Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Yaşasın ölü polisler ve sürünsün diriler!

Yaşasın ölü polisler ve sürünsün diriler!

Sayın ki bir karakol baskını oldu!
Polislerden birkaçı şehit...
Anneler yangın yeri.
Aileler bitik!
Düşünün canım, abartacak ne var bunda?
Ölenlerin yakınlarının halini düşünün...
Toplumdaki reaksiyonu!
Şehit çocuklarının, hayatlarındaki en önemli tutamağı saklayan tabutun gerisinde fotoğrafları bağırlarına basıp taşıdıklarını...
Nüfusun eksildiğini, mezarların arttığını!
Sahtekârların, bu konuda gerçekten hissiyatı olanlarla aynı saflara karıştığını!
Sapla samanın beraberce aynı ölüler için cenazelere koştuklarını!
Provokatörlerin, bölücü faşistlerin Kürtlerin iş yerlerini yağmalayıp, konserlerde Kürt türkücüleri yuhaladıklarını düşünün!
Nasıl da “Benzin döküp yakmak lazım” diye bol keseden atarlardı sosyal paylaşım sitelerinde birileri!
Haber programları, ölü polislerin hikâyelerinin peşinde koşarlardı. TV kanalları hiçbir şey olmamış gibi eğlencenin dibine vururlardı anneler, cayır cayır yanarlarken...
Hani ne bileyim, şehitler için en azından “Magazin Forever”ların reytingini dahi gözden çıkarmazlar, eğlence programlarında cıvıklığın dibine vururlardı.
Çok vatanseverler ya!
Seviyorlar ya ölü asker ve de polisleri!
Umurlarında ya onların dirilikleri veya ölülükleri!
Akşam kafayı çekip aşk filmleri izlerken hüzünlenir, taziye yerine konsere giderlerdi.
Müzikal yas anlayacağınız yani...
Enstrumantal hüzne kapılırdı bu sahtekar kesimi!
Kılıçdaroğlu fırsat bu fırsat diye Başbakan’a kılıç sallardı bu arada!
Bahçeli, “Vatan elden gidiyor” klişeleriyle kükrer, iktidarı “ihanet” suçlamalarıyla sallardı.
Bu arada ölü polisler cenaze namazlarında, diriyken göremedikleri kadar üst düzey bürokratı, yanlarına yaklaşmayı hayal bile edemeyecekleri kadar politikacıyı, diriyken kendileri için kılını bile kıpırdatmayan kalabalıkları arkalarında hissetmenin ölüce huzurunu yakalarlardı!
Ceset soğukluğundaki sentetik duyarlılık gösterilerine bir ölü sabrıyla ve teenniyle tanık olurlardı.
Gerçek şu ki yüz binlerce baloncuğun içinde zerre kadar hissiyat yoktur bu ölülerden yana! Gösterilerde ortaya koyduklarının tamamı roldür!
Bu düzmece vatanseverlerin tamamı, sol göğüslerinde yürek yerine kapkara boşluklarla yaşadıklarından, gerçekten acı çekmenin ne demek olduğunu anlamazlar!
“Mış” gibi yaparlar sadece!
Duyarlıcılık oynarlar!
Vatansevercilik!
Kendilerini de, toplumu da kandırırlar!
Veya öyle sanırlar!
Çünkü gerçekte onlar için bu ölümler, içlerinde biriktirdikleri fitne fesadı ortaya dökmek için şahane bir zemin teşkil etmekten başka bir anlam ifade etmemektedir. Bu sürünün tamamı, asker veya polislerin nasıl yaşadıklarıyla değil, nasıl öldükleriyle ilgilenir.
Dirileriyle değil, ölüleriyle!
Ölümleri, kendi ideolojik çıkarlarına alet etmektir asıl dertleri. Yaşanan trajediyi siyasete alet etmek!
Diri polislerin veya askerlerin çalışma koşulları konusunda hiçbir fikirleri yoktur oysa!
Elli derecelik sıcakta, klimasız odaların kesif boğuntusunda...
Ensesinde cayır cayır güneş, masasında, iş başında...
Suçluyla, esrarkeşle, fahişeyle, ayyaşla...
Bıçakçıyla, jiletçiyle, hapçıyla, psikopatla...
Beş para etmez sapıklarla, sübyancılarla!
Nasıl da yaşamadan yaşıyor oldukları konusunda hiçbir fikirleri yoktur ağustos sıcağında...
Gaziantep’te, Karşıyaka Polis Karakolu’nda...
Bir tür nekrofiliye kapılmışlardır çünkü!
Değerli olarak kabul ettikleri sadece ölülerdir.
Hani sormaz kimse, “Acaba bu apartmanlarla iç içe olan yapı bu polisler için güvenli midir?”
Yazın sıcağında klimasız ortamda nasıl çalışır bu “vatan evlatları!”
Konserde cıvıyıp Aynur’u yuhalayacağımıza, o paralarla doğudaki karakollara klima alsak!
Şu toplumun en belalılarıyla uğraşarak mesai harcayanlara şu yaz sıcağında rahat bir nefes aldırsak!
Cenazelerine harcanan para ve emeğin yarısı kadar olsun şu dirilerin yaşam koşullarını iyileştirmek için çabalasak!
Sokaklara dökülsek, kampanyalar oluştursak, sloganlar atsak, ödenek ayarlasak...
Yok, bizdeki beleş milliyetçilik!
Artistik vatanseverlik!
Resmen dalaverecilik!
O yüzden Gaziantep Karşıyaka Karakolu’nda görev yapmanın bu memlekette bir kıymeti harbiyesi yok!
Diri olmanın!
Asgari bir insan muamelesi görmeleri için öldürülmeleri gerek!
Bu konjonktürde diri vatan evlatlarının değeri yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi