Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Hayrı engelleyenler ve hayır işleyenler

Hayrı engelleyenler ve hayır işleyenler

Kur’ân, işi-gücü hayırlı çalışmaları, iyilikleri, güzellikleri engellemek olan insanlardan söz eder. İslâm, vahiy, iman, adalet, fazilet, hikmet, nimet, salih amel, ibâdet, kulluk, iyilik, Allah için infak etmek gibi anlamlara gelen “Hayr”ı engellemek isteyenler çok iyi tanı(mla)nması gereken tiplerdir.
Hz.Peygamber’in kutlu davetini engellemeye çalışanların birçok olumsuzluklarının sıralandığı Kalem sûresinde; tarihin her döneminde karşımıza çıkabilecek şu insan tiplerine, Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem gibi bizim de azami dikkat etmemiz ve onlara asla boyun eğmememiz emredilir:
“O halde, (hakikati) yalan sayanlara boyun eğme!” (68/8)
Zira; “Onlar, senin kendilerine yaranıp-onlarla uzlaşmanı arzu ederler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardır.” (68/9) Bu yüzden onlara karşı tavizsiz ve dik durmalıyız:
“Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, hayr’ı hep engelleyen, saldırgan, günahkâr, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış kimselerden hiç birine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme.” (68/10-14)
Mahza “Hayr” olan İslâm’ı engelleyenlerin sonu ise Ateş’tir: «Cehenneme atınız her kâfir inatçı olanı! Hayr’ı engellemeye çalışanı, saldırgan olanı, (imandan) şüphe içinde bulunanı!» (50/24-25)
Bunlar “Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışan” (2/114) zalimlerdir! Rasûlüllah’ı(s.) Kabe’de namaz kılarken engelleyen Ebû Cehil, bunların lideridir. Yüce Rabbimiz “Namaz kılmakta iken bir kulu engelleyeni gördün mü?” (96/9-10) âyeti ile; o günden bugüne, namaz kılanları engellemeye kalkışan cahil, zorba inkarcılara dikkatimizi çeker.
Rabbimiz; Maun sûresinde “Dini yalanlayanı gördün mü?” diyerek; cahiliyenin müşrik ve inkarcı zorbalarının diğer engelleme faaliyetleri konusunda da düşünmemizi ve dikkatli olmamızı ister: “İşte yetimi itip kakan odur! Yoksulu doyurmaya teşvik etmez. Veyl o namaz kılanlara ki onlar namazdan gafildirler. Onlar gösteriş yapanlardır. Ve onlar en küçük bir hayrı/yardımı da engelleyenlerdir.”
Birilerine yardım etmedikleri gibi, “kendilerine hayır/nimet cinsinden bir şey ulaşınca ondan başkalarının yararlanmasına da engel olan”(70/21) bu gürûh, İslâm’ın önünde büyük bir engeldir.
Kur’ân, Tevbe/67-69’da İslâm’ı engelleme çabasındaki bu inkarcı-münafıkları şöyle tanımlar:
“Münafıkların erkekleri de kadınları da birbirlerinin tıpkısıdırlar; kötülüğü emreder, iyiliği nehyederler ve ellerini sıkı tutarlar. Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu. Gerçekten münafıklar, yoldan çıkmışların ta kendileridir. Allah, münafıkların erkeklerine, kadınlarına ve bütün kafirlere sonsuza dek olmak üzere cehennem ateşini va’detti. O, onlara yeter. Allah onları rahmet alanından uzaklaştırdı. Onlara ebedi azap vardır. Sizden öncekiler gibisiniz, onlar kuvvetçe sizden daha çetindiler, malları ve çocukları daha çoktu; dünya hayatından paylarına düşenlerle zevk sürmeye bakmışlardı. Sizden öncekiler paylarına düşenlerle nasıl zevk sürmek istedilerse siz de aynı şekilde payınıza düşenle zevk sürmeye baktınız ve o batağa dalanlar gibi siz de daldınız. İşte bunların dünyada da ahirette de bütün yaptıkları boşa gitti. İşte bunlar, hep hüsran içinde kalanlardır.”
âyetin sonundaki ifade, aslında Hayr’ı engelleyenlerin bütün çabalarının boşa çıkmaya mahkum olduğunu müjdelemesi bakımından oldukça anlamlıdır. Bu sonuç er ya da geç gerçekleşecektir; ama bunun mümin erkek ve kadınların hayırlı çalışmaları sonucu ve onlar eli ile gerçekleşmesi arzulanır.
Yine Tevbe sûresinin 71-73. âyetlerinde mümin erkek ve kadınlardan beklenenler şöyle sıralanır:
“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülüğü nehyederler, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir. Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vâdetti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur. Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!”
O halde bizler “insanları hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk” (3/104) olmalıyız ki, kurtuluşa erebilelim. Zaten bizler “insanlar(ın hayrı) için ortaya çıkarılmış hayırlı bir ümmet” (3/110) olmakla, “hayırlı işlere koşuşturan” (3/114) sâlihler cemaati olmakla memuruz.
“Herkesin yöneldiği bir kıblesi/istikameti vardır. Siz (ey müminler) hayırlarda yarışın.”(2/148)
“Biz her biriniz için (farklı) bir sistem ve (farklı) bir hayat tarzı belirledik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi bir tek topluluk yapardı.(...) O halde hayırlı işlerde yarışın!” 5/48)
“Ey iman edenler! Rukû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin; umulur ki felaha erersiniz.” (22/77)
Hayr’ı engelleyenlere karşı hayırlar işleyen, hayırlarda yarışan ‘hayırlı bir ümmet’ olmak duasıyla.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi