Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

KCK’yı savunanlar Beyaz Kürtler ile Beyaz Türkler’dir!

KCK’yı savunanlar Beyaz Kürtler ile Beyaz Türkler’dir!

Başbakan Tayyip Erdoğan, 7 Kasım günü Rize’de yaptığı açıklamada, “KCK operasyonlarına karşı çıkan” çevreleri eleştiriyor ve diyordu ki;

“Kimse bizden operasyonların durmasını beklemesin, KCK operasyonlarını destekleyenlere uyarımı ben yine yapıyorum; KCK’yı iyi tanımanız lazım. İyi tanımıyorsanız ehillerinden iyi öğrenmeniz lazım. KCK’nın nereye vardığını bilmeden ve bu işin içerisinde kimlerin ne tür rol üstlendiğini bilmeden yaptığınız açıklamalar, ister medyada olsun, ister şurada, ister burada olsun; nerede olursa olsun teröre destektir, teröre hizmettir.”

Gördüğünüz gibi;

Erdoğan; “KCK operasyonları”nı eleştirenlerin “KCK’yı tanımadığını” söylüyor... Şahsen ben, aynı kanaatte değilim.

Çünkü, KCK’ya kol-kanat gerenler, bu kanlı örgütü “himaye” edenler, bu işi “bilmedikleri” için değil, tam aksine bilerek ve “şuurlu” olarak yapıyorlar!..

BEYAZ AYDINLAR VE KUYRUKLAR!

Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Mahmut Akpınar’ın dediği gibi, KCK’ya destek verenler, 2 gruba ayrılırlar;

* Bir: Bir kısım aydınlar, KCK’nın bölgedeki Kürtler üzerinde Stalinist baskı kurduğunun farkında değillerdir... Bu aydınlar; KCK’yı, PKK ve BDP’nin propagandaları çerçevesinde ve onların gezdirmeleriyle tanınırlar... Bu aydınlar, Kürt halkının bölgede yaşadığı sıkıntıları bilmemektedir...

Ve bir de; bu “Beyaz aydın”lar; bu sistemin çekirdeğini 100-150 yıldır işgal etmişlerdir... Bunlar, sistemden beslenmektedirler ve bu yüzden KCK’ya destek vermekte, KCK’yı kendi iradeleriyle perdelemekte, himaye etmekte ve korumaktadır.

Oysa; KCK eşittir, PKK!..

KCK, aslında “PKK’nın gelişmiş bir versiyonu”dur...“Devletleşme”ye bir adım daha yaklaşmış bir versiyonudur!.. KCK, “PKK’nın ejderhalaşmış hali”dir!..

Mahmut Akpınar; KCK’yı himaye edip, operasyonlara karşı çıkan “ikinci grup” için de diyor ki;

“KCK’nın içyüzünü bilmeyen, PKK ve BDP propagandalarından etkilenen aydınlar ise, onların rüzgârına kapılanlardır!..”

Çok doğru bir tesbit!..

Birileri, bu işi “şuurlu” olarak yapıyor ve belki de “rant”ını yiyor... Diğerleri ise; birer “kuyruk”tur ve “estirilen rüzgâr”ın etkisinde kalıyor; “Ben de aydınım, onlardan geri kalmayayım” diyerek, “kuru bir yaprak” misali, rüzgâra kapılıp gidiyorlar!..

KCK EMREDİYOR, BDP YAPIYOR!

Peki, nedir KCK?..

KCK, “düz ovada terör”dür!..

Yani, “dağda PKK” ne ise,

“Düz ova”da da KCK odur!..

Hatta, “PKK’dan daha tehlikeli”dir!..

Çünkü, bir “çatı örgüt”tür!..

PKK’ya “talimat” veren de, BDP’ye “emirler yağdıran” da KCK’dır!..

KCK, “hepsinin üstünde”dir!..

İşte gördünüz;

Sırtında “A-4 patlayıcı” bulunan bir çanta ile “Kartepe” adlı “deniz otobüsü”nü kaçıran ve bu esnada öldürülen Mensur Güzel adlı “PKK’lı terörist”in cenazesini almaya BDP’li Sabahat Tuncel gitti ve üstelik “Niye sağ yakalamadınız?” diyerek hesap sorma cür’etinde bile bulundu!..

Siz, Sabahat Tuncel’in bu tavrı, “kendi iradesiyle” sergilediğini mi sanıyorsunuz?..

KCK adlı “patron” emretti, o da hem cenaze almaya gitti, hem öyle konuştu!..

Hiç şüpheniz olmasın ki;

Sabahat Tuncel’in oraya gitmesi, KCK’nın “Gerilla cenazelerine sahip çıkın” talimatı üzerinedir!..

Allah aşkına düşünün;

Bir kadın ki; “gemi kaçıran terörist”e sahip çıkıyor ve “beyaz aydın”larımız hâlâ bunları destekliyor!..

Bilmem, hatırlar mısınız;

Bu ülkede, bir zamanlar Zeki Ergezen adlı bir milletvekili vardı... “RP milletvekili” idi... “PKK’lıların kaçırdığı askerleri” teslim almak üzere bir “mağara”ya gitmişti... O mağaranın duvarlarında “PKK bayrağı ve Apo posteri” asılı diye, demedik lâf bırakmamışlardı...

Zeki Ergezen’in; “askerleri sağ-salim getirdiği” görmezden gelinmiş ve “Apo posteri altında oturdu” diye, resmen ve alenen “linç” edilmişti!..

Bugün ise; BDP’li Van Belediyesi’nin cenaze aracı ve BDP milletvekili “terörist cenazesi” almaya gidiyor ama hiç kimsenin gıkı çıkmıyor!..

Hiç kimse demiyor ki;

“Bu BDP de çizmeyi aştı!.. BDP’nin yaptığı, teröre yardım ve yataklıktır!”

Evet, kimse demiyor bunu!..

ŞİMDİ DE KÜRTÇE FATURA!

Sistemden beslenen “Beyaz Türkler” ve “onların rüzgârı”na kapılanlar KCK’ya kol-kanat germeye devam ettikçe de, “yeni yeni talimatlar” yağıyor Kandil’den!..

İşte son emir: “Kürtçe fatura kampanyası başlatın!”

Ne yapacak BDP’liler?..

“Bu kadar da olmaz” deyip, karşı mı çıkacaklar bu talimata?..

Elbette hayır!..

Nitekim, “Kandil’den gelen talimat” üzerine, Mardin Nusaybin’de; “Elektrik, telefon ve su faturalarının Kürtçe yazılması” talebiyle “imza kampanyası” başlatmışlar!..

BDP’liler tarafından hazırlanan “imza metni”nde şöyle bir ifade varmış:

“Kürtçe dışındaki bir dille yazılan herhangi bir faturaya tarafımdan ödeme yapılmayacaktır!”

BDP’nin amacı “hır-gür” çıkarmak!..

Ama, böyle bir kampanya “baskı ve tehdit”le tutarsa, olan yine “Kürt halkı”na olacak!

Elektrikleri kesilecek,

Suları kesilecek,

Telefonları kesilecek!..

Yani, “mağdur” olacaklar!..

BDP’nin umurunda mı?..

Onun amacı propaganda!..

Çıkıp, diyecekler ki;

“Kürt halkının elektriğini, suyunu ve telefonunu kestiler!..”

Olayı bilenler, elbette “çüşş” diyecekler ama “KCK’yı himaye” eden “Beyaz Türkler”imiz cayırtı koparacaklar;

“Kürt halkına zulüm!”

Göreceksiniz, böyle diyecekler!..

Bunun, bir “KCK stratejisi” olduğunu bile bile böyle diyecekler!..

İstediğiniz kadar “oha” deyin, istediğiniz kadar “çüşş” deyin, aynen böyle diyecekler!..

Dedik ya;

Onlar, kendilerini “Beyaz Kürtler”e adamış “Beyaz Türkler”dir!..

KCK, 2005’TE KURULDU!

Oysa,”domuz gibi” bilmektedirler ki; KCK denilen örgüt, “Apo’nun talimatı”yla, “2005 yılında” kurulmuştur!..

Apo’nun 2004 yılında yazdığı “Bir Halkı Savunmak” adlı kitapta, “PKK’nın yeniden yapılanma”ya mecbur olduğu anlatılmakta, bu haliyle, “PKK ile bir yere varılamayacağı” itiraf edilmektedir.

2004 yılından sonradır ki;

PKK, “yeni yapılanma süreci”ne girmiş ve 2005 yılında “Apo’nun direktifleri” doğrultusunda, KKK; yani “Koma Komalen Kürdistan” adlı “Kürdistan Halklar Konfederasyonu” kurulmuştur.

16-22 Mayıs 2007 tarihleri arasında ise; Kandil’de yapılan Kongra-Gel beşinci genel kurulunda, “dernek” anlamına gelen “komel” adı yerine, Kürtçe’de “Cemaat, toplum, halk” anlamına gelen “Civak” adı kabul edilmiş ve KKK’nın adı KCK (Koma Civaken Kurdistan/Kürdistan Halklar Konfederasyonu) şeklinde değiştirilmiştir!..

Koma Civaken Kurdistan önderi Abdullah Öcalan’dan başkası değildir... KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, KCK Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı Cemil Bayık, KCK Yürütme Konseyi Üyesi ve Halk Savunma Merkezi Başkanı Duran Kalkan öne çıkan isimlerdir.

KCK organları olan yasamanın başında ise Zübeyir Aydar, Yürütmenin başında Murat Karayılan, yargının başında eski bir hakimin olduğu ifade edilmekdedir.

PKK YOK, KCK VAR!

“KCK’yı himaye” eden “Beyaz Türkler”in, bu süreci “bilmemesi” mümkün değildir!..

Daha açık ifade edelim:

Şu anda, “PKK diye bir örgüt yok”tur!.. PKK’sından HPG’sine, “Özel Kuvvetler”inden “Öz Savunma Güçleri”ne ve hatta BDP’ye kadar, bütün örgütlerin tepesinde KCK vardır!.. Diğer örgütlerin tamamı, “KCK’nın şubeleri”dir!.. Hepsi, “KCK çatısı” altında toplanmıştır!..

Tıpkı, bir “ev” gibi; kimi “yatak odası”dır, kimi “salon”, kimi “mutfak” ve kimi de “banyo” ve “helâ”dır!..

KCK’NIN GELİR KAYNAKLARI

Malûm; bir “ev”in ihtiyaçlarını karşılamak için, “para” lâzım...

Peki, “KCK çatısı” altında toplanan örgüt, “para”yı nereden buluyor?..

Yrd. Doç. Mahmut Akpınar; kamuoyunun çok bilmediği Lice, Kulp ve Hakkari’nin dağlarında yıllardır geniş devasa uyuşturucu tarlaları bulunduğunu söylüyor... Örgütün “finans kaynağı”nı oluşturan “uyuşturucu”nun Afganistan’dan gelmediğini, Türkiye sınırları içerisinde üretildiğini kaydeden Akpınar’a göre KCK kırsalda uyuşturucuyu ürettirmek için insanlara koruma sağlıyor, bu uyuşturucuyu satıyor.

Uyuşturucudan örgütün yıllık 500 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında gelir elde ettiğini söyleyen Siyaset Bilimci Akpınar, Diyarbakır’da Valinin koordinesinde, jandarma, polis ve askerin katıldığı operasyonla 40 ton ile Türkiye tarihinin en yüksek oranda uyuşturucusunun ele geçirildiğini belirtiyor... Örgütün gelir kalemlerinden birinin de haraç olduğunu dile getiren Akpınar, vergi adı altında vatandaşlar toplanan bu haraçların da üzerine gidilmesi gerektiğinin altını çiziyor...

“Uluslararası yardımlar”ın da PKK’nın finans kaynağı olduğunu, AB’nin birçok projesinin BDP’li belediyeler üzerinden örgüte aktarıldığını dile getiren Akpınar, yurt dışındaki Kürt kökenli vatandaşlardan da önemli oranda haraç alındığını ifade ediyor.

Akpınar’ın bir iddiası da şu:

“Örgütün en önemli gelir kaynaklarından biri de kamu kaynaklarıdır!.. Hazine’den alınan kaynaklar... Merkezi bütçeden belediyelere aktarılan paralar, o şehrin yatırımlarına, alt yapısına, sokaklarına, aydınlatılmasına harcanmıyor. Bunu BDP’li belediyelere gittiğinizde çok net görürsünüz. Bu kaynaklar, örgüte aktarılıyor... Ve maalesef devletin çok ciddi bir denetiminin olmadığını görüyoruz. Belediye başkanlarının maaşlarının bir kısmı dahil, merkezi bütçeden BDP’li belediyelere aktarılan kaynakların önemli bir kısmı örgüte gitmektedir.”

BATAKLIK KURUTULMALIDIR!

Demek oluyor ki;

“Sivrisinek”lerle uğraşmak yerine, ilk önce “bataklığı kurutmak” gerekiyor.

İşte “bataklığı besleyen” kaynaklar ortada... Lice, Kulp ve Hakkari dağlarındaki “uyuşturucu tarlaları” kurutulacak!..

“Kürt halkı”ndan toplanan “haraç”ların önüne geçilecek!..

AB’den yapılan “fonlama”lar sonlanacak!.. BDP’li belediyelere Hazine’den aktarılan paraların hesabı sorulacak!..

İşte o zaman;

Ne KCK kalır ortada, ne PKK!..

Bana öyle geliyor ki;

Hükümet, “ana damar”ı yakalamıştır!.. KCK’ya yönelik “operasyon”lar aralıksız olarak devam ettirilirse, bu örgütü himaye edenlerin de sesi-soluğu kesilecektir!..

Son günlerde, “vıraklama”ları iyice artan “Kurbağa”lara aldırmadan, “bataklığı kurutmaya” devam!..

Kürt halkı da,

Türk halkı da bunu bekliyor.



BDP’nin eğittiği KCK’lı!

Barış ve Demokrasi Partisi’nin yani BDP’nin; “Demokratik Siyaset Akademisi”nde, 20 Ekim 2010-22 Kasım 2010 tarihleri arasında düzenlediği, Prof. Büşra Ersanlı’nın da “ders” verdiği “seminer”lere katılan Şehmus Kalkan’a; gösterdiği “başarı”dan dolayı “sertifika” verilmiş!.. Sertifikanın altında da; BDP Eşbaşkanları olarak Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak’ın imzaları var!..

“Eee, ne var bunda?” diyeceksiniz!..

Öyle ya; sadece BDP seminer düzenlemiyor, sadece BDP sertifika vermiyor ki!.. İşte, Şehmus Kalkan da o seminere katılmış ve sertifika almış!.. Ne var bunda?..

Bunda, elbette bir problem yok... Problem, “BDP sertifikası”nı alan Şehmus Kalkan’ın sözlerinde... Hocası Prof. Büşra Ersanlı’nın “ders”lerine devam edip, “BDP eşbaşkanları”nın elinden “başarılı sertifikası” alan Şehmus Kalkan, örgüte “talimatlar” yağdırıp, demiş ki; “İstanbul’u cehenneme çevireceğiz!.. Bunun için 1000 kişi olmamıza gerek yok!.. 20 kişi bir araya gelsin, bir cam kırsın yeter!.. İşin özü bu!”

Şimdi, bunu diyen bir adamı, kalkıp da “Sivil Toplum Örgütü üyesi” olarak görebilir misiniz?..

Adam; “BDP’nin yetiştirdiği bir KCK’lı”dır!..

KCK’ya, “sivil toplum örgütü” muamelesi çekenlere duyurulur!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi