M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Kur'anda Birleşme Nasıl Olur?

Kur'anda Birleşme Nasıl Olur?

Onların amacı (gayesi maksadı) Müslümanları Kur'an-ı Azimüşşan etrafında toplamak ve birleştirmek değil, Ehl-i Sünneti yıkmaktır.

Propagandalarının özeti şudur: Bütün Müslümanlar doğrudan doğruya Kur'anı (Arapça bilmiyorlarsa meal ve tercümelerini) okusunlar ve İslam'ı doğrudan doğruya Kur'an okuyarak öğrensinler ve hayata uygulasınlar.

Ne kadar parlak bir amaç değil mi?

Zâhirde öyle ama bunların niyetleri nedir?

Kimisi Müslümanları Vehhabî yapmak istiyor.

Kimisi reformcu, dinde değişim ve yenilik taraftarı.

Kimisi Fazlurrahman'ın Tâtiliye mezhebine mensup.

Kimisi Kemalist Müslüman. (Nasıl oluyorsa?..)

Kimisi BOP'çu.

Kimisi Ehl-i Sünnet karşıtı bir mezhebe mensup.

Kimisi Farmason Afganîci.

Kimisi mezhepsiz.

Kimisi telfik-i mezahibçi.

Kimisi Kur'anı inkar edenler de cennetlik diyenlerden.

Niçin bütün Müslümanlar doğrudan doğruya Kur'anda birleşsin diyorlar?

Zaten bütün Müslümanlar İslam'ın ana kaynağının Kur'an olduğunu kabul etmiyorlar mı?

Ediyorlar ama bir türlü birleşemiyorlar.

Maksud bir amma rivâyât muhtelif.

Bütün Müslümanlar doğrudan doğruya kendi re'y ve hevalarıyla Kitabullah'tan hüküm çıkartamaz.

İslam'da bütün Müslümanlar hukuk önünde eşittir ama mutlak eşitlik yoktur.

Kur'an "bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" buyuruyor. Hiç âlimle câhil bir ve eşit olur mu?

İnsanlar akıl ve zekâ bakımından da eşit değildir. IQ'su 80 olan var, 100 olan var, 130 olan. Bunlar hiç eşit olur mu?

İnsanlar genelde sekiz ana karakter türünden birine mensuptur. Bu karakterler de eşit değildir.

Mü'minle kâfir veya münafık hiç bir olur mu?

Muttaqi bir âbid ile mütecâhir bir fâsık ve fâcir bir olur mu?

Müslümanlar derece derecedir.

Avam, havas ve ehassülhavas diye üç sınıf vardır.

Ebrar için sevap olan bazı şeyler mukarreb kullar için günah olur.

Kur'andan kim fıkıh hükmü çıkartabilir?.. İlmi ve irfanı ictihad yapmaya müsait olanlar.

Önüne gelen Kur'anı kendi heva ve re'yi ile yorumlarsa Ümmet içinde anarşi ve kaos çıkar. Bugün olduğu gibi.

Müslüman halkın Ümmetin alimlerine tâbi olmaları gerekir.

Bir soru:

İlk Müslümanlar, Ashab-ı kiram zamanında ulema ve fukaha mı vardı?

Hiç olmaz olur mu?

Bir kere Resulullah efendimiz vardı. Salat ve selam olsun ona.

Efendimizin vefatına kadar Asr-ı Saadet'te Mushaf (tek bir kitap şeklinde Kur'an nüshası) yoktu.

Kur'an peyderpey nâzil oldukça Efendimiz gelen âyetleri Ashabına okuyor, öğretiyor, ezberletiyordu.

Kur'anın manasını, hükümlerini, yorumlarını Ashab Peygamberden öğreniyordu.

Ashabın hepsi müctehid değildi.

Ashabın hepsi ilimde Abdullah ibn Mes'ud veya Abdullah ibn Abbas derecesinde değildi.

İslam dünyası genişledi, bir ucu Atlas okyanusuna, öbür ucu Çin sınırlarına dayandı, Arapça bilmeyen düzinelerle kavim Müslüman oldu, mutlak müctehidler çıktı; Kur'andan, Sünnetten, icmâdan fıkıh hükümleri çıkartarak fıkıh mezhepleri kurdular. Dört hak mezheb usulde, esasta, temelde birdir, sadece teferruata ait küçük farklılıklar vardır, bu da Ümmet için geniş bir rahmet ve zenginliktir.

Bugün Sünneti yıkmak isteyenler var. Sünnet yıkılırsa Kur'anın doğru yorumu yapılamaz.

Sünnet yıkılırsa fıkıh mezhepleri yıkılır, meydan bozuk mezhep ve fırkalara kalır.

İslam'ı içinden yıkmak isteyen derin küfür ve nifak güçleri öncelikle Sünneti, hak mezhepleri, Ehl-i Sünneti yıkmak istiyor.

İslam dünyasına firasetli bir bakış atınız; Siyonistlerin ve militan Haçlıların, emperyalistlerin, sömürgecilerin, agresif İslam düşmanlarının en büyük müttefiki kimlerdir. Mâlum ve mâhud mezhep mensupları değil mi?

Kafirler ve münafıklar şeytana parmak ısırtacak kurnazlıklarla çalışıyor. Onların, ilk fırsatta Müslümanların başına geçirmeyi düşündükleri bir Halife adayları bile vardır.

Kafirler ve münafıklar sadece bir hizbi veya fırkayı desteklemez.

Müslümanları bölmek, parçalamak, birbirine düşürmek için bir düzine fırkayı ve hizbi destekler.

Bugün Ehl-i Sünneti yıkmak, bid'at cereyanları türetmek, Müslümanları parçalamak için büyük paralar harcanıyor, dağıtılıyor.

Kafirler, münafıklar, onların ajanları, işbirlikçileri, yardımcıları, destekçileri İslam kalesinin içine sızmışlar, girmişlerdir.

Kitap piyasasında 200'e yakın Kur'an meali, tercümesi, tefsiri satılıyor. Bunların büyük kısmı ilmî ehliyeti ve icazeti olmayan kişiler tarafından yazılmıştır.

Bu rakam yakında beş yüze çıkar. Müslümanlar dinlerini doğrudan doğruya Kur'andan öğrensinler... Ya öyle mi?

Muhterem Müslümanlar!

Kur'an Allah'ın kitabıdır.

Dinimizin ana kaynağıdır.

Kur'an öğrenelim ve okuyalım.

Mânasını anlamasak bile (herkes Arapça bilmez, herkes din alimi değildir) Kur'an okumak sevaptır, Kur'an şifadır.

İlmî ehliyeti, yeterliliği, icazeti olmayanların hod be hod kendi re'y ve hevalarıyla Kur'anı yorumlamaları ve ondan hüküm çıkartmaya yeltenmeleri Kur'ana saygısızlıktır.

Kur'anın en doğru yorumunu Ehl-i Sünnet müfessirleri yapmıştır.

Kur'andan ve Sünnetten fıkhî hüküm çıkartabilmek için ehliyetli ve icazetli hocalardan en az 14 ilmi okumuş, öğrenmiş, imtihan verip icazet almış olmak gerekir. Ayrıca çağın genel kültürüne de sahip olmak gerekir.

Bunlar da yetmez, bu kisbî (çalışarak elde edilebilen) ilimlerin yanında, Allah'ın 'âmil, âlim ve muhlis kullarına ihsan buyurduğu bir de vehbî (Allah vergisi) ilim olması gerekir.

Herkes ictihad yapsın cereyanını şu meşhur Farmason Afganî çıkartmıştır.

Kemalistler ne diyor? Hocalar, alimler, fakihler aradan çıksınlar halk kitabını kendisi okuyup yorumlasın.

Bir ara camilerde Arapça Kur'an okumayı yasaklayıp tercümesini okutmak istemişlerdi.

Merhum Mehmed Âkif, hazırlamış olduğu Türkçe Kur'an mealinin, Kemalistlerin şerrinden korkarak yakılmasını vasiyet etmişti.

Müslümanlar!

Kemalist ve reformcu ilahiyatçıların hile ve desiselerine sakın kanmayınız, dininiz imanınız elden gider.

Derin güçler Türkiye'ye Fazlurrahman mezhebini getirmek istiyor. Bu mezhep gelirse din elden gider, sadece ismi ve resmi kalır.

Mezhepsiz, fıkıhsız, Şeriatsız bir İslam türetmek isteyenlerin oyunlarına aldanmayınız.

Şeriatsız, fıkıhsız İslam olmaz.

Peygamberimizin 1400 yıl önce haber vermiş olduğunu unutmayınız. Ne buyurmuştu:

"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri müstesna bunlar Cehennemliktir... Ashab sormuşlardı: Kurtulacak olan fırka hangisidir?.. Şu cevabı vermişti: Benim ve Ashabımın yolundan ve peşinden gidenler..."

İşte Peygamberin, Ashabın yolundan gidenler Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebidir.

Bu yol cadde-i kübradır.

Bu yol cumhur-i ulema yoludur.

Bu yol Sevad-ı Azam'dır.

Ehl-i Sünnette avam ve mukallitler kendi re'y, heva ve hevesleriyle Kur'anı yorumlamazlar, ondan hüküm çıkartmazlar. Resulullah'ın vârisleri, vekilleri, halifeleri durumunda olan din imamlarına, mutlak müctehidlere, allamelere, gerçek ulema ve fukahaya, gerçek icazetli müfessirlere, gerçek icazetli muhaddislere tâbi olurlar.

Böylece Ümmet-i merhume içinde disiplin olur, birlik ve beraberlik olur, tefrika ve anarşi çıkmaz.

Kur'anda birleşme Ehl-i Sünnet ile olur.

(Karşıt fikir ve görüşlere sahip olanların, gerçek isim, adres, meslek, şehir belirtmeleri, mümkünse telefon no.su vermeleri ve gerekçelerini bildirmeleri rica olunur.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi