Şefik Dursun

Şefik Dursun

Suriye daha iyi bir komşu olabilir

Suriye daha iyi bir komşu olabilir

Suriye’de rejim karşıtı muhaliflerin uzun süredir yürüttükleri protestolar, Beşar Esad yönetimince tanklar ve ağır silahlar kullanılarak bastırılmaya çalışılıyor.
Mısır ve Tunus’taki olayların, halk ayaklanmalarının meydana gelmesiyle birlikte Arap Baharı olarak tanımlanan olaylar, başta Libya ve ardından Suriye’de kanlı müdahaleler haline dönüştü. Ramazan ayının içinde halka karşı sürdürülen bu saldırıların insan vicdanında yeri olamaz. Bir kardeş ülke olarak elbette yüreğimiz yanıyor. Cumhurbaşkanı Esad’ın başlangıçta bazı reformlar yapılacağını ifade etmesine rağmen demokratikleşme konusunda yeterli adımlar atmayışını Suriye halkı kabul etmiyor ve olaylar sürüyor. Belki de bu gidişle Suriye, Libya’nın durumuna düşecek... Türkiye’nin bundan rahatsız olacağı açık. Halkları arasında akrabalık ilişkileri olan komşu bir ülkedeki kaos elbette Türkiye’yi de değişik yönlerden etkileyecektir. Nitekim Başbakan Erdoğan Suriye’deki olayların “ülkemizin iç meselesi” kadar önemli olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Esad ile yaptığı görüşmenin ardından reformlar için bir süre verildiği ifade edilmekte. Suriye Ordusu’nun halka tank ve ağır silahlarla yaptığı saldırıların kabul edilemeyeceğini, buna son verilmesini ve demokratikleşme konusunda gerekli reformların yapılmasını istediği belirtildi. Ancak bu sürenin sonunda Türkiye’nin tavrının ne olacağı meçhul... Üç saatlik görüşmenin içindeki detayları bilmiyoruz. Ama görüşmenin hangi bölümü olduğu belli olmasa da, toplantıdan verilen görüntülerde, Esad’ın gergin ve rahatsız olduğu tespit edilebiliyordu.
Esad başlangıçta af ilan ederek ve bazı tedbirlerle bu süreci geçiştirebileceğini düşündü... Ama başarılı olamadı, yaptıkları yetmedi. Şimdi ülkesindeki olaylar nedeniyle batı camiası Esad’ı Kaddafi gibi görmekte; bunun için de Suriye ile en uzun sınırı olan Türkiye’ye bu konuda görev düştüğünü ifade etmekteler. Türkiye’ye Fransa’nın Kaddafi’ye takındığı rolü yüklemek istiyorlar. Türkiye Suriye dahil son yıllarda komşularıyla sıfır problem stratejisi üzerine geliştirdiği ilişkilerle gayet memnun edici sonuçlar almaya başladı. Suriye ile vizeler kaldırıldı. Hatta batılıların çizdikleri suni sınırların dahi kaldırılması gündeme geldi. Bunlar karşılıklı olarak sevinçle karşılandı. Çünkü bu coğrafyadaki ülkeler birbirleriyle gerçekten kardeş olan ülkelerdi.
Suriye bir başka açıdan da önemli bir komşumuz... PKK’ya, açık olmasa da, geçmişte destek veren bir ülkeydi. İyi ilişkiler sonucunda bu tavrını değiştirdi. Türkiye’nin en önemli sorunu elbette PKK’nın ve işbirlikçilerinin oluşturdukları terör sorunudur. Terörün bitirilmesinde katkı sağlayacak komşuların Suriye ve İran olduğu açıktır. Çünkü Türkiye’ye karşı sürdürdüğü saldırılarda PKK bu iki ülkenin toleransından beslenebilir. Ayrıca halen Kandil’de 3500-4000 PKK’lının 1800’ünün Suriye vatandaşı olduğu ifade edilmektedir. Ancak Türkiye bu iki ülkenin komşuluklarını önemseyip batılı ülkelere karşı savunsa da terörle mücadelede onlardan önemli destek alamadığı söylenebilir; sadece destek veriyormuş gibi görünüyorlar. Türkiye uluslararası camiadan da bu konuda yeterli destek bulamıyor. Kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan önemli sorunlar da var. Suriye ile ilişkilerin bozulması PKK’nın elini kuvvetlendirecektir. Hele askeri müdahalesi ülkemizi batağa çekecektir. Bu nedenle Suriye’ye karşı uluslararası camianın beklediği şekilde müdahalenin getireceği sonuçlar Türkiye’nin lehine olmayacaktır. İran’ın da destek verdiği Beşar Esad, koltuğunu koruma açısından doğrusu Kaddafi’den daha şanslı görülmektedir.
Türkiye’nin söylediği “halkın sesine kulak verin” bu doğru. Ancak halkın sesine kulak verilmesi, demokratikleşme, yani çok partili sisteme geçilmesi Esad yönetiminin kabul edemeyeceği bir öneridir. Çünkü Suriye’de yönetimi elinde bulunduran Nusayriler nüfusun ancak % 10’u kadar... Seçimler yönetimi değiştirecektir, bunu kabul etmeyecekleri ortada. Ancak demokratikleşme sadece Suriye için mi istenmeli? Birçok Arap ülkesinde çok partili sistem yok; bunlar ABD ve batılıları hiç rahatsız etmiyor. Suriye ve İran İsrail’in zulmüne de karşı olan ve birbirine batılı ülkelerin saldırıları karşısında destek olacak ülkelerdir.
Türkiye bazı ülkelerin tahrikine dikkat etmeli
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi olarak ifade edilen programı 2004 yılında Georgia eyaletinde yapılan G-8’ler Toplantısında masaya yatırıldı. Türkiye de bir “demokratik ortak” olarak bu toplantıya davet edildi. 11 Eylül saldırılarından sonra batılı ülkeler küresel terörün kaynağını kurutmak için BOP’u konuştular ve uygulamaya karar verdiler. Hedef ülkelerden büyük bir kısmı; Mısır, Suudi Arabistan ve Tunus olmak üzere birçok Arap ülkesi ise, “Arap-İsrail sorunu gibi kilit bölgesel konulara çözüm bulmadan reformların dayatılmaya çalışıldığı” gerekçesiyle olumsuz yanıt vererek katılmamışlardı. Burada Türkiye’ye de bir rol biçildi. İslam ülkeleri ile batılı ülkeler arasında arabulucu olarak çalışmak!.. Bunun sonuçlarına ihtiyacı olan daha çok batılı ülkelerdir. Yıllardır hem İslam ülkelerinin imkanlarını alıp götürüyorlar hem de reaksiyonlarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Kaldı ki yönetimler bile onların bıraktığı şekilde fonksiyonlarını sürdürüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan da o günlerde, G-8 zirvesinde ortaya çıkan “Demokrasi ve Yardım Diyaloğu”nun eşbaşkanlığına seçilen Türkiye’nin, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi ve refaha kavuşmasında önemli görevleri olduğunu dile getirdi.
Türkiye hedef ülkelerdeki demokratikleşme için her desteği vermeli. Sadece devlet olarak değil, sivil toplum kuruluşları olarak da bu çalışmalar sürdürülmeli. Ancak kesinlikle batılı ülkelerin istediği askeri müdahaleleri yapmamalı. Askeri müdahale yapılmasına da karşı durmalı. Bu gün Irak’ın, Afganistan’ın, Libya’nın durumlarını görüyoruz. Ancak Esad için demokratikleşmeden kaçış yok gibi görünüyor; halk hareketi başladı ve senelerin birikimiyle bir potansiyel kazandı. Kendisine de yer olacak bir sistemi kurmaya çalışmalı. Çok partili demokratik sisteme geçiş ile hem kendisinin hem de ülkesinin kazanacağı çok şeyler olacaktır. Aksi takdirde daha sonra bu baskı ve cinayetlerin hesabı Suriye halkı tarafından kendisinden sorulabilir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi