Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

20 Ekim 1996... Tozlu raflarda kalan bir Apo röportajı!

20 Ekim 1996... Tozlu raflarda kalan bir Apo röportajı!

Önceki gece Ser Trans Holding’in verdiği iftar yemeğindeydim... Öncelikle söyleyeyim Holding Başkanı Hakan Keleş’in, “kuraklık ve açlık” felâketi dolayısıyla “mülteci kampları”na sığınmak zorunda kalan “Somali halkı”na ulaştırılmak üzere AK Parti Ankara Milletvekili ve aynı zamanda Çevre ve Sağlık Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl’e, “50 bin liralık bir çek” takdim etmesi, gecenin en güzel fotoğrafı idi.
Hakan Keleş, bu tavrıyla; “Bizim karnımız doyuyor ama siz de aç kalmayın” demiş oldu ki; kendisini yürekten kutluyorum...
Her zaman dediğim gibi;
Bu “iftar”ların en güzel yanı; “yeni yeni yüzler tanımak” ve uzun süredir görüşülemeyen “dost ve arkadaş”larla karşılaşıp, hasret gidermek.
Önceki gece de öyle oldu...
Birçok okurumla bu iftar yemeğinde tanıştım, birçok dost ve arkadaşımla da sohbet etme imkânı buldum.
Oturduğum yemek masasında; sağımda AK Parti Adıyaman Milletvekili ve meslektaşım Mehmet Metiner ile Ehli Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, solumda İHA’nın Genel Müdürü Fevzi Kahraman ve AK Parti Milletvekili Cevdet Erdöl, karşımda ise HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş vardı.
Hepsiyle ayrı ayrı görüştük.
Sohbet konusu; elbette, Somali ve “son operasyonlar” oldu... Herkesin ortak görüşü; “PKK’lı teröristler” ile “Kürt halkı”nın birbirinden ayrılması ama PKK’ya yönelik operasyonların “sonuna kadar devam” ettirilmesi yönündeydi.
15 YIL ÖNCEKİ RÖPORTAJ
İhlas Haber Ajansı Genel Müdürü Fevzi Kahraman, bir ara; pek az kişinin bildiği “ilginç bir anekdot” aktardı...
“Apo ile görüşmesi”ni anlattı.
“Devlet biliyor” dedi; “MİT biliyor... Dolayısıyla anlatmamda bir sakınca yok!”
Başladı anlatmaya...
Tarih, 20 Ekim 1996...
Apo, henüz yakalanmamış...
Beka Vadisi’nde ikâmet ediyor.
“Tam 1 saat 45 dakika, baş başa görüştüm kendisiye” diyor Fevzi Kahraman, ancak o görüşme, hiçbir yerde yayınlanmamış!..
Ama “bant”ları devletin elinde!..
Açıkça sormuş Apo’ya;
“Allah’a inanıyor musun?.. Allah’ın varlığına, birliğine iman ediyor musun?”
Önce; “Bunları konuşmayalım” demiş Apo, ama Fevzi Kahraman bastırmış;
“Sen ki, Kürtlerin önderi olduğunu iddia ediyorsun... Kürtler ise, çoğunluğu Müslüman bir halktır... Söyle, Allah’a inanıyor musun, din meselesine nasıl bakıyorsun?”
Apo, sıkışmış elbet...
Soruya, şöyle cevap vermiş:
“Bu, kültürel bir meseledir... Daha fazla konuşmak istemiyorum!”
Fevzi Kahraman’ın “15 yıl önce” sorduğu soru ve “tozlu raflar”da kalan cevap, “bugünü anlamak” bugüne ışık tutması açısından hayli önemli.
SİVİL CUMA NAMAZI NE?
Düşünebiliyor musunuz;
Kandil’de eğitilen PKK’lı teröristlere “Çağdaş İbrahim”(!) olarak gösterilen ve “peygamber”(!) ilân edilen Abdullah Öcalan; sorulan soruya, doğrudan “Müslümanım” diye cevap vermiyor!..
Hatta, “Allah’ın varlığına ve birliğine inandığını” da söylemiyor!..
Olay, onun için;
“Kültürel bir mesele”dir!.
Bir “gelenek” gibi, bir “folklor” gibi, bir “şarkı-türkü” gibi, “kültürel” bir mesele!..
Yani, hâşâ “Allah” da, “din” de, o kültürün birer parçası!..
Peki, “Kürtler” böyle mi düşünüyor?..
Elbette hayır!..
Kürt halkının büyük çoğunluğu, “tavizsiz birer Müslüman” ve birer “Allah, Peygamber aşığı”dır!..
Ama “Kürtlerin önderi” olduğunu iddia eden Apo ve onun yolundan yürüyen BDP’lilere ne demeli?..
Malûm;
Önce “İran tarafından yakalandığı” açıklanan ama sonra “yakalanmadığı” bildirilen Murat Karayılan ve bazı BDP’liler, Kürtlerin dininin “Zerdüştlük” olduğunu ilân etmişler ve “Kürtleri İslâm’dan koparmaya” çalışmışlardı!..
Ne zaman ki, arkalarında kimse bulamadılar, bu defa başladılar, “İslâmiyet’i istismar” etmeye!..
Biliyorsunuz; meydanlarda “Sivil Cuma Namazı” kılmaya başladılar... Gerçi, “kadın-erkek karışık” namaz kılıp, onu da ellerine-yüzlerine bulaştırdılar ya, neyse...
“İyot” gibi açığa çıktı ki; ne “din”e inanmakta, ne de “Allah”ı tanımaktadırlar!..
Zaten, eğer “İslâm”a inanıyor olsalardı, içinde bulunduğumuz “Ramazan” ayına hürmeten ellerine “silâh” almaz, “asker”leri ve “polis”leri “şehit” etmezlerdi!..
Ama onlar, İslâmiyet’in, savaşmayı “haram” saydığı “3 Aylar”da bile; “insan katletmeye” devam ettiler... Ki, son üç ayda “şehit” ettikleri asker sayısı 45 civarındadır!
Bu katliamların sebebi; Fevzi Kahraman’ın, 15 yıl önce yani 20 Ekim 1996’da “Apo ile yaptığı röportaj”da yatar!..
Apo’nun; “Allah, Peygamber ve din”e “kültürel bir mesele” olarak baktığı bir örgütte, “PKK’lı teröristler”den ne beklenir?..
“Allah”ı tanımayan bir örgüt,
Hiç “Ramazan”ı takar mı?..
APO ÖLÜR VEYA ÖLDÜRÜLÜR İSE!
Fevzi Kahraman, sohbetimiz esnasında, “Apo ile röportaj”ından bir bölüm daha aktardı...
Apo’ya sormuş:
“Diyelim ki öldün, ya da öldürüldün!.. Örgüt ne olacak?..”
İşte Apo’nun cevabı:
“Örgütte, herkes bir mevzi sahibi oldu... Hiç kimse bu mevziyi kaybetmek istemez!.. Dolayısıyla ben ölürsem veya öldürülürsem, Türkiye yangın yerine döner... Herkes, kendini baş ilân eder ve kanlı eylemlere girişir!.. Ben, T.C. için bir şansım!”
HERKES AYRI BİR BAŞ!
Son gelişmelere bu “röportaj” penceresinden bakılırsa, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz;
“Apo’nun örgütteki miadı dolmuştur!.. Apo, artık PKK’nın elebaşı değildir!.. PKK, tek merkezden yönetilen bir örgüt değil, herkesin başına buyruk hareket ettiği bir örgüttür!”
Ki, bu “baş”lar arasında; Murat Karayılan başı çekse de, artık “Çukurca’daki katliam”ın emrini veren “Bahoz” kod adlı Fehman Hüseyin’ler, Cemil Bayık’lar, Duran Kalkan’lar, Rıza Altun’lar, Mustafa Karasu’lar ve Ali Haydar Kaytan’lar vardır!..
Var oğlu vardır!..
“Botan” kod adlı Nizamettin Taş’lar, Hıdır Sarıkaya’lar, Halil Sarıkaya’lar ve Osman Öcalan’lar vardır.
“Uzman”lar daha iyi bilir ama;
Karayılan’ın başını çektiği ve aralarında Sabri Ok’un da bulunduğu isimler, “muhafazakâr grup” olarak örgüt içinde güç mücadelesine girişti.
Örgütü ele geçirmeye çalışan “sağ grubun” Öcalan’ın talimatıyla tasfiye olmasının ardından “sol grup” ve “muhafazakâr grup” arasında uyumlu bir görev bölümü yapıldı.
Karayılan, Öcalan’ın talimatıyla örgütün sözde Yürütme Konseyi Başkanlığı’na getirildi. Karayılan, örgütte askeri alanda taktikler geliştiren ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı operasyonları yürüten kişi olarak gösteriliyor. Bu sebeple Karayılan’ın yakalanması halinde, örgütün savaş stratejisi, kapasitesi ve mekanizmasının büyük oranda çökeceği belirtiliyor. Karayılan’ın yakalanması ya da örgüt içinde tasfiye edilmesi halinde askeri faaliyetlerin Duran Kalkan tarafından sürdürülebileceği kaydediliyor.
Uzun lafın kısası;
Apo ve onun örgütün başına getirdiği Murat Karayılan, artık örgüte hakim değildir!..
Örgütte, bir “iç savaş” vardır!..
Kim kime dum duma!..
FEHMAN HÜSEYİN NİYE SALDIRDI?
Öyle ki;
Bazı saldırıların, “Bu da nereden çıktı?” dedirtecek kadar Apo’yu bile şaşırttığı oldu!..
Unutmayın;
BDP’li Aysel Tuğluk’un, Diyarbakır’da “Özerklik Bildirgesi”ni açıkladığı gün, “Silvan’da 12 asker şehit edilmiş” ve Aysel Tuğluk; biraz da “timsah gözyaşı” döküp; “Bilseydik, özerklik ilân etmezdik” demek zorunda kalmıştı!..
Bütün bunlar, birer “danışıklı dövüş” ifadeleri olabilir... Ama, “PKK’daki iç savaş”ın varlığını da ortadan kaldırmaz!..
Öyle demiş ya Apo;
“Örgütte herkes mevzi kazandı ve bu mevziyi kaybetmek istemez!.. Ben ölür veya öldürülürsem, Türkiye yangın yerine döner!”
15 yıl önce söylenen bu sözler, aslında “örgütteki çok başlılığın” da itirafıdır!..
Öyle olmadı mı;
“Çukurca’da 8 asker ve 1 korucuyu şehit eden” grup; “Karayılan grubu” değil, “Bahoz” kod adlı Suriye uyruklu Fehman Hüseyin değil mi?..
Fehman Hüseyin, “kritik zamanlarda” ortaya çıkan bir adam olarak biliniyor... Örgüt içinde, “1000 kadar Suriyeli militana önderlik ettiği” söyleniyor!.. Eğer Fehman Hüseyin öldürülür veya örgütten dışlanırsa, “Suriyeli grup” da dağılacak!..
İşte böyle bir “kopma”yı önlemek için, “PKK’nın lider kadrosu”, hem de “kendilerinden habersiz” olarak gerçekleştirilen son “Çukurca saldırısı”na ses çıkarmamış!..
Malûm; Hakkâri’de 8 Ağustos’ta sokak ortasında öldürülen polis memuru Bayram Göde’yi şehit edenlerle, Çukurca yolunda 8 askeri şehit edenlerin aynı isimler olduğu bilgisi de istihbarat notları arasında yer alıyor.
Hakkâri’nin sevilen ismi imam Aziz Tan’ı da Bahoz’a bağlı Dilşat kod adlı teröristin öldürdüğü ortaya çıkmıştı.
Bu eylemler de gösteriyor ki;
Örgütte, artık “tek lider” yoktur!..
“Liderler” vardır!..
Fehman Hüseyin adlı “Suriye uyruklu” terörist başının gerçekleştirdiği “Çukurca saldırısı”nın; tam da, “Türkiye’nin Suriye’yi uyardığı” günlere denk gelmesi üzerinde, ayrıca düşünülmelidir!..
APO’DAN “BARIŞ” ÇIKMAZ!
Uzun lâfın kısası;
Bazı “entel-dantel” ve “liberal” abi ve ablalarımızın önerdiği gibi, “Öcalan odaklı bir çözüm” artık mümkün değildir!..
İmralı’da, “uzun emeklilik tatili”ni geçirmekte olan “Sözleşmeli Devlet Memuru”nun, PKK nezdindeki “son kullanma tarihi” dolmuş ve artık Apo’dan hiçbir hayır gelmeyeceği ortaya çıkmıştır!..
Çünkü örgüt; Apo’nun bizzat kendisinin 15 yıl önce ifade ettiği gibi; “çok başlı” hâle gelmiştir!.. Örgüte, artık Murat Karayılan da hakim değildir!.. Hatta, Karayılan’ı da, “ölüm korkusu” sarmıştır!..
Tek çare, “yılanların başının ezilmesi”dir!.. Ama bunu yaparken “Kürt halkı”na zarar verilmemelidir!.. Yani, “kalleş”lere bomba yağdırılırken “kardeş”ler korunmalıdır!..
Bu iş, “bu defa bitmeli”dir!..
“Gaz alma” devri geçmiştir!..


Galata teröristleri!
Bu yazıyı, “dün öğle vakti” yazdım...
Dolayısıyla; Habertürk’ten Amberin Zaman’ın dikkat çektiği, “Cumartesi gecesi Galata’da isyan” oldu mu, olmadı mı bilmiyorum...
Amberin Zaman’ın ifade ettiğine göre;
“Beyoğlu Belediyesi’nin baş etmekte zorlandığı” sarhoş ve “çalgıcı”lara, “Tophane’den bir grup” gelecek ve “sopa”larla saldıracakmış!.. İşte bunun olup-olmadığını, elbette bilemiyorum!..
Ama, şunu biliyorum: “Galata Kulesi” civarına yuvalanan ve orada “müzik” yaptığını iddia eden güruh; hem “müzik”leriyle, hem de içip içip attıkları “nara”larla, halkı canından bezdirmeye başlamış!.. Sokaklar ıssızlaştıktan sonra yaptıkları “sarkıntılık”lar ve “taciz”ler de cabası!..
Kadınlar, o sokaklardan geçmeye korkar olmuşlar!..
Çünkü, “Hippi” kılıklı adamlar, içince dağıtıyorlar, kadınlara “sarkıntılık” ediyorlar ve “açık bir kapı” bulduklarında, çok affedersiniz, içeri girip, sıçıyorlarmış!..
Amberin Zaman gibi, toleranslı bir hanım bile; “güzelim evimden kaçıp, başka bir semte yerleşmek zorunda kaldım” dediğine göre, varın; “sarkıntılık, taciz ve tehdit”lerin boyutunu siz düşünün!..
Bu merhaleye gelinmesinde; hiç kimse kusura bakmasın; “İçkime dokunma!.. Müziğime karışma” diyen “güruh”a destek veren “liberal aydın”ların büyük rolü vardır!..
“PKK’yı azdıran” da onlardır, “Galata terörü”nü azdıran da!..
Şimdi, “taciz”lerden şikâyetçiler!..
Dilerim, “Tophaneli gençler” bu oyuna gelmez!.. Bıraksınlar; “kendilerinin büyüttüğü canavarlar”la, kendileri savaşsınlar!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi