Sulandırılan bayramlar

Sulandırılan bayramlar

Dün 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı idi. Kutlamasına ben de kutluyorum ama nasıl 23 Nisan'da " ulusal egemenlik " ile bir araya getirilmesine karşıysam, Milli Mücadele ile " gençlik ve sporun " bir araya getirilmesine de karşıyım.
Böyle gelmiş, böyle gidiyor. Kanıksanmış. Şimdi değiştirmeye kalksanız, müthiş bir yaygara ile karşılaşırsınız.
Halbuki...
19 Mayıs ilk kez 1937'de " Gençlik ve Spor Bayramı " olarak kutlandı. 40 küsur yıl böyle devam etti. 1980'de darbeciler buna ' Atatürk'ü Anma'yı ekledi.
"Anma" ve "Gençlik"... Bence ikisi de 19 Mayıs'ın önemini anlatmıyor. Eğer ' Milli Mücadele'nin bir miladı varsa, o gün 19 Mayıs olarak kabul edilir. (Daha önce başlamıştır ama o ayrı bir tartışma konusu.)
Milli Mücadele süreci; kongreleriyle, meclisiyle, savaşa hazırlık safhasıyla, uluslararası ilişkileriyle, isyanlarıyla, savaşıyla, barışıyla ve nihayet ilan edilen cumhuriyetle başlı başına bir olaydır.
Onu "gençlik ve spor" kavramına indirgediğinizde, mesela elindeki biricik battaniyeyi üşüyen çocuğunun üstüne değil, ıslanmasınlar diye mermilerin üstüne örten kadını es geçmiş olursunuz.
'Atatürk'ü Anma'ya gelince: 30 Ağustoslarda, 29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda zaten Atatürk'ü anmıyor muyuz?
19 Mayıs'ı, " sadece lideri " anmaya indirgediğinizde, bu kez de mesela, Mustafa Kemal Paşa ile Samsun'a ayak basarak Kurtuluş Savaşı'na katılan diğer askerleri unutmuş olursunuz.
İnanmıyorsanız basit bir soru: Bandırma vapurunda Mustafa Kemal'den başka rütbeli ve rütbesiz kaç asker vardı?
Bilemediniz değil mi?
çünkü onlardan nadiren bahsedilir.
İş bana kalsa, 19 Mayıs'ı " Milli Mücadele Günü " olarak kutlarım. Gençlik ve Spor Bayramı'nı da 20 Ekim'e yani, Atatürk'ün ünlü Gençliğe Hitabe'sini 1927'de okuduğu güne alırım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi