Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Beynelmilel palavra yarışmaları

Beynelmilel palavra yarışmaları

Çok önceki yıllara aittir bu anlatacağım palavralar.
Aman ha kalkıp yanlış anlamayınız... Çünkü bu fıkraların günümüzdeki partilerle, parti genel başkanları ile komşulukları dahi yoktur... Mesele şöyledir:
Dünyanın en ünlü palavracıları tesbit edilir, yarıştırılır...
İngiltere’den Carl Hose,
Fransa’dan Manuel...
İran’dan meşhur Meşhedi...
Alır sözü diline, söyler Manuel:
- Biz bir tren icat ettik, yol kenarındaki telgraf direklerini saymak mümkün olmuyor hızlı gidişinden dolayı...
Hemen harekete geçer Carl Hose:
- Biz de yeni bir tren icad eyledik... Öyle hızlı ki yolcular istasyonları sayamıyorlarmış...
Meşhedi durur mu hiç?
Alır sözü, görelim ne der:
- Özün biz bir tren icad eyledik, ilk seferinde kondüktör kızmış makas memuruna bir tokat atmak istemiş amma ta Londra’daki makasçının suratında patlamış bizim kondüktörün şamarı...
Sevgili okurlar, hiç sizin düşündüğünüz gibi değil... Yani 3 Türk parti lideriyle alakası yok bu palavra fıkrasının...
================================
DEĞERLİ DOSTUM, BÜYÜK İNSAN, SAİD-İ NURSİ’NİN AVUKATI
HÜSAMEDDİN AKMUMCU’NUN VEFATINI TEESSÜRLE ÖĞRENDİM...
ALLAH (C.C.)’DAN GANİ GANİ RAHMET DİLERİM... YAKINLARININ VE
AKRABALARININ BAŞLARI SAĞ OLSUN...
================================
Yine aynı yıllara tesadüf eden, aynı kişiler arasında geçen yarışma şöyledir:
Yer yuvarlağında öyle bir kuraklık baş gösterir ki 7 kıtanın onunda hissedilir. Ne o, rakamlar şaşırttı mı sizi? Ne var yani biraz da ben abartır isem:
Manuel alır sazı eline (sözü olacaktı galiba...)
- Giden yıllarda bizim Sarkozy’nin Fransa’sında tarihte görülmemiş bir kuraklık yaşandı... Yağmurlar yağmadı, sular çekildi, açlıktan, kıtlıktan nüfusumuzun yarısını kaybettik...
Ayıp olmaz mı Carl Hose’in geride kalması?
Nitekim farkındadır...
Alır palavra gitarasını kucağına ve öttürmeye başlar:
- Sizdeki de mi kuraklık sanki? Esas kuraklığı biz gördük, biz çektik arkadaşlar...
Denizler kurudu denizler.... Kocaman adamız gübrelikte büyümüş mantar misali yükseldi kaldı orta yerde...
Gemiler hep karaya oturdu... Fransa’ya gitmek için Manş denizine girerdik, en derin yerleri dizkapağımıza çıkabilirdi ancak...
Meşhedi Azeri’dir, palavranın en ihtişamlısını sallar evelallah...
Ellerini tükrükler ve başlar anlatmaya:
- Özüm meni de dinlesiz ve kime hak verirsez veresiz...
Bizim memlekette öyle bir kuraklık oldu ki, düşmanlar başına demeye dahi dilim varmaz.
Baktık bütün ırmaklar kurudu...
Balıklar kuru ırmak yatağında yüzerken havaya göz gözü görmeyecek derecede toz kaldırırlardı. Biz tarlaya giderken evden ekmek ve tuz alır öyle giderdik... Dere yatağında toz/torpah içinde cirit atan balıklardan yakalar üstüne tuz ekeler ellerimizle güneşe tutar pişirir yerdik...
Haliyle her iki yarışmada Meşhedi birinci seçilir...
Bu fıkraların Türk politikacılarıyla ilgisi olabilir mi?
Hayır olmaz...
Yoktur zaten.. Eğer aklınızdan geçtiği gibi düşünseydim çekinmeden söylerdim...
Rize’li Tayyip derdim...
Dersim’li çarkçı Kemal derdim...
Osmaniye’li, esasında Bahçe’li derin Devlet derdim...
Adı kitaplara geçmiş Meşhedi’yi ben çocukluğumda okumuştum... Şunu da belirtmeden geçmeyelim... O eski palavracılar şimdikilerin ellerine su bile dökemezler... Hele de şu seçim öncesi...

Ben ayıdan korkmam aydından korkarım
Namertse erkekten/kadından korkarım
Adsızdan zerrece korku duymam amma
Resmi haydutların adından korkarım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi