Anneler Günü üstüne aykırı sözler

Anneler Günü üstüne aykırı sözler

Anneler Günü’nü bir türlü sevemedim, benimseyemedim. Anneler Günü bana ne yaptı, diye düşünüyorum, bir cevap yok. Var tabii de yani istenilen mânâda bir cevap yok. Kendimce bazı sebeplerim var tabii.

Bir kere bu günü yapmacık bayramlardan biri olarak görüyorum. Sevgililer Günü gibi. “Anne”yi kaldır “sevgili”yi koy aynı şey oluyor. Anneler Günü neden Türk toplumunda o kadar rağbet gördü derseniz, İslâmiyetin anneye verdiği değerin ve Peygamber Efendimiz’in o meşhur hadisinin bunda payı var. Hatta doğrudan doğruya ona dayanıyor desem de olur. “Cennet annelerin ayakları altındadır.”

***

Anneler Günü sabahı, pencereden, insanların ellerinde çiçekler ve paketlerle bir yerlere doğru gidip geldiğini gördükçe içim sıkılıyor. Dinî kaynaklı mı, değil; millî bir anlamı mı var, değil. Bu bayramları kutlayan gençler sürekli annelerinin bakımıyla meşgul olmak zorunda kalsalar, bu bayram gününün bir etkisi olur mu, şüpheli. çok “anne” hikâyeleri duyuyorum ki inanmak zor. Annelerin, özellikle çok yaşlı olanların nasıl ziyan edildiğine dair bu hikâyeler, hem de bizim semt gibi dindar bir semtin hikâyeleri arasına girdi artık. Ama bu hikâyelerin kahramanları, her anneler gününde ellerinde uydurma buketlerle annelerini ziyarete gidiyorlar. Ben yargılamak, hüküm vermek yanlısı değilim, bu durumları anlamak zorundayım, biliyorum ama vaziyet bu. Müslümanlar, ne kadar direnseler de içinde yaşadıkları vahşi kapitalist düzenin zararlarından etkileniyorlar. Bir tüketim toplumu haline gelen modern toplum, annelik-evlâtlık ilişkisini de bir tüketim metaı haline getirdi, ne yazık ki.

***

Benim, eskiden beri, şu anneler ve babalar günü konusundaki öncelikli itirazım, bu günün, annesiz ve babasız çocuklara indirdiği darbeden kaynaklanıyor. öksüz ve yetimler diyecektim ama artık günümüzde bunların dışında o kadar çok annesiz ve babasız çocuk var ki... Boşanmış ailelerin, bir de üstelik bu ayrılıklardan dolayı yaralanmış çocukları...Bu çocuklar için de bir anneler günü düşünüyor musunuz?çünkü onların, yetim ve öksüzler dahil, gününü kutlayacağı bir anneleri yok.Onlar mahzun olacaklar, ekranlara mahzun, yaşlı gözlerle bakacaklar. Başka duyguları, bir yana koyuyorum, bu hale dayanabiliyor musunuz?

Bir de üstelik, şehid, gazi çocukları, ayakkabı boyacısı çocuklar, tamirhanelerde çalışanlar, minübüs muavinleri, çiklet, mendil satıcıları, tiner ve uyuşturucu bağımlıları... Ve bunların yanında, 14 yaşında patron olmuş, cumhurbaşkanı çocukları...

Ah, sevgili Peygamber, nerdesin? Şimdi senin gibi, bayram sabahı sokakta rastladığı mahzun şehid çocuklarını alıp evine götüren. Hasan-Hüseyin’e kardeş eden yüce gönüllü önderler yok.

Filistin ve Irak’ın öksüz ve yetimlerinden hiç bahsetmiyorum. Bahsetmeye yüzümüzün olduğunu sanmıyorum.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi

Leke

26 Ağustos 2009 Çarşamba 01:09