Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Bahçeli ve Kılıçdaroğlu... Ya unutkan, ya pişkin!

Bahçeli ve Kılıçdaroğlu... Ya unutkan, ya pişkin!

Daha geçenlerde, “yalan” ve “yalancı”larla ilgili “atasözleri”ni aktarmıştım... Onlardan biri şöyleydi:
“Yalan söyleyen unutkan olmamalı!”
Öyle ya;
Bir yerde “yalan” söyler ama unutur da başka bir yerde “doğru”sunu söylersen, foyan ortaya çıkar!..
Dolayısıyla;
Eğer “yalan” söylüyorsan, asla “unutkan” olmayacak, nerede ne dediğini hep hatırında tutacaksın!.. Bir de “hafıza sorunu” veya “Alzheimer” gibi bir problemin olmayacak!.. Aksi halde, “açık” verir, paçayı kaptırırsın ki, milletin diline düşersin!..
BAHÇELİ’NİN ELİNDEKİ FOTOĞRAF!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, maalesef iyi birer “yalancı” değiller!.. “Yalan” söylüyorlar ama çok kısa bir süre sonra unutup, kendilerini ele veriyorlar!..
Meselâ, şu “siyah araba” meselesi... Show TV ekranlarında Ali Kırca’nın programına çıkan Devlet Bahçeli, elindeki “fotoğraf”ı millete göstererek ne demişti;
“Bu fotoğraf, 13 Mayıs’ta arkadaşlarımız tarafından çekildi... Şöyle bir araba, MHP’nin etrafında dolaşıyor... Bir otomobil!.. Plâkası da bu!.. Bu plaka, İstanbul’dan 1998 Şahin model bir arabanın plakası... 13 Mayıs Cuma günü sabah 08.30 ile 09.12 arasında MHP önünde bekliyor... Siyah renkte... Bizim partimizdeki kameraların ana caddeye bakan tarafında, karanlık bir nokta var. O karanlık noktaya arabayı çektiğiniz vakit, kamera almıyor. Ama araba orada duruyor.
Bunu; ancak kameraların görüş alanı dışında kaldığını bilen biri yapabilir. Bu bir profesyonel işi. Hareket halinde tespit edildi!.. Biz kimseyi suçlamıyoruz. Sayın Başbakan’a, kimseye kalkıp da ‘Şunu şöyle yap’ demiyoruz. Sen Türkiye’nin başbakanısın. Bunu bulacaksın, bulmazsan sorumluluğu aldığımda ben bunu araştırırım. Görev ihmalinden senden hesap sorarım.”
O OTOMOBİL, ALMANYA’DA!
Sonra ne oldu?..
Emniyet, “o fotoğraf”tan yola çıkarak, “siyah otomobil”in kime ait olduğunu araştırdı.
Ortaya çıktı ki;
Bahçeli’nin fotoğrafını gösterdiği o siyah otomobil, Almanya’da “ikinci el oto satışı” yapan bir “galeri”dedir... Adamlar, millet görsün de satın alsın diye, otomobilin fotoğrafını “internet”e koymuşlar!..
MHP’liler ne yapmış?..
Otomobile “talip” olmak yerine, “fotoğraf”ına talip olup, o fotoğrafı internetten indirmişler ve “işte bizi dinleyen otomobil” deyip, Bahçeli’nin eline tutuşturmuşlar!..
Yani, Bahçeli’yi “mandepsi”ye bastırmışlar!.. Düşünün hele, “kendi genel başkanlarını aldatan” kurmaylar, “kendi karılarını aldatmaz mı?”
Zaten bu yüzdendir ki; “Karılarını aldatan” adamlar, hep MHP’den çıkıyor!..
Her neyse, biz dönelim “otomobil” hikâyesine... Bahçeli’nin; “MHP’liler tarafından çekildiğini” söylediği fotoğrafın “internetten indirme” olduğu ortaya çıkınca, başladılar kıvırmaya!..
MHP’nin avukatı Hamit Kocabey, aynı fotoğrafın üzerine “temsili fotoğraf” yazıp, basına göstermiş ve demiş ki;
“O fotoğrafın temsili olduğunu biz taa en başında söylemiştik!”
Şu hâle bakın;
Koskoca bir partinin genel başkanı, elinde “temsilî fotoğraf”la ekrana çıkıyor ve milletin gözünün içine baka baka diyor ki;
“Parti binamızın yanında bulunan, bizi dinleyen otomobil, bu siyah otomobildir!..”
Lütfen dikkat;
Bahçeli, o fotoğrafı gösterirken, Kırca’nın sorusu üzerine diyor ki;
“Fotoğrafı arkadaşlarımız çekti!”
Peki, “MHP’liler tarafından çekilen” bir fotoğraf, nasıl “temsilî” oluyor ve nasıl “Alman internet sitesi”nde bulunuyor?..
Duruuun, daha bitmedi!..
Bahçeli’nin gösterdiği otomobil; “siyah” renkli, Chrysler Voyager marka bir otomobildi!..
Peki, MHP’nin avukatı Hamit Kocabey ne diyor?.. Hiç “siyah otomobil”den söz etmeyip, bu defa “metalik sarı renkli yeni bir minibüs”ten söz ediyor!..
Yani; “siyah” oluyor “sarı!”
Anlaşılan o ki;
“Minare”yi çalmışlar ama “kılıf”ını uyduramamışlar!.. Yoksa; Bahçeli “siyah” derken, avukatı “sarı” der miydi?!?..
İSPAT EDECEKLERMİŞ!
Haa, bir de;
Avukat Kocabey demiş ki; “Kamera görüntülerinden, böyle bir aracın varlığını ispat edeceğiz!”
Ardından, kendisini ilgiyle izleyen gazetecilere CD’ler dağıtmış!..
Aaa, o da ne?..
Avukat beyin dağıttığı CD’lerdeki görüntülerde, Chrysler Voyager marka bir aracın MHP’yi izlediğine dair bir tek kare yok!..
Ama, ispatlayacaklar!..
Nasıl mı ispatlayacaklar?..
MHP Genel Merkezi’nin karşısında, “herkese açık bir otopark” varmış efendim!.. Oraya, her gün bir sürü otomobil girip çıkıyormuş!..
Bir gün, Chrysler marka “siyah bir otomobil” kazara otoparka girerse var ya, anında damgayı vuracaklar:
“İşte bu otomobil!.. Yakaladık!”
Yoo, gülmeyin!.. Bir parti, bu kadar “panik” yaşarsa, ondan “akıl ve mantık” beklemeyin!..
Almanya’daki galerinin internet sitesinden “siyah otomobil” fotoğrafı indiren bir parti, genel merkezin karşısındaki “otopark”tan da, pekâla “siyah bir otomobil” çıkartır!..
Ne yani;
Şapkadan “tavşan” çıkıyor da, otoparktan “otomobil” çıkmaz mı?..
Çıkar çıkmasına da;
Böyle bir MHP, sandıktan çıkar mı, çıkmaz mı, onu 12 Haziran’da göreceğiz!..
PİŞKİNLİK DEĞİL Mİ BU?
En başta dedim ya; “Yalan” söyleyen bir adam asla “unutkan” olmayacak!..
Ya da, suratına tükürüldüğünde “Ohh, yağmur yağdı” diyecek kadar “pişkin” olacak ki, milletin içine çıkabilsin!..
Şahsen ben, “Kılıçdaroğlu gibi biri” olsaydım; bırakın “miting meydanları”na çıkıp “milletin yüzü”ne bakmayı, inanın, kendi yüzümü görmemek için “ayna”ya bile bakmazdım!..
Ama, Kılıçdaroğlu o kadar “pişkin” ki; onun için “yürüyen yalan” veya “koşan yalan” tabiri çok hafif kalır!..
Dün de dediğim gibi;
Adam “teflon tava” gibi!..
Üzerine hiçbir şey yapışmıyor, her şey kayıp gidiyor!..
Şu, “mail” olayına değinmek ve Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne kadar “pişkin” bir adam olduğunu gözler önüne sermek istiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun iddiaları, 11 Mayıs 2011 tarihli Hürriyet’te, “O mail, bir bakandan” başlığı ile “manşet”ten verilmiş...
Bay Kılıçdaroğlu demiş ki;
“Bir bakan, AKP’nin bakanı. Yeğeni için ÖSYM’ye bir mail atıyor. ‘İlgili kişiyi uygun bir yere yerleştirin’ anlamına gelen istekte bulunuyor. Bana ulaşan bilgiler, isteğin geçmiş yıllarda yapılan üniversite giriş sınavlarından biriyle ilgili olduğu yönünde... Başbakan; ÖSYM’ye torpil telefonu atan bakanı açıklasın!.. Bakanın ismini şu aşamada açıklamayı doğru bulmuyorum. Bu mail bana ulaşan bilgilere göre ilgili savcıda var. Savcı eğer ‘Bende yok’ derse ÖSYM bilgisayarlarında incelemeyi yapan polislerden istesin. Zamanı gelince tüm detayları, bana ulaşacak yeni bilgilerle birlikte kamuoyuyla paylaşacağım. Şimdilik savcının atacağı adımları izleyeceğim.”
Sonrasını biliyorsunuz... Kılıçdaroğlu’nun kastettiği bakanın Hayati Yazıcı olduğu anlaşıldı ve Yazıcı, hemen açıklama yaptı: “Benim böyle bir yeğenim yok!”
Daha sonrasını da biliyorsunuz...
Polis, kısa süren bir araştırmadan sonra; ÖSYM Başkanı Ali Demir’e, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın adını kullanarak “mail” atan kişinin Ümit Yıldız adlı “eski bir sabıkalı” olduğunu tesbit etti ve adı geçen kişiyi Samandıra’da yakaladı!..
Ümit Yıldız’ın, kendisini “evlâtlık” alan aileyi de “dolandırdığı” ve gazetelerin “hain evlat” haberlerine konu olduğu bahsini bırakıp, gelelim Kılıçdaroğlu’na...
Bay Kılıçdaroğlu, olaydan sonra bir TV kanalında ne demiş biliyor musunuz?..
Demiş ki;
“Demek ki, bir maili esas alıp, yüzde yüz kanıt diye ortaya çıkıp, insanları hapislere atmamak, araştırmak lâzım!”
Gel de, saçını-başını yolma!..
Gel de çıldırma!..
Be adam; hiçbir araştırma yapmadan “iddia”yı ortaya atan sen!.. “Çamur” atan sen!.. Bir bakan hakkında “yargısız infaz” yapan sen!.. Başbakan’a çağrı yapıp, “o bakanı açıkla!” diyen sen!..
Şimdi kalkmış, diyor ki;
“Kanıt diye ortaya çıkmamalı!..
Biraz araştırmalı!”
Pişkinliğin bu kadarına pes!..
Adama bakın;
Önce çamuru sıvıyor, sonra zeytinyağı gibi üste çıkıyor!..
Hem suçlu, hem güçlü!.. Hani; “yavuz hırsız, ev sahibini bastırır”mış ya, Bay Kılıçdaroğlu da böyle bir adam!..
Öyle sanıyorum ki;
Bay Kılıçdaroğlu’nda ya “unutkanlık” başladı, ya da bir “hafıza problemi” yaşıyor!..
“Unutkan” olmasa, bu kadar “yalan”ı peş peşe söylemez, bu kadar kendini ele vermez, bu kadar “teflon” olmazdı!..
Ya unutkan, ya da pişkin!..
Kararı, “hekim”lere havale ediyorum.
==============
Bugün 21 Mayıs... Büyük gün!!!
Bugün, 21 Mayıs 2011...
Bugün, “Büyük Gün!”
Amerikan yönetiminde büyük ağırlıkları olan ve bir zamanlar Bush oğlu Bush’u parmaklarında oynatan “Evangelist Hıristiyanlar”a göre, bugün “Kıyamet’in başlangıç günü!!!”
Bugün, saat 18.00’de, dünyanın herhangi bir bölgesinde “büyük bir deprem” olacak!.. Bu büyük depremde, “200 milyon Hıristiyan” ölecek ve “doğruca cennete gidecek!!!”
Peki, bu “büyük deprem” neyi işaret ediyor?.. Bu büyük deprem, hâşâ “İsa Mesih”in, yeryüzüne inmesinin habercisi olacak!..
Bugün saat 18.00’deki depremle birlikte; İsa Mesih, “Kıyamet’in başladığını” haber verecek ve başlayacak “Şeytan”la savaşmaya!..
Bu savaş, 21 Ekim 2011’e kadar, yani “5 ay” devam edecek!.. Bu 5 ay içinde; halen “sağ” olan insanların tamamı, büyük “felâket”ler yaşayacak... Milyarlarca insan; “deprem”lerle, “sel”lerle, “yangın” ve “patlama”larla sarsılacak!..
21 Ekim’e kadar devam edecek bu sürecin sonunda, “kıyamet” kopacak ve “dünyanın sonu” gelecek!..
Bütün bunları ben uydurmuyorum. Amerika’daki “Evangelist Hıristiyanların Türkiye temsilciliğini” yapan Family Radyo ve Müjde FM söylüyor...
Yukarıdaki “afiş”ler var ya; Family Radyo mensupları, bu afişleri bir ay önceden İstanbul’un değişik bölgelerindeki “bilboard”lara yapıştırdılar ve afişte de gördüğünüz gibi, bütün Hıristiyanlara, “var gücünle yalvar” demeye başladılar... Hem “afiş”lerle, hem “radyo”dan, herkesi “dua”ya çağırdılar... Halen de çağırıyorlar!
İşte bugün, 21 Mayıs!..
Bugün, “Garantili Büyük Gün!”
Bugün, “deprem” olacak, “200 milyon” Hıristiyan cennete gidecek ve İsa Mesih yeryüzüne inecek!.. Onlar, öyle inanıyor!..
Niye “garantili” diyorlar, biliyor musunuz?.. “Evangelist”ler, bu tarihi, daha önce “1994” olarak açıklamışlar ama bakmışlar ki “Kıyamet”in koptuğu filan yok, hemen açıklama yapmışlar: “Bir hesap hatası yaptık!”
“Hesap hatası”nı gidermişler ve şimdi “garantili” tarih veriyorlar: 21 Mayıs 2011... Unutmayın, saat tam 18.00’de “büyük bir deprem” olacak ve “kıyamet süreci” başlayacak!..
Ben; dün Van’daydım... Bugün de, Allah nasip ederse Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Hakkari ve Şanlıurfa mitinglerini takip edeceğim... Eğer bir şey olursa; “yazdıydı” dersiniz; olmazsa, Evangelist ve Family radyocularla dalganızı geçersiniz!..
Ve tabiî; bu “Evangelist” uyanıkların, başta “Hıristiyanlar” olmak üzere, dünyayı nasıl aldattıklarını, insanları nasıl sömürdüklerini de görürsünüz!..
Unutmayın; bugün 21 Mayıs!..
==============
Genelkurmay ve Kılıçdaroğlu
Gazeteler, “Uludere’de kuşkulu bir paşa” diyerek; “12 PKK’lının öldürülmesi”yle ilgili operasyonda yükselen tansiyondan dolayı, bölgenin komutanı Tümgeneral Mustafa Bakıcı’yı suçluyorlar ve diyorlar ki;
“¥ Korucular ve Vali cesetleri aldırmak isteyince izin vermedi.
¥ Cesetler için sınırı geçen bin kişinin tutuklanmasını istedi, Vali engel oldu.
¥ Başsavcının helikopter talebini reddetti, cenazeleri Adli Tıp’a göndertmedi.”
Mustafa Bakıcı ile ilgili haberlere Genelkurmay nasıl bir açıklama yapar bilmiyorum... Ama, ben de bir “kuşku”yu dile getirmek istiyorum.
Efendim; Afyon-Sandıklı Ülkü Ocakları Başkanı, konuştuğu Ülkücülere diyormuş ki; “Kılıçdaroğlu’nun selâmı var... Seçimde CHP’ye oy vermenizi istiyor!.. Belediye Başkanlığı seçimlerinde CHP’liler bize oy verdi, şimdi biz de CHP’lilere oy vereceğiz!”
Peki, Ülkücüler niye CHP’ye oy vereceklermiş?..
Çünkü efendim; “Genelkurmay, askerliği önce 12 aya, sonra 9 aya indirmek için çalışma yapıyormuş... Plân hazırmış... Bunu Kılıçdaroğlu’na söylemişler ki, CHP’nin oyları artsın!.. Kılıçdaroğlu, bu plânı öğrenince; bunu bir CHP projesi diye anlatmaya başlamış!..”
Genelkurmay’ın böyle bir “çalışma”sı var mı ve bundan Kılıçdaroğlu’nu haberdar ettiler mi, bilmiyorum...
Ama, “Ülkücülere söylenen” bu!..
Köşem açık... Bu “iddia”lara verilecek cevapları, hiç eğip-bükmeden yayınlarım... Yeter ki “kuşku”lar ortadan kalksın, yeter ki insanlar “istismar” edilmesin!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi