Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Mutluluk

Mutluluk

Bugün ülkemizi kimlerin yöneteceğini belirleyeceğiz. Bunun bizi nasıl etkileyeceğini düşünelim. Mutluluğun iki boyutu vardır. Birincisi çevre şartları diğeri iç dünyamızdır. Yönetim çevre şartlarının mutluluğumuza olumlu katkı yapmasını sağlamalıdır.. İç dünyamız ne kadar zengin olursa olsun eğer temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyorsak, yani beslenme, barınma, eğitim benzeri şartlar yeterli değilse mutlu olamayız. İç dünyamızda mutluluğa götüren yol sevgiden geçer. Ondan daha fazla bizi mutlu eden bir duygu yoktur. Mesela karşı cinsten bir insanla birlikte olurken sevginiz yoksa bu biyolojik bir ihtiyacı karşılamak gibidir ve değişik bir yemek yemekten öte bir anlam taşımaz. Lokantada karnını doyuran hesabı öder, servis sağlayan bedelini alır.
Sevgiyi karşı cinsten iki kişiye ya da yakınlarınıza indirgemek bu duyguyu hiç tanımamak demektir. Bazen hiç ilişkiniz olmayan bir kişiyi de sevebilirsiniz. Ama asıl önemli ve farklı olan bir düşünceye duyulan yakınlıktır ve en çok istismar edilen duygu budur. Mesela gelir adaleti sağlanmasını istersiniz ama bunun nasıl sağlanacağı hakkında bir düşünceniz yoktur ya da eşitsizliği sağlayan düzeni savunabilirsiniz. Önce gelir adaleti nedir sorusuna cevap vermek gerekir. Bu mutlak bir eşitlik anlamına gelirse imkansızdır. Yeni bir mal üretildiğinde aynı anda herkese yetecek kadar üretilemez. Önce bunu bazıları satın alır ve onlar daha zengindir. Doğada da eşitlik yoktur. Mesela en sevilen yiyecek bir balık türü ise bunun doğadaki miktarı sınırlıdır ve seçkin bir zümre satın alır diğerleri hamsiyle idare eder.

Kapitalist düzen herkesin gelirinin ne kadar olacağına ilişkin bir kriter getirmiştir. Bir insan üretime ne kadar katkı yaparsa o kadar gelir elde eder. Üretime katkı yapacak bir insana müteşebbis iş verir. Çünkü bu onun da yararınadır. İşe aldığı her kişi üretime yaptığı katkıdan daha az ücret alır ve aradaki fark onun karıdır. Bu nedenle üretime katkı yapan bir insanın işsiz kalması söz konusu olamaz ve katkısıyla orantılı gelir elde eder. Bu kadar objektif görünen bu kritere rağmen neden katkısız bazı insanların gelir elde etmesine çalışacağız?

Sosyalizm üretimin işçiler tarafından yaratıldığını savunmuş ama gelirin nasıl dağıtılacağına dair bir kriter ortaya koymamıştır. Yöneten güç bu dağıtıma karar verecektir ve yöneten güç işçiler olacağı için adaletsizliğin söz konusu olmayacağı düşünülmüştür.

Seçim sürecinde en çok istismar edilen bu konuda şu soruya cevap verilmemiştir: Üretime katkı yapmayan kişiye neden ücret ödeyeceğiz ve bunun miktarı nasıl belirlenir? Şöyle bir cevap verilebilirdi: Geliri olmayanlar toplumdaki huzuru bozar ve güvenliği tehdit edebilir. Karşılıksız görünen bu yardım, huzuru sağlayarak, herkese katkı yapmaktadır ve herkes bunun bedelini ödemelidir. Ya da inançlarımız ve duygularımız bu insanların sefaletine izin vermemektedir, duygularımızı tatmin için bir bedeli ödüyoruz denebilirdi. Yani önce sebep sonra dağıtım kriterleri tespit edilebilirdi.

İktidardan çevre şartlarının bizi olumsuz etkilemesini engellemesini, ülke olarak karşılaşmamız kaçınılmaz görünen dünyadaki gelişmelere karşı uygun tedbirler almasını bekliyoruz. Ancak bu mutluluğumuz için sadece uygun bir ortam yaratır. İçinizde sevgi yoksa çevre ne kadar iyi olursa olsun mutsuz olursunuz. Birçok örnek var ama IMF eski başkanını hatırlayın yeter.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi