırasını desteklemedi mi?
Orduyu davet etmek için her türlü cazgır kullanıldı: Erman Toroğlu, "Ben yumruğunu masaya vuran genelkurmay başkanı istiyorum arkadaş" diye bağırıyordu bas bas.
***

Sıradan CHP'li böyle yapar da, enteli çok mu farklı davranır? "Endişeli modern" diye ortalıkta dolananların derdi ne sizce?
İşte geçenlerde CHP'ye üye olup, parti meclisine seçilen siyaset bilimci Binnaz Toprak'ın hali...
Nice insanın ensesine sıkılan tek kurşunla öldürüldüğü... JİTEM'e alınanların bir daha geri dönmediği... Emniyetçi-siyasetçi- mafya üçlüsünün birlikte işler çevirdiği... İşadamlarının, generallerin, gazetecilerin suikasta uğradığı... Koalisyon hükümetlerinin kötü yönetimi yüzünden enflasyonun ve dövizin alıp başını gittiği 1990'lı yıllarda endişeli değildi de, şimdi niye endişeli?
Bu tip soruların cevabı çok basit:
Hükümetlere ayar veren, post-modern müdahalelerle siyaset mühendisliği yapan askeriye, son dönemde geriye çekilmek zorunda kaldı.
Askeriye eskisi gibi siyasete müdahale etmemeye (edememeye) başlayınca, bunlar da endişeli oluverdiler işte...
***

CHP'lilerin çoğu bu konuda takiye yapar. Ordunun höt-zöt etmesi gerektiğini aralarında konuşurlar ama uluorta söylemezler.
Mecbur kaldıklarında yandan çarklı anlatımlara, mecazlara, benzetmelere başvururlar.
Süheyl Batum'un farkı, askeriyeye ilişkin, "fısıldaşmaları, beklentileri, hayal kırıklıklarını" yüksek sesle, dobra dobra, adlı adınca ifade etmesidir.
Bu suç duyurusu sonucunda, Batum yargılansa da, hatta mahkûm da olsa, bir şey değişmeyecek ki...
Ordu vesayetten geri adım attığı, AKP de böyle yüksek oranda oy aldığı sürece... "6 Ok" zihniyetinin gözü hep Genelkurmay'ın ışıklarında olacak.
Not: Basın "vesayetçi" editör ve yorumcularla dolu. Bunların 28 Şubat'tan (1997) 12 Eylül'e (2010) neler yaptıklarını Zafer Özcan'ın, "Arz Ederim" adlı kitabından okuyabilirsiniz. Bir solukta!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi