M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Doğuda ve Güneydoğuda İslam İlân Edilmelidir
26 TEMMUZ 2011
SAL 01:30

[-] Normal [+]
Gündem
Tavsiye Et
Yazdır
Yorum Yaz


Önce şunu bilelim? Kaç türlü Kürt var?.. Kürt vatandaşlarımızın hepsi de aynı kalıptan çıkmış, aynı kültüre sahip, aynı boyada insanlar değildir.

Asıl Kürtler Sünnî Müslüman dindar Kürt çoğunluğudur.

Başka Kürtler de vardır:

Yahudiliklerini gizliyorlar ama Yahudi Kürtler vardır.

Müslüman Kürtler ile Yahudi Kürtler sünnetlidir.

Bir de Sünnetsiz Kürtler vardır.

Ermeni Kürtler vardır.

Yezidîler de yoğun ve şedit baskılar yüzünden Kürt görünüyor.

PKK nedir?.. Bir Kürt terör hareketidir ama işin gerisinde Ermeniler vardır.

Siyonistler vardır.

Ermeniler ne istiyor?

Dedelerinin atalarının 1915'e-1918'e kadar yaşamış oldukları toprakları istiyor.

En azından oralara tekrar yerleşmek istiyor.

Türkiye devletinden tazminat istiyor.

Bu isteklerini doğrudan doğruya, Ermeni olarak gerçekleştiremezler.

Bu yüzden Yahudi ve gayr-i Müslim Kripto Kürtlerle anlaşmışlardır.

Türkiye topraklarının bir kısmı bağımsız veya özerk bir Kürdistan olunca Ermeniler dedelerinin yaşamış oldukları yerlere gelip yerleşeceklerdir.

Bu PKK hareketi cidden çok garip, çok acayip bir harekettir.

PKK terörünün gölgesinde yekûn olarak yüz milyarlarca dolarlık uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığı yapılmıştır.

Uyuşturucu bir ara helikopterlerle taşınmıştır.

Bu yolla nice kimse dolar milyoneri olmuştur.

PKK ile mücadele eden Türk ordusu, Makine Kimya Endüstrisi Kurumunun ürettiği mermileri kullanmaktadır.

Bir ara PKK da bu mermilerle Türk ordusuna ateş etmiştir.

MKE mermilerini PKK'ya kimler vermiştir?

PKK terörünün bitmesi demek yüz milyarlarca dolarlık bir sektörün çökmesi demektir.

Böyle bir bitişi ve çöküşü birileri istemez. Kimdir bu birileri?

Yakın tarihimizde birileri Kürtleri isyan ettirmek, dağa çıkartmak için elinden gelen her türlü pisliği ve şeytanlığı yapmıştır.

Bir köy halkına insan pisliği yedirilmiştir. (AİHM Türkiye'yi mahkum etmiştir.)

Beş bin köy düzlenmiş, ahalisi sürülmüştür.

Diyarbakır (doğrusu Diyar-ı Bekir) cezaevinde insanlığın yüzünü kızartacak işkenceler, zulümler yapılmıştır.

Kürt halkının en temel hakları ve hürriyetleri ayaklar altına alınmıştır.

Bunlar niçin yapıldı?

Bu sorunun cevabını vermeden önce Türkiye'de bir buçuk milyon Kripto Ermeni ve yine bir buçuk milyon Kripto Yahudi yaşadığını iyi bilmek gerekir.

Bu Kriptoların hepsi de Ermeni ve Yahudi olduklarının bilincine sahip midir? Bu hususta kesin konuşulamaz. Bunların bir kısmı erimiş olabilir. Lakin mutlaka bilinçli ve militan olanları vardır.

Türkiye'nin bütünlüğünü korumanın yolları, çare ve çözümleri var mıdır?

Elbette vardır.

Önce şunu iyi bilmemiz gerekir:

Kemalizm resmî ideolojisi, onun mitolojisi, onun tabuları ile Türkiye'nin bütünlüğü korunamaz.

Bütünlüğünü korumayabilmesi için Türkiye'nin resmî ideoloji kopukluk ve ârıza rejiminden tarihî devamlılık rejimine dönmesi gerekir.

Müslüman Kürtler, başlangıcından beri Kemalizmi kabul etmemiştir.

Zaten bugünkü haliyle Kemalizm ideolojisi, M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış yamalı bohça bir ideolojidir. Hattâ ona ideoloji bile denilemez.

Türkiye neye dönmelidir?

Türklerle Kürtlerin ve diğer yetmiş-seksen Müslüman etnik unsurun ortak değerlerine.

Böyle bir şeyi Siyonistler ve militan Kripto Yahudiler istemez.

Militan Kripto Ermeniler istemez.

Anadolu'yu tekrar bir Hıristiyan ülkesi yapmak isteyen militan Haçlılar istemez.

ABD istemez.

AB istemez.

Türkiye'nin tarihî devamlılığına, millî kimlik ve kültürüne dönmesi hem Türklerin, hem Kürtlerin, hem de diğer etnik gurupların menfaatine olacaktır.

Tarihî devamlılık rejiminde, dirense bile PKK yaşayamaz, yaşatılmaz.

Kürtlerin çoğunluğunu oluşturan Sünnî Müslümanlar Türkiye'nin parçalanmasını istemiyor.

Biliyorum teklifimi kimse kabul etmeyecektir ama birinci planda doğuda ve güneydoğuda tam ve gerçek bir din hürriyeti ilan edilmelidir.

Medreseler ve tekkeler açılmalıdır.

Cuma günü hafta tatili olmalıdır.

İslam'ın bütün icapları yerine getirilmelidir.

Bediüzzamanın hayal etmiş olduğu Medresetüzzehra İslam üniversitesi kurulmalıdır.

Tevhid-i Tedrisat ideolojik vesayet eğitim sistemi kaldırılmalı, onun yerine Tevhidî bir eğitim sistemi getirilmelidir.

Bu devlet Kürtlerin de devletidir. Lakin onlar bozuk, kötü, çarpık düzen ve sistemi istemiyor.

Zaten bir Müslüman, Türk olsun Kürt olsun, Gürcü veya Arnavut olsun hiçbir zaman böyle bir düzeni/sistemi kabul etmez, desteklemez.

Devlet dursun, sistem gitsin, yerine âdil ve hakkaniyetli bir düzen gelsin.

Hem vesayet rejimi devam edecek, hem Kemalist ideoloji her şeyin üzerinde olacak, hem laikçilik baskı ve tabuları sürecek, hem de Türkiye'de terör bitecek, her yer güllük gülistanlık olacak, toplumsal barış ve uzlaşma yapılacak... Böyle bir şey mümkün değildir.

Türkiye'yi kurtarmak istiyorsak sırtımızdaki bozuk düzen, resmî ideoloji safrasını atmamız gerekir.

* (İkinci yazı)
İyi Tolerans Kötü Tolerans

Tolerans mutlak olarak ille de iyi, doğru, güzel bir şey değildir. Toleransın iyisi vardır, kötüsü vardır.

Çağdaşlar, Kemalistler, ateistler tolerans deyip duruyorlar ama kendileri bazı konularda hiç de toleranslı değil.

Mesela İslam'a ve Müslümanlara tolerans göstermiyorlar.

Bazı toleranslar kötüdür demiştim, birkaç örnek vereyim:

Toleranslı bir koca... Karısının başka erkeklerle pek samimi, pek yakın, pek içli dışlı olmasına önem vermiyor. Onunkisi kötü bir toleranstır.

Bir Müslüman Ehl-i Kitab'a karşı toleranslı olur ama bu tolerans kendi dininden ödün verme derecesine gelirse çok kötü, çok mühlik (helâk edici) bir ahlaksızlık olur.

Hiçbir Müslümanın zaruriyat-ı diniyede tolerans göstermeye hakkı yoktur.

Tarih boyunca Osmanlı İslam devleti kadar Hıristiyanlara ve Yahudilere tolerans göstermiş başka bir devlet yoktur.

Lakin ecdadımız İslam dininden kesinlikle ödün vermemiştir.

Zamanımızda bazı Müslümanlar tolerans konusunda sınırları aştılar.

İslam'ın temel kaynağı Kur'an "Allah katında tek (hak, makbul, geçerli) din İslamdır" diyor.

Bizim toleranslılar "Üç ibrahimî hak din vardır, üçünün bağlıları da Cennete girecektir" diyor.

Ne saçmalık!.. Yahudiler ve Nasraniler İslam'ı hak din olarak kabul etmiyor, Kur'anı Kitabullah olarak kabul etmiyor, Resulullah Efendimizi peygamber kabul etmiyor ve bizim toleranslılar onları Cennete sokuyor. Yahu Cennet -hâşâ- sizin babanızın çiftliği midir?

Tolerans konusunda o kadar ileri gidildi ki, Kelime-i Tevhid'in ayrılmaz parçası "Muhammed Resulullah" cümlesi bile söylenmesin denildi.

Dinin esaslarında, farzlarda, müekked sünnetlerde, şeâir-i islamiyede, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyye hükümlerinde, din âdabında hiçbir tolerans kabul edilemez.

Bendeniz bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak takkesiz/imamesiz başı açık namaz kılan kardeşlerime tolerans gözüyle bakmıyorum. Çünkü erkeklerin namazda başlarında bir serpuş bulunması şeair-i islamiyedendir, namazın adabındandır, sünnettir.

Birtakım kadınlar ve kızlar Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı gülünç ve ayıp bir tesettür kıyafetine bürünüyor. Çıplaklardan daha fazla dikkat çekiyorlar. Bunlara tolerans mı görmeliyiz? Hayır hayır... Yıkıcı ve kırıcı olmamak şartıyla onları uyarmalıyız. Bu uyarı bizim vazifemizdir.

Tolerans ikiye ayrılır:

Müsbet/olumlu tolerans.

Zararlı, olumsuz, yıkıcı tolerans.

Bir söze, bir yazıya, bir fikre, bir davranışa tolerans gösterirken bu toleransımızın hangi sınıfa girdiğinin bilincinde olmalıyız.
Tolerans molerans derken kendi dinimizi kendi ellerimizle yıkmayalım...

Pek toleranslı kocaların durumuna düşmeyelim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi