Kılıçdaroğlu, bindiği dalı kesiyor

Kılıçdaroğlu, bindiği dalı kesiyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, medcezir yaşamaya devam ediyor. Selefi Deniz Baykal'ın skandal biçimde görevden alınmasında herhalde bir dahli yoktu. Olsaydı en azından biraz hazırlıklı bulunurdu.


Kemal Bey'in hazırlıksızlığı, acemi sürücülerin müteredditliği gibi fazlasıyla kendini belli ediyor. Yol haritası netleşmediğinden gündelik politikalar belirleniyor. Rüzgâra göre tavırlar ortaya konuyor. Her siyasetçi hata yapabilir ama temel tercihlerini netleştirmemiş olanların hataları ölümcül boyutta tezahür edebilir.

CHP lideri, son günlerde ölümcül hata biçiminde nitelenebilecek sözler sarf ediyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısında söyledikleri 'bindiği dalı kesiyor' denecek cinsten. "Eğer demokrasiyi sadece seçim kaliteli kılsaydı, Hüsnü Mübarek çok önemli bir sonuç elde etmişti. Yüzde 87 oyla seçilmişti. İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler'i düşünün, olağanüstü oylarla geldi ama kimse 'o ülkelerde demokrasi var' demedi. Aynı şey Tunus için de geçerli.'' Bir siyasetçinin sandığı küçümsemesi intihar etmek anlamına geliyor. Kemal Bey, CHP'nin tek parti dönemindeki gibi açık oy gizli sayım sisteminin devam ettiğini sanıyor olamaz! İki dönem önce iktidarı elinde bulunduran iki partinin yerinde yeller estiğini hatırlamalı. Daha geriye gidildiğinde ülkeyi tek başına iki dönem yöneten ANAP tarihe karıştı. Çok değil 15 yıl önce birinci parti konumunda olan Refah Partisi'nin bugünkü devamı, yüzde 5'in altında hayata tutunmaya çabalıyor. Anamuhalefet lideri, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı eleştirebilir, en doğal hakkı. Ancak bunu yaparken 60 yıllık demokrasi tecrübemize ve halka haksızlık etmemek lazım. Yüzde 50'nin üstündeki katılımların başarı olarak algılandığı bir dünyada son seçimde yüzde 84 gibi rekorla sandık başına gittik. Her darbeden sonra cuntalarla inatlaşırcasına 'sakıncalı' partileri iktidar yaptık. İktidar şımarıklığına giren nice sarsılmaz görünen partiyi tarihin tozlu raflarına gönderdik. Rakibini Hüsnü Mübarek'e benzetmek uğruna bunları bir kalemde silmek Kılıçdaroğlu'na kaybettirir. Halk, aslında hakaret edilenin kendi iradesi olduğunu düşünür. Böyle basit ve kolaycılığa kaçan muhalefet çıkışlarıyla CHP puan toplayamaz. Buralarda harcayacağı enerjiyi Aile Sigortası Projesi'ne harcasa daha çok mesafe alır. Kurultay'da verilen bir sözün ortada bırakılmayıp tablolarla projelendirilip kitapçık haline getirilmesi önemli. Proje bazlı muhalefet ses de getirir oy da. Ama proje sahipleri kendi konuşmalarıyla, projeleri gölgede bırakırsa, inandırıcılık kaybolur.

Kılıçdaroğlu'nun bu haftaki intihar girişimlerinden biri de Ergenekon'a sahip çıkması. Devam eden yargılamayla ilgili olarak, "Belgeler zaten sahte çıktı, bu örgüt neredeymiş gidip ben de üye olacağım." tarzında ifadeler hukuka sığmadığı kadar siyasî akla da uygun değil. Süreçte yanlışlar, hukuksuzluklar görüyorsanız, durmayın eleştirin. Ancak davanın varlığını sorgulama hakkına hiç kimse sahip değil. Kılıçdaroğlu, avukatlığı da aşıp yargıç kürsüsüne oturarak hüküm vermeye kalkıyor. Belli medya organları, işlerine geldiği için bu sözleri büyütüyor. Manzara 'bir sol partinin lideri, güçlüleri ve egemenleri savunuyor' biçiminde kamuoyuna aksediyor. Yüksek yargıdaki işleyişi hızlandıracak paketi onaylayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için söyledikleri de aynı minvaldeydi. 17 yaşındaki Funda'nın katilinin 38 gün serbest kalması üzerine yaşananlar hâlâ çok sıcak. Katilin babası bile 'Oğlum tahliye edilmemeliydi.' derken; Funda'nın ailesi Cumhurbaşkanı'nı alnından öpeceğini dile getirirken Kemal Bey, 'Çankaya noteri' edebiyatı yapmamalıydı. Cumhurbaşkanı Gül'ün dikkat çektiği, iki yılda zamanaşımına uğrayacak binlerce dosyaya 'olursa olsun' mu diyeceğiz? Kılıçdaroğlu sükûnetiyle tanınıyor, fakat hataları bu tezi doğrulamıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi