Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

CHP’de “vefa” kalmadı, “boza” verelim!

CHP’de “vefa” kalmadı, “boza” verelim!

Hep dedim ya; “vefa” kavramı, bir “boza markası” olduğundan bu yana; insanlarda, özellikle de “siyasî”lerde ne “vefa” kaldı, ne de “kadir-kıymet bilirlik!”
Daha düne kadar “baştacı” yapılan, “etinden-sütünden ve derisinden yararlanılan” insanlar, bir anda “siyasetin dışına” fırlatılıverdi!..
“Vefa’nın küme düşmesi” gibi, “vefa” duygusu da güme gitti.
Özellikle CHP’liler “isyan” edip, Kılıçdaroğlu’na veryansın etmekte, yerden-göğe haklıdırlar!
Öyle ya;
Sen kalk, “yıllarını CHP’ye vermiş” adamların üstünü çiz ama, “henüz 11 ay önce CHP’ye üye olan” adamları, üst sıralarda “aday” göster!..
Hiç, olacak şey mi bu?..
Adamlar;
“Bana bu yapılır mı be?” deyip, Kılıçdaroğlu’na yüklenmekte haklı!..
Kılıçdaroğlu kalkmış, diyor ki;
“Devrim yaptık!”
Ne devrimi?..
“Ergenekon sanıkları”nı “liste başı”ndan aday göstermek midir devrim?..
“Şaibeli” isimlere kol-kanat gerip, onları yeniden aday yapmak mıdır devrim?
Hani, “küskünler” diyor ya;
“Devrim; Ergenekoncuları baş listeye koyarak değil, halkı fakirleştiren, bölen ve dışlayan sistemle mücadele etmekle olur.”
TUNCAY’A YAZIK OLDU!
Ama, Kılıçdaroğlu da haklı!..
“Ergenekoncu”lara yönelik operasyonlar için “karşı devrim” diyorlardı ya; Kılıçdaroğlu da, onları “aday” yaparak, bir “devrim” gerçekleştirdi!..
Ve böylece anlamış olduk ki;
“Ergenekonculara dokunulmazlık zırhı” geçirmek ve CHP’yi “Silivri Partisi” haline getirmek, bir “devrim”dir!..
İyi, hoş da;
“Tuncay Özkan’ın suçu ne?”
“Muhalefet”se, muhalefet!..
“Provokasyon”sa, provokasyon!..
“Propaganda” ise, propaganda!..
“Direniş”se, direniş!..
Her yol onda!..
CHP’nin kazanması için, adam “meydan”lara döküldü, “Biz Kaç Kişiyiz” deyip halkı kışkırttı!..
Ne oldu sonunda?..
CHP için kendini parçalayan, “dil” döken, “ter” akıtan, “dirsek” çürüten bir adam, “adaylığı en çok hak eden biri” olmasına rağmen, “listenin başına” değil, “sonuna” bile giremedi!..
Peki, “Tuncay Özkan’ın suçu ne?”
Ergenekon’sa, o da Ergenekoncu!..
Bir “vefasızlık” değil mi bu?..
“Vefa” küme düştü,
Tuncayım Özkanım güme gitti!..
Yazık oldu, yazık!..
Tuncayım Özkanıma yazık oldu!..
ALİ TEZEL’E KAZIK!
Ya, Ali Tezel’e ne demeli?..
O da “CHP’den aday adayı” olmuş ama üzeri çizilip, “aday” yapılmamış!..
Ali Tezel’e yapılır mı bu?..
O Ali Tezel ki;
“Yüzbinlerce emekli”yi kışkırtmış, “Size kazık atıldı” deyip, herkesi “50 bin lira tazminat, en az 1.200 lira aylık” rüyalarıyla “mahkeme kapıları”na akın ettirmiş bir adam!..
Haa, Ali Tezel’e aldanıp, ceplerindeki bütün paraları “mahkeme masrafları”na yatırdıkları ve dolayısıyla otobüs ve minibüse verecek paraları kalmadığı için, onbinlerce emekli, evlerine “emekleye emekleye” döndüler ama, olsun!..
Onlara “rüya” gördürdü ya, yeter!..
O Ali Tezel ki;
CHP’nin “vaat mimarı” bir adamdır!..
Televizyonlarda reklâmı yapılan “Her yoksul aileye 600 TL maaş” sloganının mucididir!
Daha nice “uçuk-kaçık proce”si vardır ki; bunları “ekranlara para ödeyerek” değil, “Meclis Kürsüsü”nden dile getirecekti!..
O, bir “sigortacı”ydı!..
“CHP’nin de sigortası”ydı!..
Ama, ne oldu bilinmez;
Onun da üstü çizildi!..
Artık, “kendisini baldızıyla aldattığı” için, eşi Meryem Hanım’ın “ahı” mı tuttu, yoksa Bay Kılıçdaroğlu, “CHP’ye bir zinacı yeter” diye mi düşündü bilinmez, Ali Tezel de aday yapılmadı!..
“Vefa” küme düştü ya,
Ali Tezel de güme gitti!..
VAATÇILARI SOLLARDI!
Oysa, Ergenekon sanıklarının “baş tacı” yapıldığı bir CHP’de, o da “liste başı” yapılsaydı; “Zihni Sinir Proceleri”ne taş çıkartacak “proje”ler üretir, “Yeni CHP”yi uçurturdu!..
Öyle “proce”ler üretirdi ki;
“Kim ne veriyorsa, 5 katını veriyorum” diyen Süleyman Demirel’i bile sollardı!..
Öyle “proce”ler üretirdi ki;
Elinde “iki anahtar” sallayıp, “Biri evinizin, biri otomobilinizin” diyerek iktidar olan Tansu Çiller’i bile geçerdi!..
Öyle “proce”ler üretirdi ki;
“Ekmek arası döner” dağıtarak, “tatlı” olarak da “şarkı-türkü” söyleterek milleti “miting meydanları”na toplayan; sonra kürsüye çıkıp, “Vallahi mazot 1 lira olacak” diyen Cem Uzan’ı!.. Onunla yarışan ve “İş, aş, Haydar Baş” sloganıyla kürsüye çıkıp; “mazotu 80 kuruşa düşüreceğini” vaat eden Haydar Baş’ı!.. Ve de; “Size işçi Kemal sözü veriyorum; mazot yarı yarıya ucuzlayacak!” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nu bile sollar, mazotun fiyatını “bedava”ya indirir, üstüne üstlük almayanı döverdi!..
Öyle “proce”ler üretirdi ki;
“Benim adım Kemal... Ben kaynak bulurum dersem, bulurum!” diyen Kemal Kılıçdaroğlu için, “Deli Dumrul”luğa bile soyunup; “Köprülerden geçenlerden 1 Dolar, geçmeyenden 2 Dolar” alıp, “kaynak” icat ederdi!..
Ama, olmadı!..
“Ergenekonculara vefa” gösteren Kılıçdaroğlu, “CHP’nin proce mimarı”na “vefa” göstermedi ve böylece; “Deli Dumrul’luk, Zihni Sinir’lik proceler”in hayata geçmesine engel oldu!..
Demek ki, “vefa” kalmadı CHP’de!..
“Vefa” kalmadı, “boza” verelim!..
“Boza!.. Vefa Bozaaaa!..”
SAV’I DA BAŞTAN SAVDI!
Şahsen ben, Bay Kılıçdaroğlu’nun, Önder Sav’a da “büyük vefasızlık” yaptığını düşünüyorum.
O Önder Sav ki;
Kemal Kılıçdaroğlu’na, “CHP Genel Başkanlığı” koltuğunu “altın tepside sunan” adamdır!..
O Önder Sav ki;
“50 yıllık yol arkadaşı Deniz Baykal’ı satma” pahasına Kılıçdaroğlu’nu destekleyen, tam 4 defa “Genel Başkanlığa aday olmayacağım” dediği halde onu “ikna” edip, zorda kaldığı durumlarda kulağına “sufle” yapan adamdır!..
O Önder Sav ki;
CHP Genel Merkezi’nden “CHP Kurultayı”nın yapılacağı salona kadar “Önderimiz Kemal” afişlerini astıran, “İllâ da Kemal” diye bastıran, kurultay salonunda da “Kılıçdaroğlu ile el ele” pozlar verip, Baykal’ı küstüren adamdır!..
Böyle bir adama hiç “kazık” atılır mı?.. Böyle bir değere yazık edilir mi?..
Kusura bakmayın ama, Kılıçdaroğlu’nun yüreğinde hiç “vefa” kalmamış!..
Oysa, ne güzel slogan olurdu:
“Önder’imiz Kemal,
Sav’ımız iktidar!”
Kılıçdaroğlu, öyle bir “baştan Sav’ma” liste yapmış ki, Sav’ı da savmış başından!..
Sav’a hiç yapılır mı bu?..
Adamcağız, telefonun “Yes-No” tuşunu karıştırıyor diye hiç dışlanır mı?..
Eğer, yeniden “aday” yapılsaydı,
Daha nice “Hac yolcusu”nu engeller ve böylece “Araplara gidecek para”yı Türkiye’de tutup, “Benim adım Kemal”e ne güzel “kaynak” sağlardı!..
Yazık oldu Sav’a!..
“Hac” aleyhinde konuşup, CHP’ye “taç” olmaya çalışırken, ağzına “tıkaç” sokulup, konuşması bile engellendi!..
“Vefasızlık”tır bu!..
RAHŞAN HANIM DA VEFASIZ!
“Vefasızlık” dedim de aklıma geldi.
Ya; Rahşan Ecevit’in, kocasına yaptığı “vefasızlığa” ne demeli?..
Şu hâle bakın; Bay Kılıçdaroğlu, “Başkent Hastanesi Başhekimi” ve aynı zamanda “Ergenekon sanığı” olan Mehmet Haberal gibi bir adamı “Ecevit’in seçim üssü Zonguldak”tan aday gösteriyor da, gıkı çıkmıyor!..
Oysa, o Rahşan Ecevit ki;
“Ne zaman ki Başkent Hastanesi’nden çıktık; Bülent Bey ayağa kalktı” diyen bir kadındır!..
Oysa; Bülent Ecevit’i “Yürüyemeyen!.. Oturduğu yerden kalkamayan!.. Başbakanlık merdivenlerinde oturduğu yerden basın toplantısı düzenleyen” bir “Başbakan” haline getiren Başkent Hastanesi’ydi!.. Mehmet Haberal da, o hastanenin başhekimi!..
Ecevit’e bunları yapan adam, sanki ona inat; şimdi “Ecevit’in seçim üssü”nden aday gösteriliyor ama Rahşan Ecevit, hâlâ “CHP’de kalmaya” devam ediyor!..
Ya Haberal’la ilgili sözleri “sahte”ydi ya da döktüğü gözyaşları!..
Rahşan Hanım, CHP’de durmakla ya Ecevit’e “vefasızlık” ediyor, ya da Haberal’a “vefa” gösteriyor!..
Kararı “Zonguldaklı”lar versin!..
BEN VEFALI ADAMIM!
Haa, bana gelince... Ben, “vefalı” bir insanım... Hem de çok vefalı!..
İşte ispatı:
Yukarıda saydığım isimler, geçmişten bu yana, “yazı”larıma çok iyi “malzeme” olmuşlardır!.. Yazılarımda onları çok kullandım, onlardan çok “malzeme” çıkardım!..
İşte şimdi de;
“Vefa borcumu” ödüyorum!..
Gördüğünüz gibi;
Onları satmadım!.. En zor günlerinde, onları yine hatırladım ki, “vefalı” olduğumu anlasınlar!..
Ben “vefalı” biriyim arkadaş!..
“Vefa” bekleyene “boza” vermem!..
Onu, CHP’liler yapar!..

Küskünlerin fıkrası!
Adamın biri, yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde, masada bir “bilgisayar” görür ve eşine “e-mail” atmaya karar verir.
Fakat yazdığı mesajı, farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir... Tam bu sırada farklı bir yerde, bir kadın; kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür... Bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşünüp, maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır.
Odaya giren annesi, yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.
Kime: Sevgili karıma
Konu: Yeni ulaştım.
Tarih: 16 Mayıs 2004
Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerinize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğin düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.
Not: Burası çok sıcak!”
Duydum ki;
“CHP’li küskünler”, bu fıkrayı biraz değiştirip, 12 Haziran’dan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’na maillemeye hazırlanıyormuş!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi