Taha Akyol

Taha Akyol

Sivil itaatsizlik!

Sivil itaatsizlik!

ASIL sivil itaatsizlik, “Demokratik Toplum Kongresi”nin totaliter baskısı karşısında AK Parti’nin Diyarbakır mitingine on binlerin katılmış olmasıdır!
Neden böyle diyorum.
Çünkü devlet dünkü devlet değildir. Hayli demokratikleşmiştir. Hukukun üstünlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü gelişmektedir.
Tokatlanan polis, sinirlerine hâkim olmaktadır.
Saldırganlık yapmamak kaydıyla “sivil itaatsizlik” dedikleri eylemleri de serbestçe yapıyorlar.
Türkiye’nin hiçbir yerinde dünkü “devlet korkusu” kalmamıştır. Şehirleşen, dışa açılan, orta sınıflaşan bir toplumda köylülükten kalma “devlet korkusu” devam edemezdi zaten.
Peki, devlet korkusu kaybolurken “örgüt korkusu” ne durumdadır?!
Örgütün ölüm tehditleri... ‘Hizadan çıkanlara’ ait işyerlerinin, araçların, öğrenci yurtlarının bombalanması... Sadece bunlar değil. Brzezinsky’nin “kollektivite baskısı” dediği totaliter atmosfer daha önemlidir. Galip Ensarioğlu, BDP’li olmayanlar üzerindeki bu “kollektivite baskısı”nı şöyle tanımlıyor:
“Kimi hayatından, kimi statüsünden korkuyor, kimi de hain ilan edilmekten korkuyor. Bu yüzden eleştirilerinde çok dikkatli davranıyorlar. Kendi içlerinde tartıştıklarını kamuoyu önünde tartışmaktan kaçınıyorlar...” (Yeni Şafak, 15 Ocak 2009)

Diyarbakır mitingi
İşte bütün bu mekanizmalarla günler önce Fırat Haber Ajansı tehditler yayınladı. Esnafa tehdit bildirileri dağıtıldı. Esnafın bir kısmı kepenk de kapattı.
BDP, AK Parti’yi baş düşman ilan etti.
Bütün bunlara rağmen dün esnafın büyük bir bölümü kepenk kapatmadı, on binler de Başbakan’ın Diyarbakır mitingine katıldı; kadın ve erkek...
Asıl cesaret budur, asıl sivil itaatsizlik budur.
Kürt meselesinin çözümüne yol açacak zemin budur.
Çünkü Türk-Kürt diye kutuplaşacak bir etnik çatışma felaketine sürüklenmeden demokrasi yoluyla çözüm ürütmenin zemini çoğulculuk ve çeşitliliktir. Siyasette ortak alanların bulunmasıdır.
Bugün AKP, muhafazakâr değerlere dayalı olarak Kürtlerle Türkler arasındaki ortak siyasi ve toplumsal zeminin partisidir.
Dünkü mitingde bu zeminin devam ediyor olmasını sevinçle gördüm. Başbakan’ın Bilali Habeşi, Selahaddin Eyyubi, Yunus Emre, Ahmede Xani, Mehmet Âkif referanslı konuşmasındaki ortak değerler...
Başbakan BDP’yi şiddetle eleştirdiğinde kadınlı erkekli binlerden yükselen alkışlar, bu değerlerin ifadesiydi.

Seçimlerden sonra
Başbakan’ın Diyarbakır mitingi, çözüm ümidimi güçlendirdi.
AK Parti’nin bölgede güçlü bir tabana sahip olması ve Başbakan Erdoğan’ın karizması, başlı başına bir çözüm potansiyelidir.
Mitingde bunu görmek çözüm için beni ümitlendirdi.
Ümitli olmamız için diğer bir faktör, CHP’nin eski ‘sekter’ politikaları bırakıp daha kapsayıcı demokratik politikalara yönelmesidir.
Seçim sürecinde AK Parti ile CHP arasındaki kavga maalesef çok tatsız hale geldi. Ama umuyorum ki seçimlerden sonra çözüm konusunda daha makul bir ilişki gelişecektir, gelişmelidir.
İki parti de unutmamalıdır; İngiltere’de Muhafazakar Parti ile İşçi Partisi arasındaki ilişkiler ‘makul’ olmasaydı, Kuzey İrlanda sorununu hal yoluna koyamazlardı.
Devletin Öcalan’la görüşmeleri de elbette devam etmelidir.
Bu mesele, daha fazla ağırlaşmadan, seçimlerden sonra çözüm sürecine konulmalıdır.
Yugoslavya hatasına düşmeden ve İngilizlerin Kuzey İrlanda’da yaptığı gibi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi