“Ne yapalım”

“Ne yapalım”

Karnı acıkan adam bir şekilde karnını doyurmanın yolunu buluyor. Evi barkı olmayan deli bile çöp bidonlarından karnını doyuruyor.

“Hocam, hizmet etmek istiyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum” diyenlere fazla iltifat etmem.

Hizmet etmeyi kafasına koyan adama Allah bir değil binlerce yol gösteriverir.

Rabbimiz buyurur: “Uğrumuzda cihat edenlere elbette yollarımızı göstereceğiz. Muhakkak Allah, ihsan yapanlarla beraberdir.” (Ankebut süresi ayet 69)

Kur’an ayetleri bizim gözlerimizi tabiata çevirir. Yeryüzü gemisine bindiriyor Rabbimiz bizi. Dört iklim limanlarına uğratıyor. Her mevsimin meyve, sebze, yiyecek, içecek ve çiçeklerinden ikram ettiğini bildirir. Bizleri birbirimize aşık eden güzel suretler verdiğini ve o güzel insanlara uygun tertemiz rızklar yarattığını haber verir.

Kibrinden Allah’a boyun eğmeyen, Allah’ın ayetlerine karşı mücadele veren, ama kendi iç dünyasında geliştirdiği kibirin boyuna bile ulaşamayan (Mü’min 56) insanlara geçmişlerini hatırlatır ve “Sizi (önce)topraktan, sonra nutfeden, sonra (rahme yapışan) alakdan yaratan, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, daha sonrada ihtiyar olmanız için sizi çocuk olarak çıkaran Odur.” buyurur.

Uzayda yüzüp duran bu dünya gemisindekilere bir de geçmiş toplumların yurtlarını görüp ibret almalarını öğütler. (Mü’min 82)

Allah’ın ayetlerine karşı harp ilan edenler, o ayetlere iman edenlere akla hayale gelmedik işkenceler yapanlar, tarih sayfalarında “Bir varmış bir yokmuş” hikayelerine konu olarak kalmışlar ama Allah’ın ayetlerine iman edenler sabırla yollarında yürümüşler bu dünyada dahi iyi sonuçlar aldıkları gibi ahirette büyük mükafatı kazanmışlar.

Rabbimiz: “Sabret; şüphesiz Allah’ın va’di haktır. Onlara va’dettiğimizin (azabın) bir kısmını sana göstersek veya seni öldürsek de onlar Bize döndürülecekler.” (Mü’min 77) buyurur.

Yetmiş sene Türk illerinde İslâm’ın sesini ve nefesini kesmek için geliştirilen bütün metodları deneyen, batılı uzmanlardan da yardım alan komünizm en sonunda kan içerken kendisi patlayıp geberdi; “öldürdüm” dediği İslâm yeniden yeşerdi.

“Ne yapalım” sorularıyla vakit öldürmenin faydası yok. O soruyu dilimizden atalım. Rabbimizin emrine uyalım: “De ki, Rabbimden bana apaçık deliller gelince Allah’tan başka dua ettiklerinize tapınmak bana yasaklandı. Ben, alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum.”

Biz Kur’an’ın emirlerini, sevgili Peygamberimizin yaptığı şekilde uygulamaya koyalım. “Hakkın mabedinde zikir çekenin tesbihi zincirden olurmuş.” Zincir de vursalar yarim beni görüyor diye yar yolundaki yaralardan şikayet etmeyiz ama Mü’min süresinin 71’inci ayetinde Allah’ın kitabını yalanlayanların zincirlere bağlanıp sürüklenerek cehenneme atılacaklarını haber verir.

Mü’min bu dünyada kendisine vurulan zincirden daha fazla, kendisine zincir vuranlara ahirette zincir vurulacağına iman ettiğinden bu dünyada cellatlığa soyunan insanları uyarmak için çırpınır. Bu durumu daha önce şöyle açıklamıştım:

Gece karanlığında eğlenerek yürüyen bir kalabalık uçuruma doğru gitseler, uçurumdan haberi olmayan bu kalabalığa bir adam “Yahu nereye gidersiniz? Yolun sonu uçurum; gitmeyin” diye bağırsa içlerinde birkaç kişi o bağıranı yakalayıp “Sen ayırımcılık yapıyorsun” diyerek ağaca bağlasa, kalabalık gülerken o bir kişi ağlasa şimdi biz hangisine: “Ne olacak bu/ bunların hali” diyeceğiz. (Bak: Tevbe 109 âl-i İmran 103)

Ağlayan adam bağlandığına ağlamıyor. Bu kalabalığın yardan aşağıya düşeceklerine ağlıyor. Yoksa o Müslüman yar yolunda yaralanmayı gazilik nişanı gibi zevkle taşır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi