Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kanal, internet ve Ecevit... Yanlış hesap Bağdat’tan döner!

Kanal, internet ve Ecevit... Yanlış hesap Bağdat’tan döner!

Hemen her zaman söylerim ya; “gösterilen”lere aldanmayın, “perde arkası”nı araştırın... Zira, öyle olaylar var ki; herkes “durduğu yer”e, “baktığı açı”ya göre görüyor ve ona göre yorum yapıyor.
Bilmem hatırlar mısınız;
Uzun süre önce, futbol yorumcularından biri, “açıya göre değişen pozisyon”ları bir örnekle göstermişti.
Meselâ, bir taraftan bakıldığında; “kale çizgisini geçmiş” yani “gol” olmuş gibi görünen top; bir başka taraftan bakıldığında “kale çizgisinin 10-15 santimetre uzağında” görünüyordu!..
Demek oluyordu ki;
“Her gördüğüne inanmayacaksın!”
Çünkü bazı görüntülerde; “abra-kadabra” hesabı, gözleri aldatıcı “illüzyon”lar olabilir!
Sadece “görüntü”ler değil, “yazı”lar da veya “olay”lar da aldatabilir insanı!..
MEHMET YAKUP’UN HESABI!
Meselâ, Hürriyet yazarı M. Yakup Yılmaz gibi; AK Parti Hükümeti’ne “körü körüne muhalefet” yapıyorsanız, “Kanal İstanbul Projesi”nin, hiç de “fizibil olmadığını” iddia eder, bunu ispatlamak(!) için de “bakkal hesabı” yaparsınız ama yaptığınız “komik”liğe, “karga”lar bile “münasip yerleri”yle gülerler!..
Efendim; M. Yakup Yılmaz; önceki günkü yazısında, “İstanbul’a 2. Boğaz” için; “200 metre en, 100 metre derinlikteki ve 50 kilometre uzunluğundaki kazı alanından çıkacak hafriyat 12.5 milyar metreküp tutuyor” diye yazmıştı... Ancak, hesapta bir sorun vardı... Çünkü; 200 metre x 100 metre x 50 bin metre eşittir 1 milyar metreküp ediyordu!.. Yani, Mehmet Y. Yılmaz’ın yaptığı hesabın 12,5’ta biri kadar!..
Mehmet Yakup, rakamları “şişkin” gösterecek ve projenin “pahalı” olduğunu ispatlayacak(!) ya; “mülkiyeli bir hesap uzmanı arkadaşı”na, “bakkal hesabı” yaptırmış;
“2000 açık havza maden kamyonu alınacağını varsayar ve bunların günde 20 sefer yapacaklarını düşünürsek, günde 40 bin sefer ile 2 bin 500 gün boyunca gidip gelecekler demektir.
Demek ki projenin kazı kısmı yaklaşık 8 yıl sürecek.
Bu özel kamyonların tanesini 20 milyon liradan alsak, kamyon parkı yaklaşık 40 milyar lira tutar.”
Gördünüz mü “mülkiyeli hesap uzmanı”nın yaptığı “bakkal hesabı”nı!.. Bu hesabı; bir “mülkiyeli” yaptıysa, vah “Türkiye”nin haline!..
Ama, şurası bir gerçek:
“Mülkiyeli”nin yaptığı “bakkal hesabı”nı; bırakın “bakkal”ları, sokakta “bilye” oynayan bir “çocuk” bile yapmaz!..
Yapsa bile, böyle bir hesap “Hürriyet’in köşesi”ne yazı olarak konmaz!.. Ama, maalesef kondu!..
Düşünebiliyor musunuz;
Bir “kamyon”un tanesini “20 milyon” olarak hesaplıyor adam... Yani, eski parayla “20 trilyon” lira!..
“Bir kamyon 20 trilyon!”
Hani, derler ya;
“Bu adam ya hesap bilmiyor,
Ya da hiç dayak yememiş!”
Mehmet Yakup da o hesap!..
Ya “hesap” bilmiyor,
Ya da “dayak” yememiş!..
Be adam; “20 trilyona bir kamyon” alırsan, senin hesabınla, o proje elbette “209 milyar dolar”a çıkar!..
Bana bak Mehmet Yakup;
Ya “hesap” yapmayı öğren, ya da “dayak” yemeye hazırlan!..
Yoksa, seni ya Hürriyet’ten atarlar, ya da yapılacak “Boğaz”a atarlar da; mahallede “bakkal defteri” tutmak zorunda kalırsın!..
Gerçi, seni “bakkal”lar da işe almaz ya, o da ayrı mesele!..
Sen, sen ol;
Ya “göz”ünü çizdir, ya da gözlüğündeki “zırh”ı incelt!.. Hayır, yine “özür” dileme!.. “Özür” kelimesi, sayende “yalama” oldu!.. Hep “yanlış” yazıyorsun, hep “özür” diliyorsun!.. Yine özür dileme!..
Kendine, “danışman” olarak, bir “mülkiyeli çakal” değil, “Türkiyeli bakkal” al!.. Bakkallar, “iyi hesap” yaparlar!..
Onların hesabı, Bağdat’tan dönmez!..
Ve siz, ey halkım;
“Göz ve gözlüklerindeki kalın zırhları, PKK’lı teröristlerin silâhlarından çıkan zırh delici mermilerin bile delemeyeceği bu adamların yazılarına aldanıp da, yanlış hesap yapmayın!”
Malûm, yanlış hesap Bağdat’tan döner!..
ŞİMDİ DE İNTERNET CAYIRTISI!
Sakın ola, meydanlarda “gürültü” koparan “Bremen Mızıkacıları”nın çıkardığı “cayırtı”lara da kulak asmayın!..
Görüyorsunuz;
“YGS skandalı”nı dillerine pelesenk eden “ÖSYM şamatacıları”nın ardından, şimdi de “internet klarnetçileri” çıktı sahneye!..
Diyorlar ki;
“İnternete sansür geliyor!”
“BTK’nın kararı, internetin ölüm fermanıdır!.. 22 Ağustos 2011 tarihi internetin ölüm tarihidir!”
Oysa, yok böyle bir şey!..
Söylediklerinin tamamı “kuruntu”dan, “kuru gürültü”den ve “paranoya”dan ibaret!..
Bakın, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun, yani BTK’nın, 22 Şubat 2011 tarihinde aldığı “internetin güvenli kullanımı” başlıklı kararın “6. madde”sinde ne deniliyor;
“Madde 6 – Fıkra 1 – İşletmeciler, güvenli internet hizmetini standart profil, çocuk profili, aile profili ve yurtiçi internet profili olmak üzere farklı erişim yetkilerine sahip dört farklı kullanıcı profiline göre sunmakla yükümlüdürler.”
Yani, kullanıcıların güvenliğini sağlamak üzere, seçimlerine göre; hangi sitelere girip hangilerine giremeyeceklerini belirleyecekleri dört ayrı profil sunulacak.
Kullanıcılar bu profiller arasında istedikleri şekilde geçiş yapabilecekler.
Peki “yasak” veya “sansür” bunun neresinde?..
Kaldı ki;
BTK Başkanı Tayfun Acarer; internet abonelerinin şu anda kullandığı sistemi aynen kullanmaya devam edebileceğini, isteyen abonenin de güvenli internet profiline geçebileceğini belirterek, “Şu andaki konumunda kalmak isteyenlerin herhangi bir şey yapmaları gerekmiyor” diyor!..
Yani, sen istemezsen; hiç kimse, sana, “İllâ da şunu seç” demiyor!..
2 AYDIR NEREDEYDİNİZ?
Bütün bu “gerçek”ler ortadayken, hâlâ zırlayan, hırlayan ve paçaya dalma pozisyonu alan “sahibinin sesi” tiplere derim ki;
“Ulan; sansüre karşı madem bu kadar duyarlıydınız, 22 Şubat’tan bu yana nerelerdeydiniz?”
Öyle ya;
O karar, 22 Şubat’ta alındı... Aradan geçmiş 2-2.5 ay!.. Şimdi kalkmışlar, “Sansüre hayır” diye böğürüyorlar!.. Tamam, herkesin “bağırma ve böğürme özgürlüğü” vardır da, 22 Şubat’tan sonra niye sesiniz çıkmadı?..
Ben bilirim sizi!..
Sizin derdiniz “üzüm yemek” değil; siz “bağcıyı dövmek” istiyorsunuz!..
BTK üzerinden AK Parti’ye, Tayfun Acarer üstünden Tayyip Erdoğan’a çakmak ve böylece seçimlere bir ay kala “CHP yelkenini şişirmek” istiyorsunuz!..
Eğer 22 Şubat’ta sesinizi çıkarsaydınız, “gerçek”ler ortaya çıkacak ve “nakavt” olacaktınız!.. “Seçime 1 ay kala böğürmeye” başladınız ki; millet neyin ne olduğunu anlayamadan sandığa gidip, “Sansürcü AK Parti”(!)ye cezasını versin!..
Yok öyle yağma!..
Millet “keriz” değil!..
Millet bilmiyor mu sanki; bir zamanlar, “telefon” için müracaat ederken, “form” doldurduğunda soruluyordu;
“Şehirlerarası görüşmelere açık olsun mu?.. Telefonunuz, milletlerarası görüşmelere açık mı olsun, kapalı mı olsun?..”
O zamanlar “900’lü hatlar” vardı!.. “Müstehcen konuşmalar” yapılıyordu... Telefon İdaresi de soruyordu; “900’lü hatlar açık mı olsun, kapalı mı?”
Bu da, öyle bir şey!..
Sen “standart profil”de isen, internetini kullanmaya aynen devam et!.. Ama, çocuğunun “zararlı siteler”e girmesini istemiyorsan, dersin ki, ben şu “profil”i istiyorum!.. Haa, BTK’dan verilecek “şifre” ile, sen yine istediğin yere girebilirsin!..
Uzun lâfın kısası;
Ortada ne “sansür” var, ne de “yasak” diye bir şey!.. “Böğürücü”lerin yapmaya çalıştığı tek şey; tam da “seçim arefesi”nde, AK Parti’yi “sansürcü” göstermekten başka bir şey değildir!..
BAĞIR, ECEVİT’İ UNUTTUR!
Siz, siz olun; bu “kuru gürültücü”lere değil de; “gürültü” arasında gözden kaçırılmak istenen “tarihî gerçekler”e bakın!..
CHP’nin, bazı “cambaza bak”çıları, dikkatleri ÖSYM’ye ve “internet kararları”na çekerlerken, aslında “Mehmet Haberal ve Sinan Aygün’ün CHP adaylığı”nı gözlerden kaçırmaya çalışıyorlar!..
DSP’nin eski genel başkanı Zeki Sezer, bakın neler söylüyor;
“Sinan Aygün, Başbakan Ecevit’in azledilmesi için mahkemeye dilekçe verirken, büyük bir grubun temsilcileri de; “partiyi Aygün’e teslim et!” diye baskı yapıyordu!..
Elbirliği ile Ecevit’in üstüne beton dökmek istediler!.. Şimdi, aynı partide nasıl politika yapıyorlar, anlayamıyorum!..
Sinan Aygün çıkmış; “Ben, o zaman öyle bir şey demedim” diyor... Herhalde, milleti enayi zannediyor!.. Ecevit’e yapmadıklarını bırakmadılar!.. Hatta Ecevit, bizzat bana; “Bunlar bizi bitirmek istiyor” dedi.”
Bu arada; DSP’nin eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün sözleri de enteresan...
Hikmet Sami Türk diyor ki;
“CHP’nin gösterdiği adaylar, geçmişte Ecevit’i iş göremez hâle getirmeye çalıştıkları söylenen kişiler!.. Bu nasıl iş, nasıl siyaset anlayışıdır ki; CHP, hem Ecevit’in adından yararlanmak istiyor, hem de Ecevit’e karşı olanları aday gösteriyor!”
Zaten, işin sırrı da burada!..
Hem “Yolumuz, Ecevit’in yoludur” diyeceksin, hem de “Ecevit’in yolunu kesen” adamları aday yapacaksın!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu!..
İşte, CHP’deki “cambaza bak”çılar; kâh ÖSYM’yi, kâh “internet”i gündeme getirip “cayırtı” koparıyorlar ki; “Ecevit’in üstüne beton dökmek isteyen CHP’li adaylar” meselesi, arada kaynayıp gitsin!..
Onun için diyorum ya;
“Söylenen”lere ve “gösterilen”lere hemen aldanmayın!.. Lâfı söyleyen “ben” de olsam, araştırın!..
Bakın bakalım;
“Altında ne yatıyor!”
İşte bugün, Mehmet Yakup’un “bakkal hesabı”ndaki “fahiş hata”yı, “sansür çığırtkanları”nın gündeme getirdiği “palavra”yı ve “Ecevit’e azil gerçeği”ni öğrendik!..
Ben, gerçekleri çarpıtmadım... Çünkü ben “kartel yazarı” veya “CHP’li” değilim!..
Sadece olanları yazdım!..

“Genelev”de özel hayat!!!
“Garsoniyer” olarak kullanılan bir evde, “kadınlarla aşna-fişne yaptıkları” için; hem “MHP’li iki milletvekili”ni partiden kovan, hem de “onlara sahip çıkmaya” çalışan Devlet Bahçeli, gittiği il ve ilçelerde diyormuş ki; “MHP aleyhine çalışan 126 site var... Bunların kaynağı ABD!.. İktidara düşen; bu uygunsuz görüntüleri istismar etmek değil, kişilerin özel hayatını gözetleyen kameraları kimin yerleştirdiğini bulmaktır!”
Gerisinden değil de; şu “özel hayat” lâfından fena halde gıcık kapmaya başladım... Yahu arkadaş; sen “kendi eşinle” bir şey yapmıyorsun ki, “özel hayat” olsun!..
Tutmuşsun bir “garsoniyer”, oraya “kadın”ları doldurmuş ve utanmadan “seks” yapıyorsun!.. Şimdi kalkmış, “genelev”e çevirdiğin mekânı, “özel ev” diye yutturuyorsun!.. Bunun neresi “özel hayat” Allah aşkına!.. “Genelev”de hiç “özel hayat” olur mu?..
Neymiş; “Bu görüntüleri ABD yayınlıyor”muş!.. Olabilir!..
Ama birader; merhum Nasreddin Hoca’nın; “Hırsızın hiç mi suçu yok?” demesi gibi, bu “zina”cıların hiç mi suçu yok?..
Ne yani; “genelev”e dönüşen mekânı ABD mi kiraladı?..
“Malûm kadın”ları ABD mi getirdi oraya?.. Hadi, hepsini ABD tezgâhladı diyelim, milletvekillerinin “pantolon”larını da mı ABD çıkardı?..
Onları, yatağa ABD mi attı?..
Hem “zina” yapacaksın, hem de “kim çekti?” diye vaveyla koparacaksın!..
  Yok arkadaş; “genelev”in “özel”i olmaz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi